Abdullah Gül'ecek mi?
Meselenin özü şu; son yapılan anketlerde AK Parti'nin oy oranı, 7 Haziran seçimlerindeki oy düzeyi olan yüzde 39-40 bandında seyrediyor.
MHP’nin oy oranının ise yüzde 5-7 arasında olduğu konuşuluyor.
Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 50+1 zorunluluğu bakımından ilk turun çok zor olduğu, tüm hesapların ikinci tur üzerine yapılacağı belirtilirken, Abdullah Gül’ün aday olması halinde ikinci turda olası bir Erdoğan, Gül çekişmesi dile getiriliyor.
*
Bu kaygı masamızda dursun ve bir yorumumuza devam edelim.
Peki 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerçekten böyle bir yarışa girebilirler mi?
Dün 'kardeşim' diyerek Gül'ün Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını işaret eden Erdoğan ile, 3 Kasım 2003 seçimleri sonrası oturduğu Başbakanlık koltuğundan Erdoğan'ın geçmesi için tereddüt etmeden ayrılan Gül gerçekten de siyasi rekabet yaşıyorlar mı?
Açık söyleyeyim, ben bu duruma fazlası ile şüpheci bakmaktayım.
*
Şimdiye kadar Gül ile Erdoğan arasında aklımıza gelen gerginlikleri sıralarsak;
*
Abdullah Gül', Gezi Parkı Direnişi'nde cumhurbaşkanlığı görevi sırasında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la ters düşmüştü.
2013 yılı Haziran ayında gerçekleşen olaylar sırasında yaptığı açıklamalarda; "Taksim'deki olayların yatışması için hepimize düşen, daha fazla olgunluktur" açıklamasını yapmıştı. "İyi niyetli mesajlar alınmıştır" diyen Gül, "itidal" çağrısı yapmıştı.
*
Aynı yıl 17 Aralık 2013’te yolsuzluk soruşturması başladı. Cumhuriyet hükümeti bakanları İranlı işadamı Reza Zarrap'tan para almak suçlamasıyla görevlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Gül ; “Yolsuzlukların üstü örtülmesin. Suçlular yargılansın” Derken, Erdoğan: “Yolsuzluk suçlaması bahane, bu bir darbe girişimi, arkasında 'cemaat' var.” Dedi.
*
Erdoğan’a göre Fethullah Gülen, yıllarca kendisini kandırıp “Devlette paralel yapı” kurmuş casusluk örgütüydü. Bir zamanlar kefalet mektubu yazdığı liderlerden okulların kapatılmasını istemeye başladı; Almanya, Azerbaycan ve Irak’taki Kürdistan’ı biliyoruz. Gül dedi ki, "Paralel yapı kabul edilemez ama dışarıdaki okullar bunun dışında tutulmalı."
*
Gezi’de başından biber gazı kapsülü yarası alan Berkin Elvan dokuz ay sonra öldü. Ölmeden bir gün önce babası Sami Bey'i aradı. Cenaze günü Burakcan Karamanoğlu öldürüldü. Babaları birbirini aradı kışkırtmalara karşı. Gül, babaları övdü, "Katiller bulunsun" dedi. Erdoğan’a göre Berkin’i ailesi terörist yetiştiriyordu, Burakcan şehit idi.
*
Erdoğan ve çevresi hakkında yolsuzluk iddia eden kayıtlar Twitter üzerinden ortaya saçılmaya başlayınca Erdoğan "Kökünü kazırım" öfkesiyle kapatma yolunu seçti. Gül yasağı ilk delenlerden oldu. Sonra “Kullanıcı sayısı ikiye katlandı” diye küçümseyerek vurguladı: "Engellemek imkânsız."
*
Kayıt sızdırmalar artık "25 Mart’ta şu kaset çıkacak" boyutuna varınca. Erdoğan meydanlarda "Cumhurbaşkanı'nı da dinlemişler, o da çıkacak" söylemine başvurdu. Gül dedi ki: “Bazı devlet görevlileri kanunların ötesinde dinlemeler yapmışlar. Bunlar suç. Ama bu konularla ilgili herhangi bir kaygım veya korkum söz konusu değildir.”
*
Son olarak ise çıkartılan KHK ile ilgili Abdullah Gül, sosyal medya hesabından, "15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne karşı arkasına bakmadan sokağa çıkıp direnen kahraman vatandaşlarımızı koruma amacıyla çıkartıldığını düşündüğüm 696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir" ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan ise bu açıklamayı ‘üzücü’ bulmuş, Gül’ü kastederek, “Dava arkadaşı değil miyiz? Nasıl olur da gidip Kemal’in kayığına binersiniz. Yazıklar olsun” demişti.
Gül “İfade özgürlüğü partimizin kuruluş ilkesi” diye yanıt vermişse de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e tepkisini bir kez daha göstererek: “Hayırdır? Bir anda bu hız, bu heves nereden çıktı? Biz milletimizle olan muhabbetimizi derinleştirirken bu bozgunculuk merakı nedir?” diye tepkisini sürdürmüştü.
*
Gelelim bugüne.
Artık Erdoğan ve Gül'ün arası kapanması imkansız bir yola girdi.
Hani arada hatırı sayılır çok fazla kişi de yok ki bu ikiliyi bir araya getirsin.
Erdoğan, partideki gücüne ve kamuoyundan aldığı desteğe güveniyor.
Gül, cumhurbaşkanlığını bırakmadan bir gün önce apar topar Ak Parti'de kurultay yapıldığını anımsayarak, şayet 2019'da bir şekilde kendisini hissettirmez ise bir daha hiçbir şekilde siyasette kendisine yer olmayacağının bilincinde.
Ortada iki görüş var.
Bu kavgaya; Adalet ve Kalkınma Partisi menfaati açısında bakanlar ile bu kavgadan kendisine pay çıkartmak açısından bakanlar.
Aslında üçüncü bir seçenek daha var ki, ben de o açıdan bakmaktayım; şüpheci taraf!
Gerçekten böyle bir kavga var mı?
Gerçekten Gül ile Erdoğan bir birine rakip olurlar mı?
*
Veya bu sorumuzu bir başka açıdan soralım; 2019 seçimlerinde Abdullah Gül, şayet hayır bloğunun adayı olursa Gül'e oy verecek yüzde 49'luk hayır bloğu kime oy vermiş sayılacaklar.
Kendi adaylarına mı, yoksa Ekmelettin benzeri bir çatı adaya mı?
Ben ce asıl irdelenmesi ve sorgulanması gereken soru bu.
Lakin bu soruya gerçek anlamda cevap aranırsa ve o cevap bulunursa.
Hem Erdoğan ve Gül arasında gerçekleşen kavga fazla uzamaz.
Hem de hayır bloğu bu yapay tartışmalardan arınarak en azından yüzde 49 oranı ayakta tutacak adayını bulur...