Umut nöbetleri ülke geneline yayılmalı!
İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği olarak, dün (16 Aralık 2015 Çarşamba günü) saat tam 09.00'da Silivri Cezaevi önünde hazır bulunduk.
*
Alana bizden daha önce gelen isim ise, yıllardır köşe yazıları ile her mağdur olan STK örgütlerine ve ezilen bireylere destek veren Baki Çiftçi olmuştu.
Bir çok gazeteci arkadaş sabah erken kalkamadığı için.
Silivri'nin biraz uzak olduğunu bahane gösterdiği için.
Siyasi görüşlerine ters düdüğü için v.s. Alanda olamayarak 'Umut Nöbeti'ne katılamadılar.
*
Canları sağ olsun.
Ancak; çok daha uzaklardan çok daha zor şartlarda erken saatte bir umut için, bir ışık için, bir bahar için, bir nefes için Silivri Cezaevi önüne gelen arkadaşlar da vardı.
Erhan Kızılyar, Mustafa Küpeli, Cem Güner, Eren Ermiş, Müge Cesur, Barış Çelik, Duygu Oruç, Özgün Deniz Gündüz ve Uğur Samet Avcı ve ben oradaydık.
Bu arkadaşlarımı duyarlılıklarından dolayı tebrik ediyorum.
Bakın Nietzche'yi derinden etkileyen "Yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar" ve "Aşkın metafiziği"nin yazarı filozof Arthur Schopenhauer'in bir sözü geldi aklıma:
“Ben kalabalıklar için yazmıyorum, kalabalıklar arasında beni okuyan bir kaç kalp için yazıyorum” demiş daha 18. yüzyıllarda.
*
Gerçekten de şayet içinizden bir şeyler yapmak geliyorsa, sayısına rakamına bakmadan yapılmalı o şeyler.
Kimler için değil kim için olması yetmeli.
Kaç kişi bizimle olacak değil, kim bizimle olacak demek de yetmeli.
*
Evet bugün cezaevlerinde sayıları belki 30-40 kişiyi bulan meslektaşlarımız var ama bu başlatılan umut nöbeti ülke geneli yayılmalı.
Sadece gazetecilere değil, haksız yere, adil olmayan, hukuksuzca yargılanan, tutuklanan, mağdur edilen bütün yurttaşlar için umut nöbetleri başlatılmalı.
*
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”dan ziyade, yılanın başı ezilmeli.
Her ne gibi yılan ve yılancıklar var ise.
Her ne kadar yalandan, dolandan, haksızlıklardan beslenenler var ise onlara karşı savaş açılmalı, birlik olunmalı, duyarlı davranılmalı, farkındalık yaratılmalı.
*
Bugün başkalarında belki ama yarın sıranın bize de gelme ihtimali göz ardı edilmemeli.
Unutmayın daha dün Nedim Şener, Ahmet Şık gibi meslektaşlarımız tutuklandığında “Onlar gazetecilik yapmıyorlardı ki” diyenler bugün aynı kaderi yaşamaktalar.
Yine bugün Can Dündar, Mehmet Baransu, Erdem Gül için aynı yakıştırmalarda bulunanlar da yarın yanılabilirler.
*
Suçluluğu kanıtlanmadan kimseleri zan altında bırakmak doğru değil.
Hele hele İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği'nin bazı üyelerini anlamakta zorlanıyorum.
Arkadaşlar bizler gazeteciyiz.
Bizler topluma yön vermekle, toplumu aydınlatmakla, bilgilendirmekle, karanlıkları ışığa kavuşturmakla sorumlu olan kişileriz.
Birileri gibi bol keseden atma şansımız ve hakkımız yok.
*
Bugün yargılanan yüzlerce binlerce yurttaşımız var.
Bugün mahkum olan yine binlerce yurttaşımız tutuk evlerinde yatmaktalar.
Bunlar arsında mutlaka gazetecilik yapan yurttaşlarımız da vardır.
Ancak bildiğimiz ve takip ettiğimiz bazı kişiler var ki; sadece ve sadece gazetecilik yaptıklarından dolayı suçlanıyorlar ve bugün tutuklu halleri devam ediyor.
*
İşte tam da burada diyoruz ki; gazetecilik mesleğini yerine getiren bir kişi, bu mesleğin evrensel ilkelerine sadık kaldığı sürece tutuklanmamalı.
Evet yargılanmalı.
Evet bir suçu varsa, mahkumiyeti varsa cezasını çekmeli.
Ama tutuklukuk halleri herkes biliyor ki çoğunlukla göz korkutmak, özgür basına sansür uygulamak, birilerinin istemediği şeylerin yayınlanmasına engel olmak adına yapılan zorlamalar ve dayatmalar olarak karşımıza çıkıyor.
*
Dün de böyle oldu.
Bugün de böyle.
Yarın yine aynı olacak.
İşte yarın yine aynı şeyler olmaması için; umut nöbetleri artırılmalı.
Ülke geneline yayılmalı.
Sadece gazetecilik mesleğini yerine getirdiğinden dolayı değil, hangi meslek erbabı olursa olsun haksız yere tutuklu bulunan yurttaşlar acilen serbest bırakılmalı.
*
Daha sonra bırakalım yargı görevini yapsın.
Siyasiler görevini yapsın.
Herkes görevini doğru dürüst yapsın.
Bizler de gazetecilik mesleğinin bize sunulan bütün haklarından istifade ederek bu mesleğin, ruhuna, inancına, değerlerine yakışır şekilde yerine getirelim.
*
Yazımı dün yaptığımız basın açıklamasının son paragrafı ile tamamlamak istiyorum.
İşte biz Türkiye'nin en saygın meslek örgütlerinden birisi olan; İstanbul Yerel Gazeteciler Derneği olarak; fikir suçlarından dolayı, gazetecilik yaptıklarından dolayı, habercilik yaptıklarından dolayı, birilerinin duymak istemediklerini söylediklerinden dolayı, okumak istemedikleri şeyleri yazdıkalrından dolayı tutuklu bulunan bütün meslektaşlarımızın serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.
Bırakın bu güzel ülkemiz, büyük Türkiye Cumhuriyeti; daha özgür, daha müreffeh yarınlara, daha özgür gazetecilik, daha şeffaf yayıncılık ile birlikte daha çabuk ulaşsın...