Güç ve iktidar arayışında sosyal ağlar
Dijital mecralar hayatlarımızı kolaylaştırmakla birlikte oldukça sarsıcı etkilere yol açabiliyor. Bir yandan kamusal alan olarak kabul edilerek ifade özgürlüğünün koruyucusu gibi sunulurken öte yandan mevcut halleriyle topluma zarar veren sorunlara kaynaklık ediyorlar.
Yeni medya araçlarının mevcut halleri, işleyişleri ifade özgürlüğü ve eleştiri ortamı sağlıyor. Ancak diğer yandan kimlik sahtekarlığıyla gerçek kimliği saklayarak paylaşım yapılabilmesi veri güvenliği ve mahremiyet problemlerine yol açabiliyor. Ayrıca başkalarını kolaylıkla kışkırtacak, kötüleyecek, dışlayacak nefret söylemleri, ifade özgürlüğü adı altında paylaşılabiliyor. Bu söylemler etnik köken, ırk, sınıf, cinsiyet durumu, bedensel ve ruhsal sağlık, inanç vb. pek çok konuyu içerecek şekilde dile getirilebiliyor. Nefret söyleminin toplumsal şiddeti arttırmak ve kutuplaşmayı da körükleyen etkileri de bulunuyor. Yani iyimser yaklaşılan dijital iletişim platformları, mahremiyet ihlali, veri güvenliği, algoritma yanlılığı ile manipülasyon, nefret söylemi ve kutuplaştırma gibi pek çok soruna da ortam sağlıyor. Olumlu yanlarına karşılık toplumsal pek çok sorunun kaynağına baktığımızda karşımıza sosyal medya çıkıyor. Sosyal medya, saydıklarımızla birlikte önemli bir sorunun yayılmasının da itici gücü. Mücadele edilmesi gereken bu sorun ise dezenformasyon...
Bilgi küresel hızla yayılıyor. Bilgi paylaşımının sorun haline gelmesine neden olan nitelik, bilginin doğruluğudur. Çünkü yanlış bilgi, kamuoyunun manipüle edilmesi ve yönlendirilmesine, kutuplaşmaya neden oluyor. Dezenformasyon öyle bir duruma gelmiş durumdaki kitleleri yönlendirmek, manipüle etmek, kutuplaşmayı körüklemek ve etkileşim elde etmek gibi amaçlarla yanlış olduğu bilinen içerik rahatlıkla paylaşılıyor.
Teknolojinin dönüştürücü gücünün tarihteki en yüksek noktada olduğu bir zamanın içindeyiz. Sosyal ağlar, hem kişisel iletişim ağı hem de kitlelere yönelik üretilmiş içerik medyası konumuna sahip. Kullanıcılar hem içerik üreticisi hem de tüketicisi. Bu nedenle kişisel bir paylaşım yapıldığı algısı en büyük sorunlardan biri olan dezenformasyonun bireyler arasında yayılmasını hızlandırıyor.
Elon Musk örneği
Yakın tarihli dezenformasyon örneği ise bizzat Twitter’ı satın alan ve adını X olarak değiştiren Elon Musk’a ait. Elon Musk, tıpkı geleneksel medyada olduğu gibi ticari faaliyetleri devam ederken Twitter ağını satın aldı ve adını X olarak değiştirdi. Sadece platfromun adını değil, sosyal medya sahipliğini değiştirdi dersek yanlış olmaz.
Dijital mecraların bir sahiplik sistemi ve ideolojileri bulunuyor. Bu çerçevede sosyal ağları yöneten şirketler, ülkeler, iktidarlar ve siyasal aktörlerle çatışmadan kaçınmayabiliyorlar. Bunun en bilinen örneği ise X platformu sahibi Elon Musk oldu.
Sosyal medya devi X, nefret söylemini, taciz ve saldırgan içerik paylaşmayı, mahremiyete önem vermeyi, manipülasyonu, sahte kimlik ile hesap oluşturarak kullanıcıları kandırmayı, doğru içerik paylaşmayı topluluk kuralı olarak ilan etmişti. Ancak Musk, bu kuralları ihlal ederek dikkat çekti. Hatta Musk, 2023 yılı Eylül ayında Avrupa Birliği (AB) tarafından X’in en fazla dezenformasyon paylaşılan araç olması nedeniyle uyarılmıştı. AB platformda dezenformasyon sayısının Elon Musk’ın Twitter’ı satın alması sonrası yükselişe geçtiğini açıklamıştı.
Uyarılara rağmen dezenformasyon Elon Musk tarafından yayıldı. Musk, X hesabından 2024 ABD Başkanlık yarışında Donald Trump ile mücadele eden Kamala Harris’in sesinin değiştirildiği bir deepfake (derin sahtecilik) videosu paylaştı.
Bir sosyal medya ağının sahibinin, desteklediği siyasinin rakibi ile ilgili üretken yapay zeka araçlarıyla kurgulanmış videoyu dolaşıma sokması oldukça kaygı uyandırıyor. Bu hamle, sosyal ağların gerçekten ifade özgürlüğü aracı olup olmadığı sorusunu sorduruyor.
Elon Musk’ın ikilemi
Bu hareketin arka planında Musk’ın Trump ile yakın ilişkisi yer alıyor. Musk, tıpkı TV satın alan iş insanları gibi davranarak bir dijital dünyada önemli bir medya devinin sahibi oldu. Tüm dünyada kullanıcısı olan bir mecranın sahipliği bir anlamda güce sahip olmak demek.
Elon Musk, tıpkı geleneksel medya sahipleri gibi siyasetçilerle yakın ilişkiler kuruyor. Ama biri ile biraz daha fazla yakın. O kişi ise 2024 Başkanlık Seçimlerinde Cumhuriyetçilerin adayı olan Donald Trump.
Musk satın almadan önce Trump’ın o dönemdeki adıyla Twitter hesabında yaptığı paylaşımların şiddeti kışkırttığı gerekçesi ile önce hesabı kısıtlanmış, daha sonra kalıcı olarak platformu kullanması engellenmişti. Trump’ı desteklediğini saklamayan Musk, Twitter'ın yeni patronu olarak Trump’ın hesabını aktifleştirdi, Trump ile röportaj yaptı. Trump, seçilmesi durumunda Elon Musk’a danışmanlık ve ya kabinede görev vermek istediğini açıkladı. X platformunun Amerika da 106 milyon kullanıcısı bulunuyor. Bu yakınlıkta medya lideri ile siyasetçi ilişkisini birazda güç arayışı ve seçim kararlarını etkileme eğilimi açısından çıkar odaklı okumak gerekiyor.
Bu yaklaşımla bakıldığında Elon Musk’ın arasının kötü olduğu bir ülkeden de söz edelim. Musk ile Brezilya hükümetinin arası pek hoş değil. Brezilya, geçtiğimiz hafta X platformunu yasakladı. Üstelik VPN gibi yasal olmayan yollarla kullananlara ağır para cezası uygulanacak. Bu yasaklamanın nedeni ise ülkede gerçekleşen darbe girişimi sonrası Brezilya hükümetinin bazı hesaplarla ilgili bilgi istemesi, bazı hesapların kapatılmasını talep etmesi ve X için ülkede bir temsilci bulundurulmasını zorunlu tutması. Bu talepler kabul edilmeyince yasaklama kararı alındı. Tıpkı ülkemizdeki gibi yasak kararını iletişim hakkı engeli olarak yaklaşan ve karşı çıkanlar kadar X’in ülkeye karşı yasal sorumluluklar üstlenmesi gerektiğini ifade ederek destekleyen geniş bir kesim de bulunuyor. Elon Musk ise yasağı düşünce özgürlüğüne müdahale ve diktatörlük diyerek eleştiriyor.
Bu yasak biraz da Elon Musk’ın devletlerle girdiği güç mücadelesinin görünür olmasını sağladı. Amerika’da desteklediği lider için dezenformasyon yaymaktan çekinmeyip, Brezilya’da ülke güvenliği gerekçesiyle gelen taleplere olumsuz yanıt vermesi, uzlaşmaktan kaçınması Musk'ın düşünce özgürlüğü anlayışı sadece kendi görüşleri için mi geçerli diye sorduruyor.
Kendisi Amerika seçimlerini etkileyecek Deepfake video ile kitleleri manipüle etmekten çekinmezken, Brezilya’da sahte haberler ve nefret söylemi ile mücadele etme girişimine tavrı olayı biraz daha dikkatli izlemeyi gerektiriyor. Tüm dünyada ağırlıklı olarak siyasi konularla ilgilenen kullanıcıların tercih ettiği X’in liderinin bu iki yönlü yaklaşımı bu platformlara iyimser olduğu kadar sorgulayıcı ve eleştirel bakmak gerektiğini kanıtlıyor.
Yasakları, iletişim araçlarına erişim ve kullanma hakkının engellenmesini savunmak mümkün değil. Ancak mecraların işleyişlerindeki tehlikeleri görmezden gelmeden soruna yaklaşmak gerekiyor. İyimser yaklaşılan, kullanıcı sayısı sürekli artan sosyal ağların bir de karanlık yüzü olduğu unutulmamalı. Özellikle kitlelerin manipüle edilmesi, gerçeklik algısının değişmesi tehditlerine karşı derinlemesine ve acil çözümler üretmeliyiz.