Kazlar ve tavuklar!
Çok yaygınca bilinen Atasözlerimizden; 'Kaz gelen yerden tavuğu esirgememek gerek' kadar olmasa da bir de 'Sana bir kaz yollasam yolar mısın?' hikayesi vardır.
Hikaye kısaca şöyledir:
Padişahın biri veziriyle birlikte halkın arasına gezintiye çıkar.
Gezi sırasında bir köye gelerek küçük, şirin bir evin önünde otururlar.
Padişah evinin önünde örgü ören genç kızın yanına yaklaşıp sorar:
- Merhaba kızım. Baban evde mi?
Kız: Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.
Padişah: Annen evde mi?
Kız: Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.
Kız: Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.
Padişah: Sana bir kaz yollasam yolar mısın?
Kız: İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!
Padişah kıza "Öyleyse selametle kal!" deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sorar:
- Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?
Verzir: Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.
Padişah: O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim demiş.
Vezir telaşla fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.
Vezir: Aman kız, hanım kız!... Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Kız: Konuştuklarımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş.
Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:
- O amca bana babamı sorduğunda "Azı çok etmeye gitti" demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.
Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
- O amca annemi sorduğunda "Annem biri iki etmeye gitti" demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.
Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
- Amca "Eviniz çok güzel ama bacası eğri" demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter" diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.
Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:
- Peki ya "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?" ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
- O kaz da sizsiniz, bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!...
***
Bu hikayeyi ve 'Kaz gelen yerden tavuğu esirgememek gerek' Atasözümüzü yan yana koyduğunuzda günümüz siyasi sahnesini de çok net analiz etmiş olursunuz.
Siyasilerimiz aslında ikiye ayrılır.
Birileri kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyenlerden olarak çıkarlar karşımıza ve seçim öncesi üç beş kuruş harcayıp sonraları oluk oluk külçelerini doldurarak hayatlarını sürdürürler.
Bir diğerleri ise benzetmek gibi olmasın ama yolunacak 'kaz' misali ellerini neye atarlarsa karşılığında bir bedel istenir. Garipler parçalanıp dururlar.
***
Gerçi kimse kimseye zorla bir şey yaptıramaz ki o da başka bir şey.
Ama şu tavuğu esirgemeyenler hakikaten korkulacak türdenler.
Düşünsenize bir milletvekilliği maaşı günümüzde taş çatlasın 15-20 bin lira.
Peki milletvekili olan birisinin ayda neler harcadığını biliyor musunuz.
Hadi beraber sıralamaya kalkalım.
Benim tanıdığım vekillerden biliyorum.
Haftada en az bir defa seçim bölgesine gidilip orada çeşitli etkinliklere katılır.
Yol masrafları, harcamalar v.s en az (tabi bir de işin içine vekillik girince biraz lüks takılır) 2-3 bin liradan ayda eder mi 9-10 bin lira.
TBMM'ndeyken kendisini ziyarete gelen tanıdık, eş, dost işi düşen vatandaşa yardımcı olunmaya kalkınsa o kişilerin konaklama ulaşım v.s. masrafları buna da yaz bir 10-15 bin lira.
Eeee bu vekilin de sonuçta ailesi evi barkı masrafları var.
Ortalama ailelerden lüks takıldığını sayarsak ve çocuk okutuyorsa hele hele yurt dışında özel okullarda öğrencileri varsa yaz buna da (çocuk birden fazlaysa daha fazla eder) 40-50 bin lira.
Yanına diğer harcamaları (danışman, personel, şoför v.s.) ekledik mi asgari 100 bin liradır bir milletvekili masrafı.
Hadi buyurun şimdi 15-20 bin lira maaş almak için 100 bin lira harcanır mı?
Tabi ki harcanmaz.
Demek ki neymiş.
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezmiş!
***
Diğer hikayede olduğu gibi yolunacak kazları yazmaya gerek yok.
Onları siz benden iyi bilirsiniz.
Zaten aslında o kaz gibi siyasilerimiz ve vatandaşımızın sırtından geçinir diğer tavuğu verip kazı alanlarımız da!
***
Demek ki ne yapacakmışız.
Ne tavuk verip kaz alacağız.
Ne de kaz olup yolunacağız.
Daha iyi bir ülke.
Daha iyi bir gelecek.
Daha iyi bir dünya için.
Daha şeffaf.
Daha aydın.
Daha demokrat bir yaşam için tavuklardan da kazlardan da arınacağız.
İnsanca düşünüp, insanca yaşayıp, adam gibi siyasiler ile kazları ve tavukları ayırt etmesini bileceğiz.
Unutmayın bu dünyanın gerçek sahipleri ne tavuklardır, ne kazlardır ne de bunlardan beslenen fırsat düşkünleridir.
Bu dünyanın gerçek sahipleri; doğaya, sevgiye, doğruya, medeniyete, dürüstlüğe, sanata, sevgiye, barışa, kardeşliğe sahip çıkan cesur insanlardır...
Siyaseti bu doğrultuda yapanların yolu açık olsun...
GÜNÜN SÖZÜ:
Dürüstlük elmas gibidir, aydınlıkta daha çok parlar ve değeri daha çok belli olur...
-ANONİM