Öğretmenlerin taban maaş çilesi ne zaman bitecek?
Türkiye’nin son otuz yıldaki liberalleşme çabalarının en acı faturası eğitim ve sağlık sektörlerine çıktı. Turgut Özal ile başlayan agresif özelleştirme politikaları günümüze kadar daha da agresifleşerek geldi. Sonuç hem müşteri hem de çalışan için bir facia oldu.
Müşteri diyorum kusura bakmayın ama eğer hastaneleri özelleştirirsen hasta müşteri olur, eğitimi özelleştirirsen de eğitim alan öğrenci müşteri olur. Böyle olunca ne hizmet alan mutlu olur ne de o hizmeti vermekle yükümlü olan doktor ve eğitmen mutlu olur. Mutlu olan tek kişi patron olur.
Son yıllarda özel okullarda eğitim veren öğretmenlere yapılan maddi haksızlıklar artık kabak tadı vermeye başladı. Bayramdan önce çok yakın bir dostum çocuğunu özel bir okula yazdırmak için araştırmalar yaptı. Bu arkadaşımın bir çocuğu var eşi de kendisi de çalışıyor. Çocuklarını özel bir okula yazdırmak için fiyatları sormaya başlamışlar. Bahçeşehir Koleji yıllık 260 bin lira istemiş. Arkadaşım “çok para, ödeyemem” dedi. Çünkü fiyat sadece bununla kalmıyor. Buna kitap, yemek, servis bilmem ne parası da eklenince bu para daha da yükseliyor. Arkadaşım daha sonra diğer okullara da sordu ve en son bir tanıdık vasıtasıyla 180 bin liralık bir özel okula yazdırdı çocuğunu.
Özel okul fiyatları el yakıyor
Bu vakaya şahit olurken diğer yandan da da özel okullarda çalışan öğretmenlerin çektiği maaş çilesini takip ediyordum. Ortalama bir özel okul 200-250 bin lira yıllık para alırken yabancı kolejler yıllık 750 bin ile 1 milyon lira arasında para talep ediyor. Mesela Robert Kolejinin fiyatı yaklaşık 1 milyon lira.
Özel okulların öğrenci başına aldığı para en düşük 200 bin lira civarında. Bu özel okullar ayrıca çocukların ders kitaplarını da kendileri satıyor, okul kıyafetlerin de satışı ya kendilerinde yada paydaşlarında. Yemek ve servis ücretleri deseniz apayrı bir mevzu. Bu devirde çocuk okutmak için yıllık ortalama her şey dahil 300 bin lira ile 1 milyon 200 bin lira arasında para ödemeniz lazım. Çok büyük paralar bunlar. Asgari ücret alan bir ailenin anne ve babanın tek bir çocuğu olsa bir o çocuğunu özel bir okula göndermesi imkânsız!
Diyebilirsiniz ki devlet okulları ne diye duruyor. Evet devlet okulları var doğru, peki tüm devlet okulları özel okullarla, kolejlerle rekabet edebilecek seviyede mi? Koca bir soru işareti.
160 bin kişilik çile
Biz bu soru işaretini başka bir tartışmaya bırakalım ve asıl sorunumuza gelelim. Asıl sorunumuz bu özel okullarda eğitim veren öğretmenlerin çektiği maaş çilesi. Bugün Türkiye’de özel okullarda çalışan öğretmen sayısı yaklaşık 160 bin. Bu 160 bin kişinin aldığı maaşlar ise devlete bağlı yani Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında çalışan öğretmenlerden daha az para kazanıyor. Özel okullarda çalışan öğretmenlerin bir bölümü asgari ücrete çalışırken asgari ücretin altında fiyata çalıştırılan ve asgari ücretin çok az üstünde bir paraya çalıştırılan öğretmenler de var. Özel okullarda çalışan öğretmenlerin ortalama aldıkları maaş 17 bin lira 26 bin lira arasında değişiyor. Elbette daha yüksek maaş alanlar da var ama genel ortalama bu. Öğretmenler ağır işçi gibi çalışıyor. Çok uzun ders saatleri var çok sayıda öğrenciye sahipler. Tabiri yerindeyse öğretmenlerimiz at yarışlarında yarıştırılan atlar gibi oradan oraya koşturuluyor.
Sendika mücadele ediyor ama takan yok!
Özel sektör öğretmenleri sendikası adlı bir sendika var. Bu sendika öğretmenlerin yaşadığı bu hak kaybının önlenmesi için mücadele ediyor. Bu mücadelede en önemli konu özel okullarda çalışan öğretmenlere taban maaş uygulanmasına yönelik. Peki nedir bu taban maaş uygulaması? Taban maaş uygulamasına göre özel okulda çalışan bir öğretmenin maaşının devlet okullarında çalışan bir öğretmenin maaşından daha düşük olamaz. Yani bir başka deyişle devlet okulunda en düşük öğretmen maaşı 10 lira ise özel okullarda da en düşük öğretmen maaşı on lira olmalı.
Bu kanun 2014 yılına kadar uygulandı. 2014 yılında özel okul patronlarının baskıları sonucunda devlet taban maaş uygulaması kaldırıldı. Peki ne oldu? Özel okulların patronları 2014 yılından sonra işçilerine (burada işçiler öğretmenler oluyor) kafalarına göre istedikleri maaşları vermeye başladı ve tabii ki bu maaşlar devlet okullarında eğitim veren öğretmenlerin maaşlarından daha düşük olmaya başladı.
Neymiş efendim özel okulların patronları maaşları ödemekte zorluk çekiyormuş, öğretmen maliyetleri çok yüksekmiş ve batma tehlikesi yaşıyorlarmış. Bana ne ! Bana ne, cidden de bana ne. Mademki serbest piyasa ekonomisi diyoruz o zaman kapatın okulları kardeşim. Sen eğer o okulun o işletmenin en önemli sermayesi olan, verdiğin hizmetin ana sağlayıcısı konumunda olan öğretmenine maaş ödeyemiyorsan o zaman bu işi yapma arkadaş.
Taban maaş uygulamasını devlete baskı yaparak 2014 yılında kaldırtan özel okul patronlarının on yılda eğitimi getirdikleri durum ortada. Şimdi sendika bu taban maaş uygulamasının geri gelmesi için mücadele ediyor ama bunu da takan yok.
Bu ülkeyi patronlar mı yönetiyor?
Okul patronları istemiyor diye öğretmenlere uygulanan taban maaş uygulaması on yıldır uygulanmıyor. Peki bu devleti kim yönetiyor? Patronlar mı? Halk mı? Cumhurbaşkanı mı? Peki kanun uygulayıcıların birincil önemli hedef kitlesi kimdir? Patronlar mı yoksa millet mi? Bu nasıl bir duyarsızlıktır anlamıyorum.
Bu olay Türkiye’nin liberal ekonomide sınıfta kaldığının bir net göstergesi. Liberal ekonomide normal şartlarda bu özel okulların birbirleriyle daha iyi eğitim vermek için yarışması gerekirken bizim Türk usulü liberal ekonomimizde patronlar birbirleriyle anlaşmışçasına iyi eğitim vermek için çalıştırdıkları öğretmenlerin maaşlarını daha da düşürmek için çaba sarf ediyorlar.
İnsaf artık!
Çok düşük maaş alıyor öğretmenlerimiz. Benzer şekilde akademisyenler de bu sorunu yaşıyor o konuya daha sonra değineceğim. Ama öncelik öğretmenlerimizde çünkü onlar gerçekten de sermayenin birer kölesi konumunda. Pek çok çakal özel okul patronları yaz aylarında ders olmadığı için maaş da ödemiyor. Sözleşmeleri öyle bir ayarlıyorlar ki dersler bittiğinde alacak – verecek durumu da bitiyor. E insaf be abi. Vallahi de billahi de insaf.
İşte biz böyle bir eğitim pazarı içindeyiz. Bu eğitim sisteminde mi desem, eğitim pazarında mı desem - sanırım ikincisi daha doğru olacak - sadece para geçiyor.
Yeni cumhurbaşkanlığı sisteminde kabineye sektörden insanların da bakan olarak atanmasının da bunda rolü var mıdır acaba? Bu sistemin ilk Milli Eğitim bakanı Ziya Selçuk’tu. Belki görevini güzel yaptı ama o bir okul patronuydu. Bir okul patronu “taban maaş” konusu ile ilgili ne kadar objektif olabilir di ki?
Şu an Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin. Bürokrat özelliği olan biri. Deneyimli bir eğitimci ama bu konuda ondan hala bir ses yok. Bu para devletin kasasından çıkmayacak. Bu para özel sektörden çıkacak. Taban maaş uygulaması devreye girerse devletin özel okullardan aldığı SGK primleri de artacak. Yani bu işte hazine kasasının bir zararı yok. Ha, eğer serbest piyasa ekonomisinde devlet özel sermayenin de işçinin de haklarını korumakla yükümlüdür derseniz ona da tamam. O zaman taban maaş uygulamasını uygulayın öğretmenlerimiz bir rahat nefes alsın patronların da zararını azaltmak için o ödenen farkın vergisini almayın.
Yani özetle bu soruna çok çözüm bulunabilir. Buna rağmen eğer özel okul patronları hala dayanamıyoruz, kapatacağız diyorsa o zaman buyursunlar kapatsınlar okullarını.
Bu konunun ne pahasına olursa olsun çözülmesi lazım.