Ben olmazsam
Kendinize şu soruyu sormuş muydunuz: “Ben olmazsam ne değişir?” Dünya mı durur, güneş mi doğmaz, işler mi yürüyemez? Acı ama gerçek şu ki, siz olmazsanız da hayat bir şekilde devam eder. Üstelik bazen işler, sizin yokluğunuzda daha iyi bile gidebilir. Bu iş yeri de olabilir evinizdeki misyonunuz içinde geçerlidir.
Bir padişahın halkını ve yöneticilerini sınamak için yolun ortasına koyduğu taş hikâyesini hatırlayın. Bu taş, herkesin bakış açısını ve sorumluluk anlayışını ortaya çıkaran güçlü bir metafordu. Kimisi taşı görünce şikâyet etti, kimisi “Bu taş burada neden var?” diye sorguladı, kimisi ise taşı kaldırmaya çalıştı. İşte, bu hikâye hayatın kendisi gibidir: Bazıları sadece konuşur, bazıları eleştirir, bazıları ise harekete geçer.
Birçok insan, kendini vazgeçilmez görme eğilimindedir. “Ben olmasam işler yürümez” diyenler, genellikle kendi önemlerini abartır ve çevresindekilerin yapabileceklerini küçümser. Bu tavır, hem bireysel hem de kurumsal yaşamda ciddi sorunlara yol açar.
Oysa gerçek şu ki, hiçbirimiz vazgeçilmez değiliz. Futbol dünyasından bir örnekle açıklarsak: Herkes, "Bu yıldız futbolcu olmadan takım ne yapar?" diye endişelenir. Ama o yıldız sakatlandığında, bir yedek oyuncu çıkar ve beklenmedik bir şekilde yıldızlaşır. Hayat, her zaman illaki alternatif yollar bulur.
"Ben olmazsam olmaz" diyen kişiler, genellikle harekete geçmek yerine sadece konuşmayı tercih eder. Liyakatten yoksun olanlar ya da egosu yüksek bireyler, sorumluluğu başkalarına devretmeyi tercih eder. Bu kişiler ise çözüm üretmek yerine suçlama yaparlar. Kendilerini sürekli över, ancak eyleme geçmez. Başkalarının katkılarını küçümseyerek sistemin büyümesine engel olurlar.
Gerçek çalışan, yönetici veya lider, "Ben mükemmelim" demek yerine, hatalarını kabul edip sorumluluğu paylaşabilmektir. Kendini vazgeçilmez zanneden bir kişi, ilk krizde savrulmaya mahkûmdur çünkü sistemin devamlılığını sağlayacak bir altyapı oluşturmaz. Buna karşılık, tevazu gösteren ve sorumlulukları paylaşan bir kişi , çevresindekileri güçlendirir ve uzun vadeli başarılar elde eder.
Kendini fazla ciddiye almak yerine sade kalmayı seçen insanlar, hayatta çok daha hızlı yol alır. Çünkü sadelik, egonun yükünden kurtulmaktır. Bu kişiler için hata yapmak ya da eleştirilmek, sıradan bir deneyimdir. Onlar, başkalarına da ilham verirler.
"Ben olmazsam..." sendromundan kurtulmak, hayatı daha hafif ve anlamlı yaşamanın ilk adımıdır. Hepimizin yerini dolduracak bir yedeği mutlaka vardır. Ama bu gerçeği bilmek, bizi güçsüz değil, özgür kılar. Çünkü vazgeçilmez olmadığını bilmek, yüklerini paylaşmanı, başkalarını güçlendirmeni ve ardında hoş bir seda bırakmanı sağlar.
Unutma, dünya sen olmadan da dönüyor. Ama geride bıraktığın miras öğrettiklerin, paylaştıkların, hatalarını kabul etme cesaretin seni unutulmaz yapar. Asıl başarı, mükemmel olmak değil, gerçekçi ve insanca olmaktır.