Öğretmenlerimiz itibar kaybı yaşıyor
Bir öğretmeler gününü daha geride bıraktık. Yılda bir gün hatırladığımız, iki satır aralığına sığdırdığımız mesajlarla özel günlerini kutladığımız öğretmenlerimiz. Üzerimizdeki emekleri aile bireylerimizden daha fazla olan eğitim neferlerimiz. İlimle ve bilimle bizi hayat yolculuğuna hazırlayan, tek gayesi ahlaklı, vicdanlı, devletine ve milletine faydalı birer birey yetiştirmek olan hayatımıza değer katan koca yüreklilerimiz. 2015 ve 2020 yıllarında yapılan Türkiye Mesleki İtibar Araştırmasında öğretmenlerin itibar kaybı yaşadığını görmekteyiz. 2015 yılında öğretmenlik mesleği dördüncü sırada iken, beş yıl içerisinde on sıra gerileyerek on dördüncü sıraya gerilemiştir. 2024 yılı için itibar araştırması yapılsa bu sıralama kırklara çıkacaktır.
Teneffüs bitmiş ders zili çalmıştı koşar adımlarla sınıfa koştuk. Orta okul son sınıftaydım. Kıvırcık saçlı, uzun boylu, ders ciddiyeti tam ve bir o kadar da sempatik hale hocamızın dersindeyiz. Sınıfa girişinde kimseden çıt çıkmaz hazır ol vaziyetinde beklerdik. Başıyla oturun işaretini almamış kimse oturamazdı.
Arkadaşlarımızdan birisine “bana git bir şişe su al gel” dedi. Koşar adımlarla arkadaşımız kantinden su alıp geldi. Şişenin kapağını açtı ve bir yudum aldı. “Söyleyin bakayım; ben ne yapıyorum?” Hep bir ağızdan: “Su içiyorsunuz öğretmenim” kızgın bir tavırla ayağa kalktı ve “dersimiz İngilizce” diye bağırdı. Biz İngilizce “öğretmenim su içiyorsunuz” diyemedik. “Buraya kadar yaptıklarımı anlatın” dedi. Kimseden ses yok. “Bir şişe suda boğuldunuz” diyerek, sözlü sınavından tüm sınıfı sıfırla cezalandırdı.
Kendine has yöntemi ile seviyemizi ölçmüş ve muhtemelen bir sonraki adımı düşünmüştü. Bu hareketten aldığımız ders hepimize yetmiş ve o zamanı liselerde İngilizce öğretmeni açığı varken, orta okul seviyesinde İngilizce eğitimi aldığımız için çok şanslıydık. Hale hocamızın metoduyla biz yıl sonuna doğru sınıf olarak kendi aramızda İngilizce konuşmaya başlamıştık.
Japonya’da her gün öğretmenler günü
Bir yaşanmış hikâyeye denk geldim. Öğretmenler günü anısına sizlerle paylaşmak istedim. Bir gün Japon meslektaşım hocam Yamamoto’ya sordum: "Japonya'da Öğretmenler Günü kutlandığında, siz nasıl kutlarsınız?" Soruma şaşırarak cevap verdi: "Öğretmenler günümüz yok." Cevabını duyunca ona inansam mı inanmasam mı bilemedim. Aklımdan şöyle bir düşünce geçti: “Ekonominin, bilimin, teknolojinin gelişmiş olduğu bir ülke neden hocaya, işine bu kadar saygısızlık ediyor?”
Bir keresinde, işten sonra Yamamoto beni evine davet etti. Okuldan uzakta yaşadığı için metroya bindik. Akşam “yoğun saatlerde” metro vagonları aşırı kalabalıktı. Bir şekilde içeri girdikten sonra korkuluğu sıkıca kavrayarak ayağa kalktım. Aniden yanımda oturan yaşlı bana yol verdi. Bir yaşlının bu kadar saygılı tavrını anlamadığım için önerilerini kabul edemedim ama ısrarcıydı, oturmak zorunda kaldım.
Metrodan indikten sonra yaşlı adamın davranışını Yamamoto’dan açıklamasını istedim. Yamamoto gülümseyerek öğretmen rozetimi işaret etti ve şöyle dedi: "Bu yaşlı adam senin öğretmen olduğunu gördü ve statüne duyduğu saygının bir göstergesi olarak koltuğundan vazgeçti."
Öğretmen Yamamoto'ya ilk gidişim olduğu için elim boş gitmek utanç vericiydi, ben de bir hediye almaya karar verdim. Yamamoto ile düşüncelerimi paylaştım, bana destek oldu ve ileride indirimli fiyatlarla mal alabileceğim bir öğretmen mağazası olduğunu söyledi. Yine duygularımı tutamadım. "Ayrıcalıklar sadece öğretmenlere mi veriliyor?" Diye sordum. Sözlerimi onaylayan Yamamoto şunları söyledi: “Japonya’da öğretmen en saygı duyulan meslek, en saygı duyulan kişidir. Japon girişimciler dükkanlarına öğretmenler geldiğinde çok mutlu oluyorlar, bunu kendileri için büyük bir onur olarak görüyorlar.”
Japonya’da kaldığım süre boyunca, Japonların öğretmenlere ne kadar saygı duyduğunu defalarca gördüm. Metroda kendilerine ayrılmış koltuklar var, onlar için ayrı dükkanlar açılıyor, öğretmenler hiçbir ulaşım türü için bilet kuyruğuna girmiyor. Bu nedenle Japon öğretmenlerin hayatlarının her günü onlara ait. Öğretmen gününe ihtiyaçları yoktur. Bu hikâyeyi yeniden anlatarak, toplumumuzun öğretmene karşı böyle bir tutuma, böyle bir düzeye çıkmasını ve öğretmenlerin bu kadar yüksek bir ünvana layık olmasını tüm kalbimle diliyorum.
Sağlıcakla...