Öfkeyi ve umudu örgütlemek
Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda nefes almakta zorlanan halkın tepkisi her geçen artıyor.
Ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlardan bunalan geniş toplum kesimlerinin artarak çığlığa dönen bu tepkisi doğru yönetilmez, amaca uygun örgütlenemezse her türlü provokasyona ve saldırılara açıktır.
Son yerel seçimlerde muhalefet çok önemli başarı elde etmekle kalmadı aynı zamanda halkın geleceğe yönelik umudunu da artırdı.
Aynı zamanda iktidar partisinin sistemli biçimde oy kaybetmesiyle de bir anlamda Cumhur ittifakında da çatlaklar oluştu.
Daha da önemlisi moral üstünlüğü muhalefete geçtiği gibi eskiye oranla yeni ve sonuç alıcı eylem biçimleri uygulanmaya başlandı.
Kuşkusuz yılların deneyimli politikacısı Erdoğan da içine düştüğü bu zor durumdan kurtulabilmek için yeni hamleler yapmakta gecikmedi.
Kadim ortağı MHP ile daha fazla yol yürüyemeyeceği ve sonuçta iktidarını sürdürebilmesinde artık Bahçeli’nin desteğinin yeterli olmadığını gören Erdoğan’ın yeni siyasi atakları için zamana ihtiyacı vardı ve seçimlerden bu yana geçen 100 günlük süre içerisinde bu zamanı kendi lehine çok başarılı kullandı.
Yargının siyasallaştığı, tüm devlet kurumlarının tek adama endekslendiği, ekonominin yönetilemez hale geldiği şu günlerde iyice köşeye sıkışan iktidara alan açmak işi de ne yazık CHP’ye düştü.
Yerel seçimlerde sarı kart beklerken kırmızı kart gören tek adam yönetiminin iktidardan uzaklaştırılması mesajını farklı neden ve gerekçelerle bir süre görmezden gelmeye çalışan CHP Genel Başkanı Özel’e de şimdi sivil muhalefet sarı kart göstermeye hazırlanıyor.
Yumuşama, normalleşme gibi avuntularla sıkıştığı alandan çıkmaya çalışan Erdoğan ve ekibine CHP yönetimi siyasi beklentilerle belki bir süre daha dayanabilir ama yoksul halkın, emekçilerin bir gün için bile tahammülü kalmadı.
Daha bu sabah Türkiye’nin en güçlü 3 işçi konfederasyonu ortak bir açıklamayla acil taleplerini dile getirdiler.
Ülkemizdeki siyasi gelişmeleri dünyadan ayrı düşünemeyiz.
İngiltere’de İşçi Partisinin son seçimlerde sağladığı başarı, Fransa’da sağcı ve milliyetçi ittifaklara karşı her türden muhalefet partilerinin ortak mücadelesi, İran’daki yeni gelişmeler bizleri umutlandıran olaylar.
Özellikle Fransa’da gerçekleştirilen ittifak örneğinden alacağımız çok büyük dersler olduğunu düşünüyorum.
Ancak her ülkenin dinamikleri farklı ve bizde 22 yıldır ülkeyi sermayenin boyunduruğuna sokan bir iktidarın yarattığı çok büyük bir yıkım var.
Bu onarılması çok güç yıkımın faturasına ortak arayan AK Parti iktidarı ve Erdoğan doğal olarak CHP’yi bir süre oyalayarak zaman kazanmak ve kendisine hareket alanı sağlamak istiyor.
Yeni kazanılan belediyelerin yapacağı olumlu çalışmalardan da yararlanmak isteyen CHP bu yüzden biraz ağırdan alıyor olsa da artık bıçak kemiğe dayandı ve halkın dayanma gücü kalmadı.
Hayat pahalılığı, enflasyon ve adaletsiz bir yaşam biçimini sürdürmek zorunda kalan halkın artık ülkeyi yönetemez hale gelen bu iktidara olan öfkesi çığ gibi büyüyor.
Eğer bu öfkeyi kontrollü biçimde eyleme dönüştüremezseniz halk çözümü kendisi sokakta aramaya çalışacaktır ki, iktidarın da beklediği bu durum ülkeyi daha büyük yıkımlara sürükler.
Toplumun her kesiminde daha sık ve daha gür sesle dile getirilen erken seçim çağrısına kulak tıkamaya, bu talebi ertelemeye, yok saymaya CHP dahil kimsenin hakkı olmadığı gibi Özgür Özel’in de böyle bir lüksü yoktur.
Mevcut iktidar o denli yıprandı ki artık siyaset üretemediği gibi yeni kadrolar da yetiştiremiyor.
Bir kısır döngü içerisinde Erdoğan’ın görev süresini uzatabilme derdine düşen mevcut iktidar her ne kadar kendi yarattığı sermaye grubuna hizmet etmeye devam etse de kapitalizmin doğası gereği sanayi kesimi ve üretici çevreler de giderek Erdoğan’dan desteklerini çekmeye başladılar.
Hiç vakit geçirmeden en kısa sürede yapılacak bir erken seçimden başka çözüm kalmadı. Uzun yıllar sonra belki de ilk kez yeniden yeşeren umutlarımızı büyütmek ve halkın öfkesini doğru yönetmek için amasız, fakatsız “Çözüm erken seçim...”