AA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından KKTC ve Azerbaycan'a düzenledikleri ilk resmi ziyaretleri tamamladıklarını ifade eden Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ikili ve heyetler arası olmak üzere verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi.
Erdoğan, KKTC'de, Türkiye ve KKTC arasındaki güçlü bağların altını tekrar çizdiklerini, ikili gündemde yer alan konuları ve Kıbrıs meselesine dair son durumu değerlendirdiklerini belirtti.
Maruz kaldıkları onca haksız, hukuksuz ambargoya rağmen Kıbrıs Türklerine devlet hizmetlerinin rahatlıkla sunulabilmesi noktasında yürüttükleri ortak çalışmaları ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, "KKTC'nin Doğu Akdeniz'de bir çekim merkezi haline getirilmesi yönünde attığımız ve atacağımız adımları mütalaa ettik. Türkiye olarak, Kıbrıs Türkü'nün hak ve menfaatlerinin korunması, Doğu Akdeniz'de barış, güvenlik, istikrar ve refahın hakim kılınması için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılı'nı inşa ederken, adanın asli unsuru Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Bu konuda kararlılığımızı Sayın Tatar'a tekrar ifade ettim. Bundan sonraki süreçleri yine işbirliği içinde yürütmeyi kararlaştırdık." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lefkoşa'nın ardından Bakü'ye geçtiklerini anımsattı.
İlham Aliyev ve Azerbaycan halkının 6 Şubat depremleri sonrasında Türkiye ile sergilediği dayanışmayı asla unutamayacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Tıpkı kendi insanımız gibi Azerbaycanlı kardeşlerimiz de depremzedelerimiz için seferber oldu, harekete geçti. Seçim sürecinde de Azerbaycan halkının manevi desteğine bizzat şahitlik ettik. 28 Mayıs gecesi Ankara ve İstanbul nasılsa, Bakü'de de aynı coşku, aynı heyecan, aynı mutluluk vardı. Seçim zaferimize en az bizim ve milletimiz kadar, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de sevindi. Ziyaretimizle hem kendilerine manevi destek ve duaları için teşekkür ettik hem de gündemimizde bulunan konuları ayrıntılı şekilde ele aldık." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, görüşmelerde, Ermenistan ile yürütülen normalleşme süreçlerinde kaydedilen mesafeleri değerlendirdiklerini, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış sürecinin ilerlemesinin Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesine önemli fayda sağlayacağını vurguladı.
"Türk dünyasının birliği ve dirliği için Azerbaycan ile çalışmaya devam edeceğiz"
Çekilen onca acıdan sonra bölgede barışın kapısının aralandığını gördüklerini, bu fırsatın kaçırılmaması için ilgili tüm tarafların sorumlulukla hareket etmelerini beklediklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Azerbaycan ile Stratejik İşbirliği Konseyi ve Karma Ekonomik Komisyon gibi mekanizmalarımızı işleterek ikili ilişkilerimizde yakalanan ivmeyi sürdürmek istiyoruz. Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere bölgesel işbirliği ve istişare mekanizmalarımızı daha da kuvvetlendireceğiz. Türk dünyasının birliği ve dirliği için Azerbaycan ile çalışmaya devam edeceğiz. Seçimler sonrasında yaptığımız bu tarihi ziyaretin, mevcut dayanışmamızı güçlendirdiğine inanıyorum. Ziyaretlerimizin, ikili ilişkilerimizle birlikte tüm bölgemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Şahsıma, eşime ve heyetime gösterilen samimi ev sahipliğinden dolayı Sayın Tatar ve Sayın Aliyev'e bir kez daha şahsım, milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum."
"Derdimiz bu yüzyılda tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı'nın dış politikada yansımalarını nasıl göreceğiz? Türkiye'nin yeni dönemdeki ekseni Batı odaklı mı olacak, yoksa diğer coğrafyalarda da etkisini sürdürerek denge politikasıyla zirveye taşıyacağı bir döneme kapı mı aralayacak?" sorusu üzerine, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda özellikle Doğu mu Batı mı gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz Batı'ya ne kadar yakınsak Doğu'ya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak… Hepsiyle tüm görüşmelerimizi en ideal şekilde sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız. Tüm dünyayla şu ana kadar sürdürdüğümüz ilişkilerimizi bundan sonraki süreçte de rahat ve ilkeli şekilde yürütmeye devam edeceğiz. Diyalog ve diplomasiyi öncelikli olarak kullanarak inisiyatif almayı, bölgemizde ve dünyada barışın ve istikrarın egemenliği için ne gerekiyorsa onu yapmayı inşallah temenni ediyoruz ve bunu yapmaya da çalışacağız. Tabii bu temelde milletimizin hakkıyla beraber tüm insanlığın hakkını, hukukunu, ortak menfaatlerini savunmak da bizim asli sorumluluğumuz olacaktır."
Zengezur Koridoru
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın Göreve Başlama Töreni'ne katılımı, Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Zengezur Koridoru'nda hangi aşamada olunduğuna ilişkin soru üzerine, özellikle Paşinyan'ın davetlerine icabet etmesinin önemli bir adım olduğunu dile getirdi.
Bu noktada Paşinyan'ın birçok engeli, ülkesindeki muhalif anlayışları da aşarak davete icabet ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Başbakan Paşinyan ile bu törende ancak ayaküstü bir görüşme yapabildik. Bu ayaküstü görüşmede kendisinin bu davetimize icabeti sebebiyle teşekkürlerimizi ifade ettik. Bunun yanında son olarak da Karabağ dahil Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü tanıyabileceklerine ilişkin ifadeleri bu anlamda önemliydi. Tabii bunu tanımaları önemli bir gelişme. Ama az önce ifade ettiğiniz gibi Ermenistan'da da Paşinyan'a karşı takınılan tavır, bu da çok çok önemli. Şu ana kadar Paşinyan bu konuda geri adım atmadı. Zengezur Koridoru'na gelince; Ermenistan ile ilgili bir sorun değil. Zengezur Koridoru, İran ile ilgili bir sorun. Yani halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan iki ülke. Burada İran'ın böyle bir tavır içerisinde olması gerek Azerbaycan'ı gerekse bizi üzüyor. Aslında onları da üzmesi lazım. Bir de burada vagon başına alınan ücretler filan da ne yazık ki çok çok yüksek. Temenni ederim ki bu sıkıntıyı da kısa zamanda aşarız. Buna olumlu yaklaşmış olsalar bugün gerek kara yolu gerek demir yoluyla burada Türkiye-Azerbaycan-İran birbiriyle bütünleşmiş olur ve belki de Pekin-Londra hattı da açılmış olur."
Bir gazetecinin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, seçim sürecinde Azerbaycan'ı dışarıda tutan bir koridor önerisini gündeme getirdiği yönündeki değerlendirmesi üzerine Erdoğan, "Kılıçdaroğlu tren yolu, kara yolu filan bu işlerden anlamaz. Biz bu İpek Yolu'nu Çin ile kaç yıl önce konuştuk. Biliyorsunuz Çin'in İpek Yolu Projesi var. O davete ben de icabet etmiştim ve o hala devam eden bir şey. Bu da bir yerden duymuştur. Bunu söylersem herhalde buradan bana biraz oy gelir diye düşünmüştür. Ne geldiği ortada." dedi.
İsveç'in NATO'ya üyelik süreci
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelecek ay Litvanya'da yapılacak NATO Liderler Zirvesi hatırlatılarak, "İsveç'in NATO üyeliği konusunda Türkiye'den olumlu yaklaşım beklentisi var. Türkiye'nin İsveç'ten atmasını istediği somut adımlar vardı. Bu konudaki son durum nedir?" sorusunun yöneltilmesi üzerine, fevkalade bir durum olmadığı takdirde Vilnius'ta yapılacak zirveye katılacağını belirtti.
"İsveç'in bu beklentileri, bizim bu beklentilere uyacağımız anlamına gelmez. Bizim bu beklentilere uymamız için, her şeyden önce İsveç'in üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım." diyen Erdoğan, geçen günlerde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile İstanbul'da bir görüşme gerçekleştirdiğini anımsattı.
Erdoğan, Stoltenberg ile görüşmesine ilişkin, şunları kaydetti:
"Kendisine söylediğimiz şey şu oldu; Eğer bizim İsveç'in beklentilerine illa cevap vermemizi bekliyorsanız, her şeyden önce İsveç bu terör örgütünün yaptıklarını bir defa yok etmesi lazım. Bunları bize Stoltenberg ifade ederken, tam o esnada maalesef yine İsveç'te teröristler caddelerde gösteri yapıyorlardı. Daha sonra bizim İbrahim Bey o görüntüleri de muhatabına gönderdi, 'Stoltenberg ile şu anda Cumhurbaşkanı'mız görüşme yapıyor fakat teröristler yine İsveç'te gösteriler yapıyor' dedi. Bunun neresinden tutacağız, neresinden ele alacağız ki Vilnius'ta 'Tamam, hakikaten siz bu işi yoluna koydunuz ve bu teröristlere caddelerde gösteri yapma imkanı vermediniz. Dolayısıyla biz de iyi niyetle buna yaklaşalım' diyelim. Şimdi biz bu tablo içerisinde bu işe olumlu yaklaşamayız. Kaldı ki bu anayasa işi değil, yasa işi de değil. Bu ne işi? Kolluk kuvvetleri ne işe yarar? Kolluk kuvvetlerinin yapması gereken iş, işte bunların önünü kesmektir.
Biz Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Bestler Dereler'de bu teröristlerin inine anayasayla mı girdik, yasayla mı girdik? Yok. Zaten yasalarda da anayasalarda da kolluk kuvvetlerine verilmiş olan haklar var. Kullan bu hakları. Sen bu hakları kullanmayacaksın, bize 'Gel İsveç'i NATO'ya al' diyeceksin. NATO'nun terörle mücadele ayağı nerede? NATO'nun bunu bir defa halletmesi lazım. Bunu halletmedikten sonra Vilnius'ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek diyemeyiz. Bugün, Başdanışmanım, Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç İsveç, Finlandiya, NATO heyetiyle Daimi Ortak Mekanizmanın dördüncü toplantısını yapacak. Onlara da şimdiden bu mesajı verecek; 'Yani Cumhurbaşkanı'mızın kanaati budur, kesinlikle Vilnius'ta çok daha farklı bir şey beklemeyin.'"
Yunanistan ile ilişkiler
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yunanistan'da 25 Haziran'da komşuda yeniden seçim var. Miçotakis eğer seçilirse sizinle NATO'da görüşmek için fırsat arayacağını söyledi. Yeni dönemde Yunanistan ile ilişkiler konusunda nasıl bir öngörüde bulunuyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Bizim seçimden sonra Miçotakis aradı, tebrik etti. Böyle bir süreç oldu. Dolayısıyla şu anda Vilnius'ta böyle bir şey olması halinde biz görüşmekten çekinmeyiz. İki komşu ülkeyiz. Yeter ki zaman zaman ileri geri verilen mesajlar olmadıktan sonra, biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil, azaltmanın peşindeyiz. Dolayısıyla onunla da orada bunları konuşuruz. Tabii burada bir şey var. Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o? 'Sayın Başbakan, bu silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?' Herhalde bunları bir konuşuruz. Şunu da bilin ki biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız. Türkiye budur, Erdoğan budur."
"Türk Devletleri Teşkilatı'nı daha da geliştirip, güçlendirmek için bazı adımlar atılabilir"
Türk dünyası birliğinin, Avrupa Birliği gibi bir modele dönüşebilmesinin söz konusu olup olmadığı yönündeki soru üzerine Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı'nı daha da geliştirip, güçlendirmek için bazı adımlar atılabileceğini söyledi.
Kazakistan'ın Türkistan şehrinde önümüzdeki günlerde liderler zirvesi yapılacağını, kendisinin de zirveye katılmayı arzu ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türk Cumhuriyetleri orada bir araya gelirsek bu veya buna benzer konuları görüşmek isabetli olur. Bunları ele almakta faydalar muhakkak var. Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda Türk Devletleri Teşkilatı adımını attık. Bunu bizim geliştirmemiz lazım. Bu adımı atıp oraya bir virgül koyarsak olmaz. Ne yapıp yapıp buna noktayı koymak lazım ve ondan sonra da bunu işlemek lazım. Şu an itibarıyla da Türk Devletleri Teşkilatı'nda gelişmelerin olması bizi çok daha süratle güçlü hale getirecektir. Türk Devletleri Teşkilatı'nın da bu güce ihtiyacı var."
KKTC'nin egemenlik eşitlik haklarının tanınması ön şart
Erdoğan, "Kıbrıs'ta yeni bir görüşme trafiği söz konusu olabilir mi? Özellikle Rumlardan veya başka çevrelerden bu doğrultuda bir talep var mı?" sorusuna karşılık, Rum kesiminin mevcut yönetiminin öncekilere göre daha barışçı bir hava içinde olduğunu söyledi.
"Bu barışçı havayı devam ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemen eşitlikteki haklarını korumaya 'Evet' derlerse biz de 'Niye olmasın deriz." ifadesini kullanan Erdoğan, ancak KKTC'nin egemen eşitlik haklarının Rum kesimince tanımasının ön şart olduğunu vurguladı.
Erdoğan, kendisinin başbakanlığı döneminde İsviçre Bürgenstock'ta Yunanistan'la görüştüklerini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O zaman bize söz verdiler, dediler ki 'Referanduma gitmek suretiyle çıkacak neticede biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız.' Ama bunlar maalesef Kuzey Kıbrıs'ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney'i Avrupa Birliği'ne dahil ettiler, Kuzey Kıbrıs'ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri. Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir."
"Ben burada aynıyım"
Erdoğan, yeni dönemde ekonomi politikalarıyla asgari ücret ve memur maaşlarındaki zam oranlarına ilişkin soru üzerine "Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonominin bir kenara konulamayacağını, her ülkenin ilk işinin ekonomi olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Merkez Bankası, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Ticaret, Sanayi ve Teknoloji, Ulaştırma gibi ekonomiyle ilgili bakanlıklar ile savunma sanayisinde atılan adımlara işaret etti.
Erdoğan, gıda, tarım, hayvancılık alanının önemine dikkati çekerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha aşağı indirelim.
Bazı arkadaşlar 'Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor' gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanı'mızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası ile atmasını kabullendik, hayırlı olsun dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6'ydı, enflasyon da 6,2'ydi. O zaman yine bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakan'ımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman 'düşük faiz, düşük enflasyon' teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum."
Erdoğan, işçiyi enflasyona ezdirmeyeceklerini belirterek, "Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz. Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak." dedi.
"Bu kardeşimizin başarılarını bizlere ilettiler"
Merkez Bankası Başkanlığı'na Hafize Gaye Erkan'ın atanması sürecine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, Erkan'ın atanması teklifini Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in kendisine getirdiğini söyledi.
Kadro hareketine inancını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yani ben bir göreve geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum, bakan arkadaşlarımı seçiyorum, inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum. Bu kabineyi oluştururken şu anda benim bütün bakan arkadaşlarım kendi bakan yardımcılarını benim önüme getirmişlerdir ve o bakan yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır. Nasıldır, ne var ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir bütün bunların hepsini soruşturuyoruz.
Maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya Rabbi neler uyduruyorlar neler… Biz tabii artık, yani iğnenin deliğinden çok geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Goldman Sachs'tan tut da oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu durumları söylediler. Ve Merkez Bankası'nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Kendisine de gerekli olan beklentilerimizi söyledik. bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum."
"O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum"
Erdoğan, seçim sonrası Cumhuriyet Halk Partisindeki değişim tartışmalarının hatırlatılması üzerine "O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu'nu yakaladığınızda ona sorun." diye yanıtladı.
Her şeyin ortada olduğunu aktaran Erdoğan, "Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu anda bordasından çok kötü çarptı. Kiminle yarışıyor, kiminle ne yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu olmaz. Milletim en güzel kararı verdi." diye konuştu.
"Maalesef orada çok çok iyimser değiliz"
Anayasa değişikliği süreci ve muhalefet partilerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uygun yeni anayasaya destek verip vermeyeceği yönündeki bir soruyu Erdoğan, "Masa etrafındakilere bakıp konuşacak olursak vermezler diye düşünüyorum." şeklinde yanıtladı.
Erdoğan, ancak AK Parti grubunun görevinin, vereceklermiş gibi gidip muhalefet partileriyle görüşmek olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Arkadaşlarımıza ben görevi veririm, arkadaşlarımız grup başkanlarıyla veya başkanvekilleriyle görüşmelerini yaparlar. 'Böyle bir anayasa değişikliği için ne dersiniz' diye sorarlar. Eğer böyle bir anayasa değişikliğine 'Evet' derlerse biz de muhalefetle niçin anayasa değişikliğine gitmeyelim? Ki bunların içerisinde de en önemli maddemiz ailedir. Aile konusuna biz hassasiyetle eğiliyoruz. İki, Aile ve Gençlik Bankası çok çok önemli. Bu konuyu yine aynı şekilde kendilerine taşırız. Eğer buna olumlu yaklaşırlarsa bununla da ilgili adım atarız. Yani bunların bazıları anayasa değişikliği gerektirir, bazıları ise yasal düzenleme gerektirir. Ve şu anda anayasa değişikliği gerektiren konularda muhalefet bu işe 'Evet' der mi sorusunun cevabına gelince, maalesef orada çok çok iyimser değiliz."