Arkadaşlar, duydunuz mu? Falan böyle diyor. Filan da şöyle şöyle diyor.
Falan filana şöyle şöyle demiş. Filanda falana böyle demiş.
Anlamadım kim kime ne demiş?
Falan demiş.
Ne demiş?
Şöyle şöyle demiş.
Eeee… filan ne demiş ya?
Filan mı?
He ya Filan. Filan ne demiş?
O da böyle böyle demiş.
Yaaa… Niye öyle demiş ki acaba?
Oooo… senin haberin yok olandan.
Hayırdır, ne oldu ki?
Çok şey oldu.
Ne oldu?
O kadar olay var ki hangisini anlatayım?
Ya adamı çatlatma da söyle. Ne olmuş?
Ya hiç sorma?
Ya hu ne demek hiç sorma? Haltettim sordum, ne olmuş?
Falan filana şöyle böyle demiş.
Eeee… Filan ne demiş ya?
O da böyle demiş.
Yapma ya, demek öyle ha!
Aynen öyle. Eksiği var fazlası yok.
Netice…?
Netice ne…? Dur birde filanlara diyelim onların haberi var mı?
O dedi. O öyle dedi. Bu dedi. Bu böyle dedi. O dedi, bu dedi.
Onlar öyle dediler. Bunlar böyle dediler.
Falan böyle diyor. Filan şöyle diyor. Falan dedi, filen dedi.
Falan, filene böyle dedi. Filan, falana şöyle dedi.
O, bu, şu, falan, filan, dedi, diyor, diyorlar.
Yalan söylüyorlar.
Dedikodu, fitne fesat yapıp halt ediyorlar.
Gün geçmiyor ki, günlük hayatımızda bu türden diyaloglara muhatap olmayalım.
Gün geçmiyor ki televizyonlarımızda program diye bu türden diyalogların hakim olduğu dedikoduları dinlemeyelim.
Gün içinde yaşadıklarımız, takipçisi olduğumuz sosyal medya ve televizyonda seyrettiğimiz programlar, sosyal hayatımızı dedikodu yumağına çevirdi.
Herkes her şeyi konuşuyor.
Her şeyi sınır tanımaksızın marifetmişçesine paylaşıyor.
Yediğini, içtiğini, giydiğini, gördüğünü, duyduğunu, yattığını, kalktığını, aldığını, sattığını, vs., vs., vs. …
İnsanlar, dünya da olan biteni sosyal medyada dedikodu sayfalarından öğreniyor.
Birey sosyal medyayı takip edeceğim diye vaktini çarçur ediyor.
Saatlerce asılsız bilgi, dedikodu, iftira, hakaret cümleleri okuyabiliyor.
Dünyaya dair, topluma dair, hayata dair kutsal bilgi kaynağı; sosyal medya paylaşımları ve internet forum siteleri…
Sorunlara dair çözüm, sosyal paylaşım ve forum sitelerinde aranır oldu.
Toplum ve birey mahremiyeti diye bir şey kalmadı.
Hayatımız, dedikodunun çıkmaz sokaklarında yaşanmaz hale geldi.
O, onu dedi, bu bunu dedi….
Canımıza yetti dedikodu ve goygoy.
21. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşıyoruz. Yani milenyum çağındayız.
Teknolojide baş döndürücü gelişmeler yaşıyoruz.
Bilişim teknolojisinde ki gelişim, değişim ve dönüşümün hızına yetişmek na mümkün.
Milletler çağların üzerinden sıçrayarak ilerlemekte.
Bilgi, ışık hızında dünyayı dolaşmakta…
Medeni dünya kişileri değil, fikirleri, düşünceleri konuşuyor ve tartışıyor.
Daha iyi, daha güzel bir dünyayı nasıl inşa ederiz?
Bu inşa edeceğimiz dünyada daha fazla nasıl fayda sağlarız?
Yaşam konforumuzu daha yükseğe nasıl taşırız?
Gelecek nesillere daha mamur bir dünyayı nasıl bırakabiliriz?
Bütün bu sorular medeni dünya insanının gündemini oluştururken; sosyalleşme aracı dedikodu olan bireylerden meydana gelen toplum hangi dünyaya aittir acaba? Daha açık bir ifadeyle; yalan söylemenin siyaset yapmak, çamur atmanın algı yaratmak, iftira atmanın rakipleri bertaraf etmek, fitne yapmanın yönetmek olarak kabul edildiği bir toplumda iyiye ve güzele dair ne olabilir?
Toplumların gelişmesi bilimle olur. Bilimden kopan toplumlar hakikatten de kopmuştur.
Hakikat, fikirlerin çatışmasından doğduğuna göre, fikrin yerini dedikodunun aldığı toplumda hakikatten söz edilemez.
Bu bağlamda hakikatten kopmuş toplumlar dedikodunun esiri olmaz mı?
Dedikodu yapmayı meslek edinmiş insanlardan topluma fayda gelir mi?
Dedikoduculardan, iftiracı ve goygoyculardan iyilik ve güzellik sadır olur mu?
Bu türden insanları dikkate alan toplumda huzur olur mu?
Dün “barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar" dı.
Yani hakikat fikirlerin çatışması sonucu ortaya çıkardı.
Heyhat! Bugün dedikoduda, iftirada, fitne-fesatta ve goygoyda hakikat arar olduk.
Kitaptan koptuk. Bilimi kapsam alanımız dışına attık.
Dedikoduyla uyanıp, dedikoduyla yattık.
Kendi eksenimizde dönüp hamasi nutuklar attık.
Sonuç; batıl hak’kı zail etti.
Er meydanı namerde kaldı.
Dostlar puşt oldu.
Fikirsiz ve omurgasız lafazanlar değer buldu.
Yalancı ve iftiracılar taltif gördü.
Taş üstüne taş koyanlar geçimsiz, laf üstüne laf koyanlar muteber adam oldu.
Haddini bilmezlik özgüven, saygı yalan, sevgi dolan oldu.
Velhasıl huzur ve sükun bize hayal oldu.
Kuru inatların, kör karanlıkların, yalan ve iftira zulmünün bittiği,
Fikirsiz, kimliksiz, kişiliksiz ve omurgasızların bertaraf edildiği,
İnsan ömrünün dedikoduyla boşa harcanmadığı günlerin gelmesi ümidiyle…..
Okunma Süresi: 4 dk
İstanbul Antalya Arası Kaç Km ve Kaç Saat Sürer: Tren Var mı, Otobüs, Uçak Saatleri?
#Yaşam / 24 Kasım 2024
Kar yağışı yine İmamoğlu'nun yurt dışında ve izinli olduğu güne denk geldi
#İstanbul Haberleri / 24 Kasım 2024
Yorumlar
Yorum yapmak için, isterseniz giriş yapabilir veya kayıt olabilirsiniz.
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *