Samyeli Engelsiz Yaşam Eğitim Derneği ve Rehabilitasyon Merkezi Kurucu Başkanı Bahattin Demir, "Rehabilitasyon merkezleri çeyrek asırlık çalışma geçmişine sahip olmasına rağmen toplum nezdinde yakaladığı sinerjiye karşılık devlet nezdinde hak ettiği yerini alamamıştır" dedi. "Ülkemizde 2 bin 670 civarı rehabilitasyon merkezi faliyet göstermektedir. 60 bin civarı çalışan var ve sonuçta asıl olan hizmet odak noktamız yani kitlemiz 426 bin özel gereksinimli çocuklardır" diyen Demir, "Covid-19 başladığı günden beri normalleşme süreci başladığında hangi bütçe ile ayakta duracağımızı düşündüğümüz için çırpınıp duruyoruz. Devletimizden yetkili mercilerden görüşmediğimiz kimse kalmadı ve bu görüşmelerin sebebi kar çıkar kazanç elde etmek için değil biz rehabilitasyon merkezleri en temel kaygımız önümüzde bir sürü borç kredi ödemeleri bir yana iş başı yaptıktan yaklaşık 2 ay sonra ödenek alabilen bir yapıya sahibiz. Hal böyle olunca sadece biz kendimizi düşünüyor da değiliz kazanç aklımızın ucundan bile geçmiyor fakat başladığımız aylarda sabit olan giderlerimizi nasıl karşılayacağız?" diye sordu.
Her yıl kapı kapı gezdik
Eğitim dışında ticari bi faaliyetlerinin olmadığını belirten Demir, "Devletimizin verdiği ücretlerle yarınlara yetinmeye hazırlanıyoruz. Daha ilk defa ücretlerimizde ufak bir iyileştirme olmuştu. 2020 yılı için oysa onu almak bile nasip olmadı ve şu yaşadığımız süreç başladı tüm dünya can derdinde iken biz para derdinde de değiliz. Bunun altını çizmek isterim. Uzun yıllardır varlığımızı sürdürmek için her yıl yeni bir yönetmeliğin altında ezilmemek için kapı kapı gezdik her yıl 3 kuruş fazla zam alıp ekonomik kaygı ile uğraşarak hizmetlerimizi eğitimlerimizi çokta geliştirebildik sayılmaz. Neden böyle peki bu her sene zam peşinde koşan kuruluşlar halinde olmamızda sebep nedir? Biz pazarda limon satan işportacı değiliz devletimizin bürokratları başımızda zabıta olmaktan ne zaman vazgeçecek?" ifadelerini kullandı.
Gerileme yaşanması kaçınılmaz
Covid-19 sürecinde özel gereksinimli çocukların son durumu hakkında bilgi veren Bahattin Demir, "Özel Eğitim süreklilik gerektiren bir durumdur özel çocuklar bazen bir ay bazen bir hafta bile eğitime ara verdiğinde tamamlanmamış kazanımlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalırlar. Ve gerileme yaşanması kaçınılmazdır, o yüzden özel eğitimde devamlılık esastır. Covid-19 sürecinde en büyük tahribatı özel çocuklar aldı desek yeridir. Bir çok ilkokul ortaokul ve lise Eba TV üzerinden dersten kopmamaları için belli programlara tabi tutulmuş oldular. Fakat özel eğitim etkileşimle verilebilen bir eğitimdir temas ederek dokunarak verilmelidir. Artık yeni dijital dünya düzenine her ülkenin hazırlanması da gerekmektedir. Oysa bir çok gelişmekte olan ülkeler gibi bizde sanırım dijital dünya düzenine ayak uydurmaya hazır değiliz yada uymak istemiyoruz çünkü bu süre zarfında özel çocuklarımıza Eba TV dışında etkileşimi olan eğitim programları ile destek verilebilirdi ve başarı oranı çok yüksek olmasa bile en azından çok gerilemenin de önüne geçebilirdik. Fakat ne yazık ki sektörel olarak refleks geliştiremedik" açıklamasını yaptı.
Psikoljik destek verilmeli
2 aylık süreçte özel çocuklardaki gerilemeyi de anlatan Demir, "Otizmli bir evladımız için bir ay bir yıl demek 2 ay belki de 2 yıl demek 5 ay 5 yıl diyebileceğimiz kadar önemlidir. Dediğim gibi tamamlanma sürecinde olan kazanımı kaybetme olasılığı çok yüksektir biz bazen bir kazanım için 6 ay boyunca ciddi bir uğraş veriyoruz son noktada eğitimin kesilmesi de bu süreci adeta baltalıyor" dedi. Bu süreçte ailelerin son durumu hakkında da konuşan Demir, "Öğretmenlerini arayıp ağlayan annelerimiz var çocukları gözlerinin önünde her geçen saat günden güne geriliyor ve bu durum bir anne için en zor durumlardan bir tanesidir. Annelerin ruh hali psikolojileri içler acısı, bir travma içindeler ivedilikle çözüm bulunmalı harekete geçmeliyiz psikoljik destek verilmeli diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Personelimiz perişan durumda
Rehabilitasyon merkezi personelinin pandemi sürecinden olumsuz etkilendiğini dile getiren Bahattin Demir, "Bizler belli süreli iş sözleşmeleri ile çalışmaktayız devletten ödenek alamasak ödenek verebilecek başka bir kaynağa sahip değiliz bir öğretmen düşünün anne babasını memleketinde bırakmış gelmiş okumuş emek vermiş çalışıyor ki ailesine de destek olsun. Fakat bizler onları tatmin edici bir maaş verebilme imkanına sahip değiliz. Ortala 3 bin TL maaş alıyor personelimiz. İstanbul şartlarında aylık kira bedeli 1500 TL iken hangi öğretmenimiz İstanbul gibi metropol bir kente ayakta kalabilir? Para biriktirip evlenmeyi hayal edebilir siz karar verin yeterli olur mu? Oysa öğretmenlik kutsal bir meslektir özel eğitimin de mihenk taşlarıdır. Çalışan personelimiz 1500 TL kira öderken bu gün sadece bizim kendisine verebildiğimiz kadar bir destekle ayakta durma mücadelesi veriyorlar bu ruh hali geri döndüklerinde bile verimliliğini nasıl artırabilir biz de kestiremiyoruz. Öğretmenlerimiz de sadece ekonomik kaygı içerisinde değiller en büyük kaygıları çocukların gerilemesidir.
İnşallah beraber atlatacağız
Rehabilitasyon merkezlerinin de pandemni sürecinden olumsuz etkilendiğini ifade eden Demir, "Bu konu yaramıza tuz basıyor. Rehabilitasyon merkezleri, çalışan ve özel çocuklar... Bence bu üçlü muhteşem üçlü gibiler biri olmadan diğerinin de değeri olamaz. Bizim en büyük düşüncemiz başta çocuklarımızın şu travma sürecini en az hasarla atlatmasıdır. Öğretmenlerimiz kendi imkanlarıyla irtibat kurarak çocuklar için bir şeyler yapmak için mücadele ediyor. Yanı sıra ailelerimizin bu süreci 7/24 çocuklarla hiçbir eğitim almadan geçirmeleri çok acı ve üzücü bir durum bu durumdan bizlerde çok rahatsız haldeyiz çünkü anneleri en iyi biz anlarız. Annelerle bir aile gibiyiz acı tatlı günlerimiz oldu ilk kayıt için bize geldiklerinde hepsinin göz yaşlarına şahit olduk ve onlara umut olduk, destek olduk psikolojik seanslar verdik, ikna ettik ve eğitim sürecini başladık. Çünkü özel eğitimin içine anneyi de almadan başarı oranı azdır biz bütün annelerin yarınlarına ışık olduk, arayıp zaman zaman konuşuyoruz dertleşiyoruz. Bu süreci inşallah hep beraber atlatacağız kaldığımız yerden devam edeceğiz diyoruz. Bu arada elbette kurum olarak online eğitimler yapmaktayız. Sektör bu kararlılığı gösteremese de biz kurum olarak bu çalışmayı başarıyla sürdürüyoruz bu noktada emek veren öğretmen arkadaşlarımı kutluyorum" diye konuştu.
Üzerimize düşeni yapacağız
Bu süreçte oluşan eğitim açığüını nasıl atlatacaklarını da açıklayan Demir, "Bizler üzerimize düşeni yapacağız fakat bizlerin imkanları elbette ki çok kısıtlı en azından kaybedilmiş bu süreci belki geri alamayız ama mevcut eğitim hakkı olan 8+8 saat telafinin üzerine birkaç saat daha fazla eğitim öngörürse bakanlık kısmen de olsa bu aradaki makası kapatma şansımız olabilir. Yoğunlaştırılmış bir eğitim programı bakanlık tarafından mutlaka öngörülmelidir" dedi. "Rehabilitasyon merkezleri ne gibi bir maddi kayıpla karşıya kaldı?" sorusunu da cevaplandıran Demir, "Bizler kurumsal olarak maddi kayıpları bir tarafa bırakıp sadece nasıl ayakta durabileceğimizi düşünüyoruz şu an zira maddi kaybımız telafi edilebilecek düzeyde değil. Personelimizle çocuklarımıza maddi manevi destek olabilmek için elimizdekini paylaşan bir yapıyız. Hayat normale döndüğün de belki de bir çok rehabilitasyon merkezi olmayacak ya da borç batağında eğitimlerini sürdürmeye çalışacak ve daha da batacaklar" ifadelerini kullandı.
Paylaşmayı seven bir milletiz
Kurum olarak persenellerine sahip çıktıklarını ifade eden Demir, "Kendimizi örnek vermek gerekirse elimizden geleni yaptık. Hem çalışanlarımızın hem de velilerimizin durumu kötü olanlara da elimizden geldiğince destek olduk olmaya da devam edeceğiz. Yanı sıra bir çok kurumun da bu şekilde hareket ettiklerinden eminim. Çünkü biz millet olarak paylaşmayı seven bir milletiz. Her kurumun bu noktada imkanları dahilinde çalışmalar yürüttüğünü düşünüyorum" dedi. Bakanlığın rehabilitasyon merkezlerine tam olarak sahip çıkması gerektiğini belireten Demir, "İstikrar kalkanı paketlerinde bizler için ekstradan ayrılmış bir kredi paketi bile açıklanmadı. Kurumlar olarak devletimizin vermiş oldukları kredilerden bile yararlanmadık çünkü ya limit yetersiz siciliniz bozuk yada skor puanız yetersiz deyip bir çok kurumu adeta kaderi ile baş başa bıraktılar. Kimi arabasını kimi evini satma noktasına çoktan gelmiş durumdadır. Açıklanan paketlerde sektörümüzle ilgili herhangi bir adım atılmadığından sahipsiz kaldık" şeklinde konuştu.
BAKANLIK BİZİMLE İLETİŞİM KURMADI
Bahattin Demir, "Sizler devletten her hangi bir destek talebinde bulunmadınız mı?" sorusuna da "Bakanlık düzeyinde görüşmeler ve taleplerimiz oldu elbette, fakat bu görüşmeler olumlu neticelenmedi. Görüşmeler sonucunda bizlerle herhangi bir iletişim kurulmadı desteklenmedik" cevabını verdi. Bakanlıktan ne tür bir destek taleplerde bulundukları sorulan Demir, "En azından sabit giderlerimizin karşılanabileceği çözüm odaklı bir ödeme yada avans yani ön ödeme şeklinde talepte bulunduk sonuç olarakta avans ön ödeme yapılabileceği ile ilgili süreç kaç haftadır başlamış fakat halen elimize gelmiş bir sonuç söz konusu değildir. Zaten olup olmayacağını da bilmiyoruz. Ve her kurum şu an borç batağına doğru sürüklenmeye devam ediyor. Dediğim gibi bizler üreten fabrikalar değiliz bakkal esnaf müteahhit değiliz biz insan eğitiyoruz tek gelir kaynağımız devletten ders saati karşılığı aldığımız ücretlerdir. Dolayısıyla 2 aydır hiçbir ödenek alamadık ama giderlerimiz halen olduğu gibi devam etmektedir. Aylık 30-40 bin sadece kira ödemelerimiz var. Bu noktada devletimizin bize mutlaka sahip çıkması gerekiyor. Aksi takdirde hepimizin durumu borç batağıdır. Borcu geçtik özel çocukların devam edebileceği bir eğitim merkezleri olmayacak. Asıl sorunda bu ne olacak çocukların hali yüzlerce merkez kapanınca ha deyip yerine binlerce açmak öyle kolay değil bu çok ciddi bir mağduriyettir.
DEVLET KISA VADEDE ÖN ÖDEME YAPMALI
Maddeler halinde devletten beklentilerini sıralayan Bahattin Demir, "Kısa vadede avans ön ödeme can suyu olarak mutlaka destek verilmeli. Uzun vadede rehabilitasyon merkezleri kurs statüsünden çıkarılıp okul statüsüne dahil edilmeli. Özel çocukların eğitim süreleri en az 3 katına çıkarılmalı. Her yıl eğitim almaya devam etmesi için bir çok çocuğumuzun hastanede rapor yenileme sürecine çözüm bulunmalı. Erken tanı erken müdahale ile hızlandırılmış bir eğitim modeli oluşturulmalı, devlet kurumları gibi olmalı gelen öğrenci gelmeyen öğrenci olarak değerlendirme kriterlerinden vazgeçilmeli ve kaliteli eğitimsel denetimlere ağırlık vermeli. Gerekiyorsa hizmet içi eğitim kursları açılmalı ve süreci takip edilmelidir. Her ilçede ilde kurum kota planlaması yapılmalı arada mesafe olmalı en büyük amaç nitelikli eğitim olmalıdır. En önemlisi bir sistemi olmalı çünkü rehabilitasyon merkezleri yarın ne olacağını gerçekten kestirilebilen bir alan değil. Öğretmenlerimizin bir standardı olmalı. Kurum açmak o kadar kolay ki cebine 500 bin TL koyan herkes kurum açıyor bu konu mutlaka ele alınması gereken bir konudur" açıklamasını yaptı.
YENİ BİR YOL ARAYIŞINA GİRİLMELİ
Kurumların ne zaman açılacağı konusunda açıklamada bulunan Demir, "Son aldığımız bilgilere göre sosyal mesafe başta olmak üzere bilim kurulununda direktifler ile 15 Haziran’da rehabiltasyon merkezlerinin açılması bekleniyor. Bu bizim verebileceğimiz bir karar kesinlikle değil. Son söz Bilim Kurulu ve Bakanlığındır" dedi. Demir, "Son olarak bu kadar sıkıntınız varken neden sizleri temsil edecek sivil toplum örgütleri kurmadınız?" sorusuna da "Bizleri temsil eden STK’lar hali hazırda var. İkincisi biz dernek olarak özel çocuklar için sürekli proje üretmeyi kendimize ilke edinmiş ilklere imza atan her yıl bir birinden farklı projeleri üreten bir sivil toplum kuruluşu olduk. Kısacası bizim hizmet kitlemiz özel çocuklardır" cevabını verdi. "Sivil toplum kuruluşlarımız tabiki başarısız dememiz yanlış olur verilen güzel hizmetler elbet var sonuçta onları seçen üyeleridir.
Tabiki çalışacaklar mücadele edecekler" diyen Demir, "Gel görelim ki geçmişe dönüp baktığımızda sektörel anlamda stabil bir sistemimiz halen yoktur yapılan güzel çalışmalar bizim alanımız için lokal tedavi olarak tarihte yerini almıştır. Çünkü biz kanserli bir sektör olarak hep anıldık kanserli bir hasta lokal tedavilerle asla iyileşmez. Lokal tedaviler uzun yıllardır yapılmasına rağmen sonuç vermediyse demek ki yöntemde bir sıkıntı var bizim tedavi yöntemimizi değiştirmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. Demir son olarak, "Düşünün bir şoför hep aynı yolu kullanıp aynı virajda kaza yapıyor. Demem odur ki aynı yoldan gidip kaza yapmaktansa yeni bir yol arayışına geçip ve yeni yollar keşfedilmeli, Aynı yoldan geçmenin tek açıklaması olur oda inat etmektir. İnatla icraat olmaz" diye konuştu. BARIŞ KIŞ