Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
18°
Ara

Örgütlü kötülük..

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Örgütlü kötülük..

Ülkemizde yaşamak hergün daha zor hale geliyor. Gerek ekonomik gerekese sosyal yaşam ve aklınıza hangi dal gelirse oarsı AKP iktidarı döneminde dejener oldu. Bozuldu. Belki de tamiri olanaksız hale geldi. Örgütlü bir kötülük ülkeyi âdeta bir cinayet mahalline çevirdi; öyle ki bu kötülüğün bebeklere kadar elini uzattı ortaya çıktı. Güvensizlik hissi ile kuşatıldık. Ve işin en acısı bu  suçların “alelâde adli bir vaka” ya da “münferit bir hadise” olmadığının da farkındayız.12 bebeğin ölümüne yol açan skandalın en önemli sebebi sağlığın meta gibi satılır hale getirilmesi ve bunun da sistemi çürütmesi idi. Ticarethaneye dönüşen hastanelerde insanlar da artık  ‘eşya’ olarak görülüyor.

Sistem çürüdü  

Yenidoğan çetesinin yaptıkları tüm ülkeyi dehşete düşürürken sistemdeki çürümeyi bir kez daha ortaya koydu. Hastaneden sokaklara, okullardan işyerlerine kadar bu çürüme tüm ülkeyi sarmış durumda. Yıllardır eleştirilen sağlıktaki özelleştirmenin, hastaneleri ticarethaneye çevirmenin yol açtığı bu skandala ilişkin iktidar ise ancak mesele kamuoyuna yansıdıktan sonra harekete geçmeye başladı.

Özel hastane sayısı arttı 

Sağlık istatistikleri özelleştirmenin geldiği boyutu net bir şekilde ortaya koyuyor. 2003’te hayata geçirilen sağlıkta dönüşüm programı (SDP) ile sağlık hizmetlerindeki ticarileşme hızlandı. Bu, özel hastanelerin sayısını da artırdı. 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2 kattan daha fazla artarak 572’ye çıktı. Aynı dönemde kamu hastanesi sayısı ise 774’ten 951’e yükseldi.  Özellikle İstanbul adeta bir özel hastane merkezine dönüştürüldü. Tüm özel hastanelerin yaklaşık %40’ı İstanbul’da yer alıyor. Megakentte 60 kamu hastanesi varken 164 özel hastane yer alıyor.  Benzer durum yatak ve yoğun bakım sayısında da yaşandı. 2002’de kamuya ait 129 bin 466 hastane varken bu sayı özelde sadece 13 bin 192’ydi. 2022’de ise kamuda yatak sayısı 207 bin 121 olurken özelde bu sayı 55 bin 69’a yükseldi. Kamudaki artış yüzde 50 dahi olmazken özelde bu oran yaklaşık 5 katı buldu.

Sağlık sistemi sınıfta kaldı 

Ayrıca ülkedeki sağlık sistemi 100 bin kişi başına bazı verilerde hastane yatağı, hekim sayısı, diş hekimi sayısında OECD sıralamalarının da sonunda kaldı. Sonuç olarak tüm bu veriler kamuda çalışan hekimlerin işyükünü artırırken ticarethane gibi işletilen hastaneler ortaya çıktı. İşletme gibi çalıştırılan özel hastaneler nedeniyle bu skandal yaşandı. Bakanlık ise skandalı bilmesine ve hukuki süreç devam etmesine rağmen olay kamuoyuna yansımadan hiçbir şey yapmadı. Kendi sorumluluğu yokmuş gibi davranan Bakan ise ‘kamuoyunun meşgul edilmesi’nden rahatsız olduğunu dile getirdi. 

Randevu bulmak olanaksız 

Diğer yandan kamu hastanelerinde randevu bulmak adeta çile haline geldi. Son olarak onaylı randevu sistemini hayata geçiren Sağlık Bakanlığı buna rağmen sorunu çözemedi. Hâlâ birçok bölümde neredeyse hiçbir hastanede yer bulunamıyor. Bu durum da yine insanları özel hastanelere mecbur ediyor. Bu vahşet toplumsal geriye gidişimizin en yakıcı örneklerinden biridir. Sosyal devlet olmanın gereği, eğitim ve sağlık gibi temel alanlarda piyasacı değil, kamucu politikalar izlemektir. Eğitim ve sağlık hizmetlerindeki bu yanlış uygulamalardan dönülmeli, laik Cumhuriyetimizin kamucu eğitim ve sağlık politikaları tutarlı şekilde uygulanmalıdır.

Bebek katilleri  

Medyada, “yenidoğan çetesi” olarak ifade ediliyor bebek katilleri. Ülkede kol gezen çetelerden biri. İşlenen suçların detayları ortaya çıktıkça, okuduklarımı anlamakta güçlük çektiğimi ifade ederek başlamak isterim. Hâlâ da havsalam almıyor. Bebeklerin özelleştirilen, piyasalaştırılan sağlık sisteminde mafyatik suç örgütleri tarafından para için öldürülmesi ancak bir gerilim-korku türü bir filmin senaryosu olabilirdi ama değildi. Acı bir gerçejk idi.

CİMER ihbarıyla başladı 

Olayın CİMER’e yapılan bir şikâyetle ortaya çıktığını öğrendik, ilk ihbar 27 Mart 2023’te gelmiş. İstanbul Sağlık Müdürlüğü 5 Mayıs 2023’te durumu polise bildirmiş. İlk operasyon 27 Nisan’da yapılmış.  Ancak o hastanelerden 10’unun ruhsatı sadece bir kaç gün önce iptal edildi. Yani gelen ihbardan sonra aylarca bebekler öldürüldü. Siyasi otorite 18 ay bebeklerin ölümüne seyirci kalmış. Sistemdeki çürüme akıllara zarar. Ruhsatı iptal edilen hastaneler içinde eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun hastanesi de yer alıyor. “İddianameye bakmadım, vicdanım rahat” demiş. Vicdanını referans göstermeden evvel biraz üzülmeyi denese daha etkili olurdu!  

Örgütlü suçu göremediler 

Tüm ülkeyi dehşete düşüren bu örgütlü suçu CİMER’e yapılan ihbar ile öğrenmiş olmak ise AKP hükûmetinin utanç vesikalarından bir tanesi. Sağlık Bakanlığı’nın denetim mekanizması yok mu? Sosyal Güvenlik Kurumu’nun denetim ekipleri yok mu? Bir sorumlu hakkında herhangi bir disiplin soruşturması yapılmış mı? Açığa alınmış mı? Hiçbir bilgi yok. Demek ki halkın tepkisi olmasa hastaneler bebek kabulüne devam edecekti.  AKP’ye yakın hastanelerin denetlenmediği iddiaları var. İstanbul Tabip Odası’ndan Doktor Recep Koç, ruhsatı iptal edilmeyen hastanelerin kimler tarafından korunduğunu sordu. Yanıt yok. Hazırlanan iddianamede, suça konu olan 197 eylem sıralanırken bazı hastanelerin denetimlerden önceden haberdar olduğu yer alıyor. Ve bu konu bile edilmiyor.

112'de durum nedir?

Ya 112 komuta merkezinin bu organize suçtaki yeri? 112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişilerle ortak hareket edilerek bebek acil hastalarının önceden anlaşılan özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edilip ölümlerine sebebiyet verildiği ve haksız kazanç sağlandığı iddianamede yer alıyor. 112 komuta merkezini de denetleyen yok demek.  Bir ülkede 112 Acil Çağrı Merkezi’ne de mi güvenemeyeceğiz?

Ne kadar güvenli?

Denetim kelimesini yazarken bir yandan da, denetim olsa da çıkan raporlara nasıl güveneceğiz? cümlesi geçiyor aklımdan. Çünkü tuz koktu! AKP’ye yakın hastanelerin denetimlerden evvelden haberdar olduğu iddianamede geçiyor. Hayatımızı zindan edenlerin bizlere bir hediyesi de nur topu gibi bir güven sorunumuzun olması. Kamu kurumlarına, politikacılara, partilerin tümüne, milletvekillerine güvenen var mı? Denetim raporları, ilgili meslek örgütlerine gönderilip topluma açık hale getirilmeliyken hakikati toplumla buluşturacak olan yapılar un ufak edildi. Haberi toplumla buluşturan gazetecilere ve o haberi sosyal medyada gece gündüz demeden takip edenlerde umudumuz.  Sanki herhangi bir işlevi var gibi Sağlık Bakanı ne demiş diye kulak kesildim, eski alışkanlıklar Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu: “Denetimler yetersiz değil çete (yenidoğan çetesi) çok profesyonel. Çetenin, ‘Çocuğu öldüreyim’ diye yaklaşımları olduğunu düşünmüyorum. Bu kişisel kanaatim. İnşallah öyle değildir.” Bu ölçüde vahim bir haber ertesi bir Sağlık Bakanı nasıl böyle beyanda bulunabilir? Dalga mı geçiyorsunuz Sayın Memişoğlu? Yenidoğan çetesiyle ilgili AKP iktidarından konuşan herkes çamura batıyor. İçişleri Bakanı “Bir baba olarak üzgünüm” diyor. İçişleri Bakanı baba olmasa güvenemeyecek miyiz? Babalık mı teminatınız, yoksa İçişleri Bakanı olmanız mı? Ve son olarak partili Cumhurbaşkanı “Sonuna kadar gidin” demiş. İşte feraset, işte fazilet, işte cesaret!

Hastaneler için meta mıyız!

Yoğun bakımda bebeği, hastası olan herkes korku içinde. Sağlık sisteminin AKP iktidarında dönüşümünün geldiği yer ortada. Neoliberal politikaların Türkiye’deki yansımalarından biri olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi taşeronlaşmayı içeren bir program. Sağlıkta taşeronlaşmanın, çalışanın sağlığını ve ürettiği hizmetin niteliği nedeniyle toplum sağlığını olumsuz etkilediğini meslek örgütleri senelerdir söylüyor ama aldıran yok ki !  AKP hükümeti sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp, tüketim nesnesine dönüştürdüğü için tüketimi artırabilecek bütün araçları da beraberinde kullanmaya başlıyor. Onlarca bebeğin ölümüne yol açan skandalın en önemli sebebi sağlığın meta gibi satılır hale getirilmesi ve bunun da sistemi çürütmesi. Ticarethaneye dönüşen hastanelerde hepimiz ‘eşya’ olarak görülüyoruz. Ve sistematik ve kolektif olarak işlenen bu katliamlar yargının siyasallaşmasından ve kurumların çökmesinden güç alıyor.

Bakın durum şudur! 

Bütün dünyanın takdir ettiği sağlık sistemimiz dediğiniz şey, mensubu olduğunuz partinin yarattığı bir algıdan ibarettir. Gerçek şu ki, sağlık sistemimiz çökmüş durumda. Artık o rüyadan uyanın… Sizin göre üç gün önce de, Türkiye’nin sağlık sistemi emin ellerdeydi. Ancak bugün, ‘son bir yılda dört bin denetim yaptık’ diyorsunuz; peki kestiğiniz cezalar nerede? ‘Aralık ayında kontrol altına aldık’ diyorsunuz; peki o tarihe kadar öldürülen/engelli hale getirilen #bebeklerin hesabını kim verecek milletimize ?  ‘Nisan ayında operasyon yapıldı, faillerin bir kısmı tutuklandı’ diyorsunuz; peki, o hastaneler nasıl olur da devam eder bugüne kadar faaliyetlerine!?

Sağlığı ‘meta’ yapıp sattılar 

İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarihindeki en büyük operasyon olarak addedilen ‘‘yenidoğan çetesi’’ soruşturması polise devredilmeden önce, CİMER ihbarı üzerine denetimleri gerçekleştiren dönemin İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Denetim Birimi Uzmanı Dr. Malik Türkan Esin, yaşadıklarını anlattı. Esin, ‘‘Yapılan dinlemelerin kayıtlarını dinlemesem, bunun bir korku filmi ya da kasıtlı olarak sağlık camiasını kirletmek amacıyla yapılabilecek bir iş olduğunu düşünürdüm’’ ifadelerini kullandı. İstanbul Tabip Odası ve  Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi "Yeni doğan çetesi" ve son gelişmelerle ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada " Bu olay AKP hükümetleri tarafından 20 yıldan fazla süredir uygulanan ve sağlığı alınır satılır bir meta, hastaneleri ticarethane, hastaları müşteri haline getiren “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın iflas etmiş olduğunun göstergesidir. Olayda adı geçen hastanelerin tamamının özel olması tesadüf değildir. Piyasalaşan sağlık hizmetleri içinde bu tür suç yapılanmalarının oluşmasının maddi zemini vardır. Bu nedenle sağlık piyasanın dinamiklerine terk edilmemeli; Sosyal Güvenlik Kurumu özel hastanelerden hizmet satın almaktan vazgeçmelidir. Prim, katkı-katılım payı, fark ücreti, ilave ücret yerine genel bütçeden finanse edilen, kamu eliyle herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir bir sağlık sistemi kurmak için bu ülkenin kaynakları yeterlidir." denildi.

Yaşamını kaybeden bebekler

İddianamede “Sağlık Bakanlığı Uzman Görüşü” başlığı altında 19 bebeğe ait değerlendirme yapıldığı ve kanaat bildirildiği görülmektedir. Polis fezlekesinde yer alan tape içeriklerinden veya ailelerin SABİM ve CİMER başvurularından sonra yapılan incelemeler sonucundaoluşturulan uzman kanaatine göre; yaşamını yitiren bebeklerden bazıları için ölümle ihmal arasında illiyet bağı bulunduğu, bazı ölümler açısından ise illiyet bağı kurulamadığı anlaşılmaktadır. Uzman görüşü içerisinde sorumlu olarak gösterilen ve illiyet bağı kurulan şüphelilerin ihmali davranışla kasten adam öldürme suçu işledikleri iddia edilmiştir ve 10 bebek dosyada maktul olarak yer almıştır.

112 sistemi

112 Kontrol Komuta Merkezi’nin sahip olduğu otomasyon sistemi tüm hastanelerin yatak durumunu -kaç tanesi boş, kaç tanesi dolu- anlık görmekte; ihtiyaç halinde yakınlık, yoğun bakım olanakları gibi kriterleri göz önüne alarak söz konusu merkezdeki doktor ile  görüşülerek hastaların uygun sağlık hizmeti alacakları hastaneye transferi sağlanmaktadır.   Burada önemli nokta 112 Kontrol Komuta Merkezi’nin hastayı yönlendirme kararının kesin karar şeklinde olmasıdır. Hastaların suç örgütü tarafından onların istediği hastanelere maddi kazanç sağlayacak şekilde sevk edildikleri anlaşılmaktadır.Sağlık sisteminin en zayıf halkası; yoğun bakımlar (özel olarak yenidoğan yoğun bakımları): Yenidoğan dönemi (yaşamın ilk 28 günü) sağlığın en kırılgan olduğu dönemdir. Bebek ölümlerinin yarısından çoğu bu dönemde gerçekleşmektedir. Türkiye’de bebek ölüm hızı 2023 yılında 1.000 canlı doğumda 9,8, (2022 yılında 9,2) neonatal ölüm hızı 6,0 ve beş yaş altı ölüm hızı 14,0 olarak gerçekleşmiştir.  2023 yılı verilerine göre Sağlık Bakanlığı’nın 4.907 (%35), üniversitelerin 1.606 (%11), özel hastanelerin 7.144 (%52) olmak üzere toplam 13.657 yenidoğan yoğun bakım yatağı vardır.  Sağlık Bakanlığı’nın Yataklı Sağlık Tesislerinde Yoğun Bakım Servislerinde Sağlık Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Tebliği’ne göre; birinci, ikinci ve üçüncü basamak yeni doğan yoğun bakım servislerinde neonataloji (yenidoğan yan dal) uzmanı tabip bulmaması durumunda, tercihen yenidoğan yoğun bakım konusunda deneyimli olan bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı görevlendirilir. Dördüncü düzey yenidoğan yoğun bakım servisinde ise neonataloji uzmanı bir tabibin görevlendirilmesi zorunludur. Bir özel sağlık kuruluşunda tam zamanlı çalışan bir uzman hekim ek olarak iki ayrı yerde daha yarı zamanlı çalışabilmektedir.Suiistimale açık olan bu düzenlemenin gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kamuya ait yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı artırılmalı, özel hastanelerden hizmet alımına son verilmelidir.

Şimdi ne olacak?

İddianamede malen sorumlu olarak belirtilen hastanelerin faaliyetlerinin durdurulması sonucu olayla hiçbir ilişkisi bulunmayan yüzlerce hekim, binlerce sağlık çalışanı bir gecede işsiz kalmış, buralarda hizmet alan hastalar mağdur edilmiştir. Bu hastaneler öncelikle kamu denetiminde yeniden faaliyete geçirilmeli, ardından kamuya devredilmeli, ailelerin ve üçüncü kişilerin uğradığı maddi zarar hastanelerin kamulaştırılmasından karşılanmalı ve çalışanların özlük hakları korunarak kamu çalışanı statüsüne alınması sağlanmalıdır.  İddianamede açıkça görüldüğü gibi özel hastaneleri denetlemekle görevli olan İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı bu görevini etkili bir şekilde yerine getirmemiştir. Bunun yanında topluma güven verici bir tutum göstermemiştir. Yurttaşlar günlerdir endişe içinde bu olayı takip etmektedir. Sağlık Bakanı’nı sorumlu davranarak gereğini yapmaya, bir bürokrat olan Sağlık Bakanı’nı o göreve atayan makamı da göreve davet ediyoruz

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *