Bu bir havacılık kazasıdır!
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindekiler Azerbaycan'da yapılan bir açılış sonrası helikopter kazasında hayatını kaybetti. Helikopterin enkazına saatler sonra ulaşılabildi. İran gibi bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın kazada ölmesi akıllara hemen suikast şüphelerini getirdi. İran'ın azılı düşmanı İsrail, kazanın hemen ardından açıklama yaparak kazada bir dahlinin olmadığını bildirdi. Biz de bir uzman görüşüne kulak verelim...
Dünyayı sarsan helikopter kazasını değerlendiren Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nden emekli pilot ve Dr. Öğr. Üyesi Kazım Dalkıran, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın hayatını kaybettiği helikopter kazası hakkında, düşen helikopterin modelinin ilk kez 1979 tarihinde üretildiğini, o modelin daha sonra da çok farklı zamanlarda üretime devam ettiğini ifade etti. Dalkıran, VIP helikopterlerin hiçbir zaman tek başına uçmadığını, İran Cumhurbaşkanının helikopterinin de tek başına uçmadığını anlattı.
Dalkıran, “VIP’de mutlaka yanında koruma için helikopter olur, herhangi bir yerde ihtiyaç olduğunda bu helikopterin bir arıza nedeniyle hemen uçamaması durumunda onun yerine diğer helikoptere Cumhurbaşkanı ve ekibi geçer ve onlar göreve devam ederler. Burada zaman çok kritiktir. Cumhurbaşkanı ve VIP görevlilerin zamanı çok değerlidir. Burada bir görev baskısı olduğu anlaşılıyor” dedi.
“Kesinlikle helikopter sisli havalarda uçmaz. Bir tek şart vardır, helikopter sisli havalarda uçmaz. Bunu ısrarla söylüyorum” diyen Dalkıran, “Bu bir havacılık kazasıdır. Sisli havalarda helikopterle uçuş şartları yanlış biliniyor. Helikopter ile sisli ortamlarda uçuş yapılmaz. Tek şart budur. Çünkü sis yerde olur ve yeri görmeden uçuş yere yakın mesafede olmaz. Dağlık alanlarda bulut yere oturur ve sis gibi görev yapar ve bu şartlarda uçuş olmaz. İran Cumhurbaşkanı helikopteri de tek başına uçmuyordu ve diğer helikopterler bütün olan biteni biliyordur. Sinyal alınamayan bölgelerde uçuş her zaman tehlikelidir” ifadelerini kullandı.
Hava şartlarıyla ilgili konuları özenle anlatmaya çalıştığını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Kazım Dalkıran, “Helikopter dediğimiz zaman uçaktan farkı şudur; helikopterin inmek için bir yere ihtiyacı yoktur. Büyük bir alana ihtiyacı yoktur. Ancak bundan kaynaklanan esneklik dolayısıyla pilotlar her zaman şöyle bir duruma zorlanırlar ‘Kalk uç, nasıl olsa bir yere inersin’. Hayır, helikopter her yere inemez. Helikopter yer görüşü olan yerlere inebilir. Geçmiş kazalara bakınız. Eşref Bitlis kazası, ondan önce olan bir kaza var” diyerek konuyu örneklerle anlattı.
Bu helikopter kazasında yerli ve milli savunma sanayi üretiminin öneminin daha iyi anlaşıldığını, Türkiye’de üretilen ATAK helikopterleri, İHA’lar ve SİHA’ların önemine de işaret eden Dalkıran, “TİHA sayesinde enkaza ulaşılmıştır. TİHA’lar bu tür görevler için çok uygundur, çok değerlidir. İHA’lar, TİHA’lar SİHA’lar sadece terörle mücadele için değildir. Birçok dağcının kaybolduğu anda onlar bulmuştu” dedi. Dalkıran, geçmişteki helikopter kazalarından da örnekler vererek, 1993’te Cumhurbaşkanını uçurmak üzere giden helikopterin Elbistan bölgesinde, hava şartları nedeniyle Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterinin yine Göksun Elbistan arasında düştüğünü, Osman Erbaş komutanının vefat ettiği kazayı hatırlattı. “Helikopterler yer görüşü olmayan yerlerde uçmazlar, uçmamalıdırlar. Uçaklar piste inerler.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Kazım Dalkıran, risk alınmaması gerektiğini kaydederek, “Helikopterler her yere inmez, sis olan şartlarda helikopterler uçmaz. Yüksek şartlarda, görüş olan yerlerde, yer görüşü olan yerlerde helikopter uçar” açıklamasını yaptı.