Yeşil kalkınmada yeni bir dönem
Geçen ay Bakü’de düzenlenen COP29 (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı) dünya liderlerinin iklim değişikliğiyle mücadeledeki kararlılığını ortaya koyduğu, tarihi bir konferans oldu. Teması “Finans COP’u” olarak belirlenen konferans, gelişmekte olan ülkelerin emisyonları azaltma ve iklim krizine uyum sağlama süreçlerinde finansal destek almasına odaklandı. Bu uluslararası platformda Türkiye, geniş bir katılım göstererek hem yerel projelerini tanıttı hem de küresel işbirliğine dair çağrılarda bulundu.
COP29’a Türkiye’den 1900’den fazla katılımcı iştirak etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki heyet, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefini ve Yeşil Kalkınma Vizyonu’nu uluslararası platformda yeniden sundu. Bu vizyon, karbon nötr bir ekonomiye geçişi ve sürdürülebilir kalkınmayı amaçlıyor. Erdoğan’ın konuşmasında vurguladığı gibi Türkiye’nin karbon emisyonundaki yüzde 1’lik payı, ülkenin iklim krizine karşı aldığı proaktif önlemlerle çelişiyor. Türkiye, çevresel sorumluluğun yalnızca ulusal değil, küresel bir mesele olduğunu sık sık vurguladı.
Türkiye, konferansta iki farklı pavilyon kurarak dikkat çekti. Yeşil Bölge’deki pavilyon, “Sıfır Atık Projesi” ile ziyaretçilere, Türkiye’nin atık yönetiminde uluslararası bir model olma hedefini sergiledi. Bu proje, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen bir inisiyatif olarak büyük bir ilgi gördü. Mavi Bölge’deki pavilyon ise yenilenebilir enerji projeleri, karbon yutakları ve enerji verimliliği gibi teknik konuları ele aldı.
Türkiye’nin 2053 hedefi, iddialı ve kapsamlı bir strateji içeriyor. Yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması, enerji verimliliği projelerinin yaygınlaştırılması ve döngüsel ekonomi modelinin benimsenmesi, bu stratejinin ana ayakları arasında yer alıyor. Gelişmekte olan ülkeler için finansal destek mekanizmalarının geliştirilmesi, Türkiye’nin müzakerelerde en çok vurguladığı konular arasında yer aldı.
Türkiye’nin Bakü’deki katılımının diğer dikkat çekici yönü, COP31’e ev sahipliğine adaylığını koymasıydı. Diplomatik çabalar yoğun bir şekilde devam ederken Türkiye’nin bu adaylık kampanyası konferans sırasında etkin bir şekilde sürdürüldü. Türkiye’nin, bölgesel liderlik rolü ve iklim değişikliğiyle mücadeledeki kararlılığı, bu adaylık sürecini güçlendiren unsurlar olarak öne çıkıyor.
COP29, Türkiye için yalnızca bir konferans değil, aynı zamanda uluslararası arenada iklim liderliği iddiasını pekiştiren bir dönüm noktasıydı. Türkiye’nin net sıfır hedefi ve çevresel politikaları, yeşil ekonomiye geçiş sürecinde kararlılık gösteriyor. Ancak bu hedeflere ulaşmak için ulusal çabalar yeterli olmayacak, güçlü uluslararası işbirlikleri de gerekecek.
Bakü’den çıkan sonuç, Türkiye’nin iklim krizine karşı mücadelede yalnızca bir aktör değil, bir lider olma yolunda ilerlediğini gösteriyor. Bu vizyon, yalnızca çevresel sürdürülebilirlik için değil, ekonomik ve toplumsal kalkınma için de umut vaat ediyor. Gelecek -stratejilerin somut adımlara dönüşmesi şartıyla- Türkiye için daha yeşil ve sürdürülebilir olabilir.