Davutoğlu ile bu iş zor!
YAYINLAMA:
| GÜNCELLEME:
Aklıma bizim oraların bir fıkrası geldi.
Fıkra şu:
Bir yağız Anadolu delikanlısı otobüsle İstanbul'a seyahat ediyor.
Şehirler arası otobüsler bilindiği gibi belli aralıklarla mola verirler.
İşte o molalardan birisinde bizim delikanlı sıkışmıştır hemen tuvalete koşar.
Geri geldiğinde durağa bir bakar ki, bir sürü otobüs var ve hepsi bir birine benziyor.
Okur yazarı olmayan ve daha önce yolculuk yaptığı otobüs ile ilgili herhangi bir fikir sahibi de olmayan garibim delikanlı tek tek başlar sıradan bütün otobüsleri turlamaya.
Her otobüse girerek sormaya başlar; saygıdeğer yolcular, ağabeylerim ablalarım, hele benim yüzüme bir bakın ben bu otobüsün yolcusu muyum!
*
Başbakan Ahmet Davutoğlu da dün Üsküdar'da aynen bu fıkradaki bizim Anadolu delikanlısı gibi davranarak; “Şimdi bana bakın. Bende IŞİD’i destekleyecek yüz var mı” diye konuşmuş.
Yine bu söz bana bir başka durumu daha anımsattı.
Recep Tayyip Erdoğan yerine Ahmet Davutoğlu'nu işaret ettiği gün; aha işte bir zamanlar Turgut Özal da benzer durumu tercih ederek parti içerisinde en pasif bakanlardan birisi olan Yıldırım Akbulut'u işaret etmişti.
Ha Davutoğlu ha Yıldırım Akbulut yok, bir birinden farkları.
Kısa süre içerisinde parti karışır ve Davutoğlu yerini yeni genel başkana bırakır, yorumu yapmıştım.
*
Bu yorumumda ve tahminimde bir değişiklik olduğunu zannetmiyorum.
Sadece süre biraz uzadı.
Bilindiği gibi 9 Kasım 1989'da Turgut Özal'ın cumhurbaşkanlığa seçilmesinin ardından başbakanlığa atanıp Yıldırım Akbulut daha sonra yaklaşık bir buçuk yılın ardından, 15 Haziran 1991'de yapılan Anavatan Partisi’nin (ANAP) kurultayında Mesut Yılmaz'a karşı yenilerek genel başkanlık ve başbakanlıktan ayrılmıştı.
*
Bugünlerde AK Parti de ANAP'ın o sancılı günlerine benzer dönemi yaşamakta.
Erdoğan da bu durumun farkında olduğu için durumu birazcık zorluyor sadece.
O da biliyor ki böyle gitmeyecek.
Eminim baş başa kaldığında Davutoğlu'nun (IŞID ile bizim aramızda 360 derece fark var gibi) bazı gaflarından dolayı Erdoğan bir şekilde halefini hırpalıyordur.
O günlerde ANAP'lı Mesut Yılmaz biraz daha cesur davranarak hemen aday oldu ve Akbulut'u evine gönderdi.
AK Parti'de ise Abdullah Gül'den benzer bir adım beklense de Gül de eminim doğru zamanı ve ortamı bekliyordur.
*
Aslında bu günlerde Gül'ü harekete geçirecek adımlar atılmakta.
Zira Bülent Arınç geçtiğimiz günlerde bunun işaretini vermiş bulundu.
“TRT bize ambargo uyguluyor” diyen Arınç bir başka cümlesinde de “Bizim adımızı yazarak karşısına soru işareti koyan ucuz yazarlar, gazeteciler var. Benim ve Ali Babacan, Abdullah Gül gibi isimlerin partide ve toplumda karşılığının ne olduğunu aslında o yazıp çizenler 2de biliyorlar. Gün gelecek herkes bu karşılığı görecek” diyen Bülent Arınç bir anlamda Ak Parti'de 1 Kasım sonrası yaşanacak kıpırdamaların da işaretini vermiş oldu.
*
Aslında Davutoğlu tam da Erdoğan'ın istediği gibi gidiyor.
Zira Erdoğan kendisi olmadan AK Parti'nin tek başına iktidar olamayacağını her durumda vurguluyor.
Bir anlamda emanetçi genel başkan ve başbakan olarak atanan Ahmet Davutoğlu tam da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın istediği veya arzuladığı gibi gidiyor. İleride ‘bu partinin başına yine Erdoğan'ın getirilmesi şart’ varsayımı gündemini korumuş oluyor.
Ta ki Abdullah Gül'ün ne yapıp ne yapamayacağı güne kadar bu böyle devam edecektir.
*
Hani aklınıza 2019 yılında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu defa yine Ak Parti'nin adayı Abdullah Gül olur ve bir Gül bir Erdoğan bu böyle sürüp gider diye yorum yapanlarınız olur diye bu duruma cevap veriyorum.
Birincisi daha 2019 yılına çok var. Bu kadar süre Abdullah Gül'ün sabredeceğini zannetmiyorum.
İkincisi ise o zamana kadar böyle giderse Gül'ün zayıflayacağını Erdoğan'ın da yeniden güçleneceğini düşünürsek, bu durumda da Erdoğan, Gül'ü değil başka birisini mutlaka aday olarak işaret edecektir.
*
Sözün özü şudur.
Ahmet Davutoğlu ile ister tek başına başbakanlık, ister kolaisyon başbakanlığı zor görünüyor.
Davutoğlu biraz daha cesur davranıp kendisini önce Ak Parti camiasına sonra da ülkenin büyük bir kısmına kabul ettirmek zorunda.
Aksi halde emanet hiçbir şeyin uzun ömürlü yürümeyeceği gibi, bir emanet genel başkanlığın ve başbakanlığında fazla uzun ömürlü olacağını düşünmüyorum...
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *