Medya ve terör
Tarihinin büyük bir kısmında terörle mücadele etmiş bir ülkeyiz. Çarşamba günü yine terörist bir saldırının hedefi olduk. Ankara’da bulunan Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Anonim Şirketi’ne (TUSAŞ) yönelik bir terör saldırısı gerçekleştirildi. 22 kişinin yaralandığı saldırıda, TUSAŞ çalışanları Atakan Şahin Erdoğan, Cengiz Coşkun, Hasan Hüseyin Canbaz, Zahide Güçlü Ekici ve taksi şoförü Murat Arslan şehit oldu.
TUSAŞ savunma sanayi için özellikle de uçak ve uzay sanayisi alanında çalışmalar yapılan oldukça büyük bir tesis. İHA ve SİHA yapılan, ülkenin bu alanda öz kaynaklarla dışa bağımlılığını azaltacak çalışmalarıyla dikkat çeken bir kurum. Bu nedenle sıradan bir hedef değil. Bu simge kuruma saldırının asıl hedefinde Türk milleti bulunuyor.
Simge kurumlara, sivillere zarar veren terör eylemlerinin asıl amacı, toplumu sarsmaktır. Bunun için sadece saldırıya maruz kalanların değil tüm halkın eylemcileri konuşmasını, kendilerini güvensiz hissetmelerini ve korkmalarını sağlamak istiyorlar. İşte bu çaba, saldırılarının etki alanını genişletmek için medyaya ihtiyaç duymalarına neden oluyor.
Olayın haber olması, kamuoyunun terör eylemleri ile belirli aralıkla bilgilendirilmesi oldukça önemli ve şart. Fakat bu noktada medya da sorumluluk üstlenmeli, yayınlarının terör örgütlerinin hedeflerine hizmet etmemeli. Olay yerine yakın ve polisin izin verdiği yerlerden canlı yayınlar yapılmalı, canlı yayınlara tanıklar ya da yetkin konuklar alınmalı, olay hakkında resmi kanallardan elde edilen bilgiler izleyicilere, dinleyicilere aktarılmalı. Kriz ile ilgili yönetim yetkisine sahip yetkililerin kamuoyunu düzenli aralıklarla bilgilendirmesi, görüntü, isim, detayları paylaşması üç önemli başlıkta kritik öneme sahip. Bu başlıklar, olayın kontrol altına alındığını (özellikle terör saldırısını gerçekleştiren örgütlere) yani hala güçlü olunduğunu göstermek, güven ortamı oluşturmak ve söylentilerle yalan haberin yayılmasını, karalama kampanyalarının yapılmasını önleyebilmektir. Çünkü bu tarz olayların yarattığı krizlerde belirsizlik ve zaman baskısı altında olan halk, bilgi arayışı içinde oluyor.
Böyle bir ortamda medya, izlenme, tıklanma ve bunların gelire dönüşmesi ile varlığını sürdürse de bu ihtiyaçla yayıncılık yapılmamalı. Oysa yaşadığımız üzücü saldırı sonrası tesis içindeki güvenlik kameralarından alınan ilk görüntüler internet ve televizyonda neredeyse sansürsüz şekilde yayınladı. Bu görüntüler bir siber saldırıyı da işaret ediyordu. Yayın yasağı gelene kadar milyonlarca kişi tarafından izlendi. Saldırı ile ilgili yayın yasağı geldikten sonra ise ayrıca internete erişim kısıtlandı. X, Instagram, Facebook gibi sosyal medya sitelerine erişim bir süre engellendi. Saldırı sırasında kurumun farklı noktalarından görüntülerini gösteren kamera kayıtlarının sızdırılması büyük bir güvenlik sorununun kanıtı. Bu görüntüleri sızdırılmasına ve paylaşılması ile terör propagandası yapanların tespit edilmesi ve ceza alması şart. Terör saldırısı sonrası halkın haber alma hakkının kısıtlanmasına neden oldukları için ayrıca cezalandırılmaları gerekli. Ancak bu noktada bu görüntüleri sızdırıp yayanlar ve endişe ile bilgi arayışına girenlerin bir tutulması, iletişim hakkının engellenmesi yanlış bir karardı. Yayın yasakları yerine şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri ile doğru bilgilerin yayılmasının sağlanması kritik önem taşıyor.
Saldırı sonrası medyada yer bulan görüntüler arasında tesisin havadan çekilmiş fotoğrafları da yer alıyordu. Çalışanların içeride telefonlarını bile açmadığı, odalarında fotoğraf çekip paylaşmadığı TUSAŞ kampüsünün havadan çekilmiş fotoğrafları hem televizyonda hem de sosyal medyadaydı. Hava savunma sanayisinde oldukça önemli çalışmalar yapılan, uluslararası rekabet içindeki bu kurumun kampüs detaylarının ve mimarisine ilişkin bilgilere erişilebilmesi ve yayınlanması yeni tehditlere yol açma riskini yaratıyor.
Terör, ses duyurmayı ve korkutmayı amaçlayan toplumsal şiddet eylemidir. Ve terörist saldırılar kriz yaratan olaylar olarak haber değeri taşır. Topluma aktarılmalıdır. Bu yaşadığımız kötü örnekteki gibi terör ile ilgili görüntülerin medyada yer alması algılamayı olumsuz etkileme ve terör örgütlerinin güçlü görünmesini sağlama potansiyeli taşıyor. Yani medya, terör saldırıları sırasında bilgi toplayıp haber yapmakla birlikte eylemcinin, örgütünün, eylemin daha geniş kitlelere seslenme riskini yönetmeli. Bu da ancak aşağıda ifade ettiğim sorumlu yayıncılık ilkelerini gözetmekle mümkün.
- Halkın haber alma özgürlüğüne öncelik verilmeli.
- Teröristlerin medya görünürlüğü hedefine hizmet eden paylaşım yapılmamalı.
- Terör örgütlerini güçlü gösterebilecek, başka saldırılara cesaretlendirecek yayınlar yapılmamalı.
- Propaganda yapılmasına izin verilmemeli.
- Spekülatif bilginin halkın korku ve endişesini körüklemesi önlenmeli.
- Doğru bilgi ve topluma faydası olacak video, görseller paylaşılmalı.
“Topluma karşı sorumlu bir medya korkutmaz onun yerine dayanışmaya, bir olmaya teşvik eder!”