İletişim her şeydi
Siyasi partilerin adayları, yaklaşık üç ay boyunca vaatlerini ya da geçmişteki icraatlarını, belediyecilik anlayışlarını anlatarak seçmenlerin, özellikle kararsız seçmenlerin desteğini kazanmaya çalıştı. Kimi sosyal belediyecilik kimi gerçek belediyecilik kimi de ahlaklı belediyecilik dedi. Neticede vatandaş demokratik hakkını kullandı. Resmi adıyla 31 Mart 2024 Mahalli idareler Genel Seçimleri hem Cumhur İttifakı partileri hem de muhalefet için sürpriz denilebilecek şekilde sonuçlandı. Seçimin en çok konuşulan ve kazananı en çok merak edilen kenti ise İstanbul’du. İstanbul yönetimi el değiştirmedi. Ekrem İmamoğlu, oyların yüzde 51,14’ünü alarak halktan bir beş yıl daha İstanbul’u yönetme yetkisini aldı.
Seçim sonuçları ve buna yol açan etkenler etraflıca tartışılıyor ve analizler yapılıyor. Ben seçim sonucuna etki eden iletişim konusuna değinmek istiyorum. Gelecek beş yıl için İstanbul’un yönetimine talip olan en güçlü adaylar Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum oldu. Her iki aday adeta genel seçim havasında bir siyasal iletişim kampanya dönemi geçirdi.
Kurum, rakibinin gözünün Ankara siyasetinde olduğu iması üzerine yürüttüğü kampanyasında rakibini siyasi hedefleri olan kararlı bir rolde konumlandırmış da oldu. Bu da kendisinin iddiasız bir aday izlenimine sahip olmasına yol açtı. Murat Kurum, partisi tarafından bürokrasi deneyimi ile icraatçı bir isim olarak tercih edilmişti. Ancak deprem ve şehircilik konularındaki vaatleri kampanyasının eleştirilmesine de yol açtı. Özellikle Murat Kurum’u Kanal İstanbul Projesini hayata geçirecek isim olarak algılayan bir seçmen kitlesi oluşmuştu. Seçime yakın tarihlerde Kurum’a destek olmak için Cumhurbaşkanı ve bakanların sahaya inmesi, olumsuz algılamayı perçinledi. Dışişleri bakanının esnaf ziyaret ettiği kampanyadaki eşitsizlik seçmenden kabul görmedi. Bu eşitsizlik Kurum’un karizmasına zarar veren bir etki doğurdu. Aristo, bunu etkili olmanın ilk kuralı olarak “Ethos” kavramı ile ifade eder. Ethos, kaynağın yani seçmene mesaj gönderen adayların karizması, duruşudur. Liderin deneyimi, yetkinliği, kişiliği, giyim tarzı, espri tarzı, konuşma biçimi gibi çok fazla değişkeni işaret eder. Bu kampanya sırasında ise desteğe ihtiyaç duyan bir izlenim yaratılmasının karizmaya olumsuz etki ettiğini söyleyebiliriz. Yerel hizmete odaklanan, parti logosunu geri planda tutmaya çalışan, adayın kendi hakkında söylemleri dile getirdiği kampanyanın stratejisi rakibe odaklanmıştı. Rakibi eleştirerek negatif kampanya dili sergilenmesinin seçmenle duygu temelli bağ kurmayı engelleyerek kampanya sonucuna bir etkisi olduğu muhakkak.
Ekrem İmamoğlu ise kampanyasını yaptığı icraatları temel alarak yürüttü. Bu hizmetlerin toplumun tüm kesimlerine, farklı siyasi görüşten İstanbulluya sunulduğunu, hikayeleştirerek ve verilerle destekleyerek anlattı. Bilgi, becerinin, deneyimin anlatılması ile olumlu izlenim yaratmak ve ikna etmek hedeflenmişti. Kampanyasını ısrarlı şekilde yerele hizmet, sosyal belediyecilik çerçevesinde kurgulamıştı. Hizmet vurgusu yapan, beş yılda katedilen yolu ve daha yapılması gerekenleri işaret eden tam yol ileri söylemi ile kampanya olumlu dile sahipti. Reklamlar, televizyon yayınları ve kendisine mikrofon uzatılan yerlerde İstanbul İttifakı ve on altı milyon İstanbullu söylemiyle kutuplaştırıcı bir dil kullanmaktan özellikle uzak durdu. Kampanya, İmamoğlu için oy istemek amacıyla yapılırken özne İstanbul sakinleri olarak belirlenmiş ve onlara seslenilmişti. Bu sesleniş sırasında ekonomik koşulları işaret eden israf söylemi ve gündem oluşturan ifadeleri, seçilme yarışında İmamoğlu’nun baskın taraf olmasını sağlayan unsurlar arasındaydı.
Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum kampanyalarında, televizyon, radyo, gazete, dergi ve dijital mecraları bütünleşik bir biçimde kullanarak mesajlarını seçmene iletmeye çabaladı. Bu noktada medyanın eşit ve dengeli bir biçimde tüm adaylara yer verdiğini söylemek mümkün değil. Ancak dijital mecraların ve sosyal ağların, adaylar açısından seçmene erişim potansiyelini arttırıcı etkisinin altı çizilmeli.
Kitle iletişim ister geleneksel mecralar kullanılsın ister yeni medya fark etmeksizin siyasal iletişim için oldukça önemli. Ancak siyasal iletişim kampanyalarında kitle iletişimle birlikte kullanımına başvurulan stratejik öneme sahip, önemli bir güç daha var o da yüz yüze iletişim yani literatürdeki adıyla Canvassing.
Seçim kazandıran güç:
Yüz yüze iletişim
Yüz yüze iletişim, öyle etkili ki seçime katılımın düşük olduğu yerlerde katılım oranını arttırabiliyor. Hatta adaylar ile iletişim kuran seçmenin oy verme eğilimini de değiştirebiliyor. Yani adayların oy oranına yansıdığı gözleniyor. Ana akım medyada rakibi ile eşit oranda yer bulamayan Ekrem İmamoğlu, 2019 seçimlerinde adaylığı ilan edilir edilmez ilk olarak sokağa inmişti. 2024 seçimlerinde de ağırlığı sokağa verdi. Semt pazarlarında, esnaf ziyaretlerinde halkla birebir iletişim kurdu. Çok geniş katılımlı büyük miting yerine her ilçede selamlaşma adıyla ilçe sakinleriyle bir araya geldi. Bu ziyaretlerde halkla yaşadığı diyaloglar, samimi sohbetler, espriler medya içeriği olarak kitle iletişim araçlarında dolaşıma sokuldu. Bu durum belirli bir alanda seçmenle yaşanan güçlü iletişim ve duygusal bağın daha geniş kitleler tarafından öğrenilmesini, konuşulmasını ve İmamoğlu ile yakınlık algısının hissedilmesini sağladı.
İletişim dediğimde çoğunluğun konuşmak olarak anladığını tahmin ediyorum. Oysa iletişim bundan çok daha fazlası, daha derin bir anlam taşıyor. İletişiminiz ne ise O’sunuz. Yüz hareketleriniz, elinizi kolunuzu nasıl kullandığınız, gülümsemeniz, duruşunuz, ses tonunuz, susmanız ya da konuşmanız, seçtiğiniz kelimeler, kılık kıyafetiniz, diğer insanlarla fiziksel mesafeniz bunların hepsi bir ifade biçimi, iletişim kurma yolu. Burada önemli olan ise hep anlatan olmamak dinlemeyi bilmek. İyi bir iletişim, aktif dinleme becerisine ihtiyaç duyar. Söylenenleri ve söylenmeyenleri dinleyebilmek. Ve sözcüklerle dile gelenden daha fazlasını anlayabilmek yani empati kurabilmek.
Pazar ziyaretlerinde göz teması kurarak “benden isteğin nedir?”, “ne yapabilirim senin için” gibi sorular sormasını, bilgi toplamasını, notlar almasını, ekibine talimatlar vermesini Ekrem İmamoğlu’nun seçmenle kişisel ilişki kurmak ve anlamak için kullandığı dinleme davranış örnekleridir. Kendisine yönelik negatif davranışlarda ve söylemlerde agresif olmayıp, saygılı ve sakin tavırlar sergilemesi de empati becerisini örneklendirir. Seçmenin aday ile aynı fiziksel ortamda iletişim kurmasının, özellikle erişilebilir ve kendisini dinlediğini düşündüren adaya destek eğilimini arttırdığı biliniyor. Seçim sonucunda yüksek prodüksiyonlu reklamlar yerine seçmenle konuşmaların, gündeme ilişkin söylemlerin ve sokağa inmenin belirleyici olduğunu söylemek mümkün.
Siyasal iletişimde her şey doğru ve kuralına uygun yapılsa bile başarının garantisi yok. Kimlikler, ekonomi, savaş, toplumsal çalkantılar, beklenmedik siyasal krizler gibi çok farklı unsurlar ve iletişim bir arada bir etki meydana getiriyor. Ancak iletişimin diğer insanlarla bağ kurmanın bir yolu olduğunun altını çizerek; yargılamadan, empati kurarak, dinlediğini gösteren ipuçlarıyla geri bildirimde bulunarak dinlemek, etkili, açık, doğrudan konuşmak hayati etki yaratabiliyor. Tek belirleyici olmasa da sokağa inerek seçmenle yüz yüze temas kurmak fark yaratan bir güce sahip.