Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Orta şiddetli yağmur
16°
Ara
Damga Yaşam Bakmak ve görmek

Bakmak ve görmek

Geçen yıl Gaziantep’e yaptığım seyahatlerin birinde yaşlı bir taksi şoförü bana hayatımın dersini vermişti. Sabah kaldığım otelin önündeki taksi durağında sıradaki taksiye bindim.

Okunma Süresi: 3 dk

Geçen yıl Gaziantep’e yaptığım seyahatlerin birinde yaşlı bir taksi şoförü bana hayatımın dersini vermişti. Sabah kaldığım otelin önündeki taksi durağında sıradaki taksiye bindim. Doğrusu şoför pek konuşkan biri değildi. Benim de acelem yoktu. Bir konuşma yapmak için davet edildiğim sempozyumun toplanmasına daha saatler vardı. Taksinin arka koltuğuna yerleştim. Aslında bu hiç yapmadığım bir şeydi. Hep ön koltukta şoförün yanına otururdum. Bu kez öyle yapmadım ve neden öyle yapmadığımı şimdi bile bilmiyorum.
Taksici bir süre sonra ‘’nereye gidiyoruz beyim’’ dedi. Ayrıntılı adresini ona tarif ettikten sonra, içimden bu yaşlı şoför ile sohbet etmek için dayanılmaz bir istek oluştu. Önce havadan sudan sorular sordum, yaşlı şoför sorularımı tek kelimelik yanıtlar ile savuşturdu. Bu tavrı beni kışkırtmış, adeta provoke etmişti. Kendimi toparladım ve ‘’peki" dedim, mevcut hükümet ve onun icraatlarından memnun musunuz’’ dedim. Yaşlı şoför bana dikiz aynasından sert bir bakış fırlattı. Anlaşılan onu bu soru ile oldukça rahatsız etmiştim. Gözlerindeki sert ifade beni mahcup etmişti. Tam ben özür dilemeye hazırlanırken, yaşlı şoför ‘’yüzüme baksana sen’’ dedi, sert bir ifade ile. Mahcubiyetten yerin dibine girmeye hazırdım o an. ‘’ Yüzümde hiç de memnun olduğum bir ifade var mı?’’.
Ne diyeceğimi bilemez haldeydim. Mahcuptum, utanmıştım ve çaresizdim. Yüzündeki sert ifadeyi bakışlarından okuyabiliyordum ama bu sert bakışları neye yormam gerektiğini bilmiyordum.
‘’Beyim’’ dedi, "buralı olmadığınız her halinizden belli’’ Biraz soluklandı ve konuşmasına devam etti: ‘’ ben bu şehirde 49 yıldır taksi şoförlüğü yapıyorum, şimdi 75 yaşındayım ve hala çalışıyorum. Söyler misin ben ne zaman dinleneceğim. Mezarda mı?’’
Aman Allah'ım dedim kendi kendime, sessizce küfürler savurdum sersemliğime, ben nasıl olur da bu somut gerçeği görmedim? Nasıl olur da bu yaşlarda bir insanın kendi evinde, huzur içinde dinlenmesi gerekiyorken, çalışmak zorunda kalmasını bir sorun olarak görmedim.
İster inanın ister inanmayın, benim söylemek istediklerimin hepsini o söyledi.’’ Yetmiş beş yaşında ve hala çalışmak zorunda olan bir insan, hangi devletten memnun olabilir? Hangi hükümetten, hangi kanundan, hangi ahlaktan memnun olabilir? Ben memnun değilim, benim basit bir sorum var; basit. Ben ne zaman dinleneceğim, ben ne zaman huzur içinde ayaklarımı uzatıp, çalışmak zorunda olmadığımın keyfini çıkaracağım?’’
Taşı baltaya vurmuştum bir kere. Başıma gelebilecek her şeyi hak etmiştim. Söylenecek her söz, her laf, yüreğimi burksa da artık, boyun eğip teslim olmaktan başka çarem yoktu. Gözlerim dolmuştu. Cehaletime denk düşen kelimeler arıyordum söz dağarcığımın heybesinde. Şoförü teskin edecek tek sözcük bulamadım. Kalbi olan tüm kelimeler terk etmişti beni.
Adama sadece "haklısın amcacığım" diyebildim. "Haklısın".
Bazen bakar kör oluruz. Bakarken nereye baktığımızı görmeyiz. Bakılan yer ile bakış açımız arasında bir uyum yoktur. Bir büyük körleşme yaşarız. O gün benim payıma da düşen buydu. Yaşlı şoför bana hayatımın dersini vermişti.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *