Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Az bulutlu
17°
Ara

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık mektup!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık mektup!
12 benim uğurlu sayımdır.
12 sevdiğim takım Fenerbahçe'nin taraftar numarasıdır.
12 on ikidir.
Yani diyeceğim o ki; 12 güzel rakamdır, uğurlu rakamdır, tok rakamdır, şık rakamdır...
*
Türkiye Cumhuriyeti sizden önce 11 cumhurbaşkanı gördü.
Mustafa Kemal Atatürk de oturdu sizin koltuğunuzda.
Sonradan bütün rütbeleri alınan Kenan Evren de.
Sonsuza kadar da o koltukta çok daha değerli, kıymetli, çalışkan, onurlu, başarılı devlet adamları, siyasiler oturmaya devam edecektir.
Önemli olan o koltukta oturmaya başlamak değil, önemli olan o koltuğun hakkını vermektir.
Önemli olan size oy verenlerin, sizi o koltuğa taşıyanların gönlüne göre seslenmek değil, size oy vermeyenlerin de gönlünü okşamaktır.
*
Soruyorum size; siz 400 milletvekili verilseydi durum farklı olurdu derken ne demek istediniz.
Hadi ben en saf tarafımla bu sözü; koalisyon v.s. ile zaman kaybı yaşanmadan bir siyasi parti tek başına hükümeti kuracaktı diye okuyayım.
Hadi beynimi zorlamayayım.
Hadi düşünmeyeyim.
Hadi sorgulamayayım.
Mal mal bakayım.
Ne derseniz inanayım.
Ne yaparsanız eyvallah edeyim.
Böyle bir yurttaş olsam bu durumdan rahatsız olmaz mısınız?
*
Bu sözün anlamını;
- 1 Kasım'da şayet 400 milletvekili verilmez ise durum daha farklı olacak şeklinde okumamak için.
- Seçmen benim desteklediğim partiye neden 400 vekil vermedi ki, Türkiye bu hale geldi, bu noktaya geldi diye düşünmemek için.
- Siz ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin ben bu ülkeye başkanlık sistemini getireceğim dayatmasını aklımıza getirmemek için.
- Bırakın demokrasi palavralarını, bu ülkede ben ne dersem o olur, diğer düşünceleri ve fikirleri çöpe atın, oy verdiğiniz, mensubu bulunduğunuz, sempati duyduğunuz diğer siyasileri silin gitsin şeklinde anlamamak için.
...
Saflığa mı verelim.
Düşünce yeteneğimizi mi kaybedelim.
Beynimizi mi yiyelim.
Kör mü olalım.
Sağır mı olalım.
Ne yapalım.
*
Daha dün artık analar ağlamayacak dediniz bugün daha fazla anne ağlar oldu.
Daha dün, Şivan Perwer'i Türkiye'ye getirerek 'Megri' (Anne ağlama) şarkısını söylettiniz bugün HDP'ye oy verenleri vatan hainliği ile suçluyorsunuz.
Daha dün (16 Kasım 2013) Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile el ele kol kola poz veriyordunuz bugün ülkede yeniden savaş ilan ettiniz.
Peki bütün bunlar neydi söyler misiniz.
Ne oldu şimdi sizin kanunlaştırdığınız "Çözüm Süreci" yasanıza.
Abdullah Öcalan ile görüşmelere ne oldu.
Akil İnsanlar Heyeti'nize ne oldu.
Oslo görüşmeleri olarak adlandırılan MİT-PKK görüşmelerinize ne oldu.
*
Hani siz terör bizim zamanımızda azaldı diyorsunuz ya.
Rakamların tam tersini söylediğine ne demeli.
Hani siz her defasında barış, adalet, huzur, refahtan bahsediyorsunuz ya.
Kırk altı yaşındayım, Türkiye'yi hiç bu kadar huzursuz.
Bu kadar barıştan uzak.
Bu kadar adalete isyan eder halde görmedim biliyor musunuz?
*
Size bu mektubu yazdığım anlarda, bu güzel ülkemde halk galeyana gelmiş, gazete bürolarını basıyorlardı.
Parti binalarını ateşe veriyorlardı, otobüsleri taşlıyorlardı, Kürt vatandaşlara terörist muamelesi yapıyorlardı.
Bu güzel ülkem ve bu güzel ülkem insanları bunları hak etmiyor.
İnanın bana.
Size soruyorum şimdi; bunları yapanların dağdaki teröristlerden ne farkı var!
İç ve dış düşmanların 100 yıldır kabul ettirmeyi başaramadığı Türk-Kürt bir arada yaşayamaz tezine daha önce hiç bu kadar yaklaşılmamıştı.
Sırf Kürt asıllı diye, iş yerine, arabasına, otobüsüne saldırılar hiç bu kadar kendisini belli etmemişti.
Her şeye rağmen ben Türkiyeliyim, vatanımı seviyorum diyerek askere evlatlarını gönderen Kürtleri de PKK'nın kucağına atmak üzereyiz.
Kısaca daha önce hiç bu kadar Türkler ile Kürtler karşı karşıya getirilmeye zorlanılmamıştı.
Maalesef neden ise bu durum sizin Cumhurbaşkanlığınız dönemine denk geldi!
*
Ey Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan.
Bu güzel ülkede gerçekten huzur istiyorsanız seçmenin görüşüne saygı gösteriniz.
Bu güzel ülkede gerçekten barış istiyorsanız ötekileştirmekten uzaklaşınız.
Bu güzel ülkede gerçekten kaos ortamı olması istiyorsanız halktan onay almayan başkanlık sistemi hayallerinizi erteleyiniz.
Unutmayın siz başkan olmayın diye seçim kampanyası yapmak ne kadar yanlış ise, size inat ben başkan olacağım diye dayamak da o kadar yanlış.
Vazgeçin bazı sevdalarınızdan.
Vazgeçin bazı hayallerinizden.
Bırakın bu güzel ülkenin huzuru kaçmasın.
Bırakın analar ağlamasın.
Bırakın evlatlar ölmesin.
İnanın bana bir evladın hayatı, bir annenin gözyaşı başkanlık koltuğundan daha kıymetlidir.
Annenizi hatırlayın lütfen.
Evlatlarınızı hatırlayın lütfen.
Hele siz bir vazgeçin bu dayatmalardan, görün bakın her şey daha güzel olacak.
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *