Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Az bulutlu
17°
Ara

Hac, Müslümanlık ve gerçekler!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Hac, Müslümanlık ve gerçekler!
Bayram tatilinde Hac faciasında yaşananları konuşur olduk.
Arabistan'da hacıların Mina'da şeytan taşlaması sırasında çıkan izdihamda ölenlerden 4'ü Türk olmak üzere 717 kişi ölmüş, 805 kişi de ağır yaralanmıştı.
Düşünsenize inancınız gereği çok az Müslüman'a nasip olan Hac ibadetinizi yapmak için birçok fedakarlıklar yapıyorsunuz.
Yola çıkıyorsunuz.
Veya hayatınızı kaybederek dönüyorsunuz veya ağır yaralı olarak.
Sonra da Allah böyle istedi diyorsunuz.
Tamam yaşadığımız her şey Allah'tan ama Allah sana bir beyin ve özgür irade vermiş.
Git cehalet içerisinde ezilerek hayatını kaybet dememiş.

*

Burada tabi ki suçlamam hac adaylarına değil, hac organizasyonunu elinde bulunduran Suudi Arabistan hükümetine.
Her yıl 2 milyon insan Hac'ca gidiyormuş.
Ben hacca falan gitmedim ama edindiğim izlenime bakılır ise burada bir çok hata ortaya çıkıyor.
Her yıl izdihama sebep olan durumları özetlersek;
Suudi Arabistan Prensi alana geldiğinde bir çok yol diğer insanlara kapatıldığı için izdiham oluyormuş.
Kalabalık katılımın, kutsal topraklarda inşaat yapımındaki hızlı artışın, iletişim sorunlarının ve acil durum planlamasındaki yetersizliğin de izdihama katkısı var.
Mekke'deki yetkililerin yeterli eğitimden geçirilmemesi de cabası.

*


Müslüman inancına göre Hac ibadetinin bir parçası olan Şeytan taşlama kimilerine göre şeytan Allah'a baş kaldırdığı için taşlanmakta, kimilerine göre de kötülüklerinden kurtulmak için taşlanmakta.
Hac’ca giden Müslümanlar üç gün üst üste şeytan taşlamaya giderler.
Her gün her şeytana yedi taş atılır; önce büyük şeytan, sonra küçük şeytan ve en son, orta şeytan taşlanır..
Peki şeytana atılan bu taşlar ne oluyor dersiniz?
Suudi Araplar da bunu düşünmüş ve atılan taşları yeniden değerlendirmeye başlamışlar.
Atılan taşlar orada hazırlanan huniden aşağıya iner, orada kurulan tesiste yeniden yedişerli olarak poşetlenir.
Poşetlenmiş taşlar hacılara poşeti 3 dolardan yeniden satılır.
Her yıl 2 milyon hacı, her biri 9 poşet taş alıyor , etti mi 18 milyon poşet.
Tanesi 3 dolardan eder 36 milyon dolar...
Ne güzel değil mi?

*


Her bir hacının haccı kabul olsun diye koyun kesmesi de şart.
Onu hesaplayan var mı ?
İki milyon hacı, koyunun tanesi ortalama 300 dolar.
Eder 600 milyon dolar.
Hadi parasından vazgeçtik.
Peki bu kadar koyunun eti nereye gidiyor?
Hani Müslümanlıkta yardımseverlik de önemliydi ya.
Somali ve Sudan Mekke'ye iki üç saat mesafede.
Galiba Somali ve Sudan halkı gönderilen bu etleri yemiyorlar olacaklar ki her yıl bu memlekette açlıktan onbinlerce insan ölmekte.

*


Gördüğünüz gibi bir tarafta iyi organize olamayan tur şirketleri.
Diğer tarafta Müslümanların hassasiyetini ticarete dayayarak kolay yoldan büyük paralar kazanan ve bu kazandıkları paralara rağmen çağa ayak uyduramayan Suudi Arabistan Devleti.
Allah rahmet eylesin bu yıl yedi yüzden fazla insan, yarın kim bilir daha kaç can hac yolunda ezilerek yaşamını yitirecek.
Bir an önce bu cehalete el atılmadıkça, bir an önce organizasyonlar (içerde ve dışarda) profesyonel, işini bilen (müslim gayrimüslime bakılmaksızın) ciddi firmalara teslim edilmediği sürece bu yanlışlıklar ve bu cehalet devam edecek...

Başka Edirne var mı?
Bu bayram tatilini fırsat bilerek günü birlik yakın illerimizi turladık.
Aldım çoluk çocuğu hadi Edirne'de bir kahvaltı yapalım oradan da meşhur ciğer kebabını tadar ve tarihi yerlerini gezeriz dedik.
Büyükçekmece'den 1,5-2 saate Edirne'ye vardık.
Soluğu Osmanlı Padişahı 2.Selim'in 1574 yılında yaptırdığı ünlü Selimiye Camii’nde aldık.
Gezip gördüğümüz yerler bir yana da ilk aldığım izlenim Edirne esnafı ve Edirne halkı pek turizme açık değiller.
Şehir Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan karayolu üzerinde olması ve Avrupa'ya sınırda olması yanında, Tunca, Arda ve Meriç ırmaklarının buluştuğu güzel bir düzlükte kurulmuş olmasına rağmen bu özelliklerini pek kullanamamış.
Hele hele Meriç ırmağı kenarındaki esnaf günü birlikçi turistlere hizmet veremez halde.
Eğitimsiz ve ilgisiz personel.
Yetersiz ve temiz olmayan restaurantlar.
Sağlıksız ve düzensiz çevre.
Edirne'ye özgü tava ciğerine Türk Standartları Enstitüsü'nden 'Coğrafi İşaret Tescil Belgesi' alabilmişsiniz ama bu çağda günü birlik turistlere o ciğeri güzel bir şekilde servis etmeyi beceremezseniz korkarım o markanın bir anlamı olmaz.
Hele şehir içi trafik tam bir işkence.
Doğrusu bir taraftan güzel bir ilimizi gezelim, tarihi mekanlarını görelim derken sevindim, diğer taraftan bu güzel şehirlerimizin güzelliklerine fazlaca sahip çıkılmadığından, şehrin güzelleşmesi ve gelişmesi için fazla gayret gösterilmediğinden de bir o kadar üzüldüm.
Buradan Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan'a ve Edirne'nin önde gelen siyaset ve iş adamlarına sesleniyorum.
Varsa başka bir Edirne söyleyin bilelim.
Şayet yoksa o zaman bu güzel şehrin güzelleşmesi ve gelişmesi için bir kat daha fazla çalışalım, didinelim, özen gösterelim.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *