Boş koltuk ve algı yönetimi
Geçtiğimiz hafta tarihi denilebilecek bir buluşmaya tanıklık ettik. Tam sekiz yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir araya geldi. AK Parti Genel Merkezinde gerçekleşen görüşme, siyasi iklimi de değiştirdi.
Tarihi buluşmadan paylaşılan ilk fotoğraflar çok konuşuldu. Görüşme detayları hakkında bilgi paylaşımının yavaş olması, o bilgi boşluğunun çeşitli çıkarımlarla doldurulması eğilimini yarattı. Simgeler ve sembollere dayandırılarak, diplomasi ve protokol kurallarına bakılarak fotoğraflar değerlendirildi. Bu değerlendirmelerdeki yorum farklılıkları ise olay kadar taşıdığı anlamın ve nasıl algılandığının önemini de işaret ediyordu.
Algı, herhangi bir kişi ya da olayın idrak edildiği süreçtir. İnsan, diğer varlıklardan bilişsel becerileri ile ayrılır. Duyu organları yardımıyla dış dünyadan verileri toplar. Bunları anlamlandırır, yorumlar ve aktarabilir. Yani toplanan veriye anlam yüklendiğinde algılama gerçekleşmiş olur. Çok klasik bir örnek vermek gerekirse yarısına kadar su dolu bir bardağa bakanların bir kısmı bardağı dolu bir kısmı ise boş olarak algılar.
Algılama bazı özelliklere bağlı olduğundan farklı şekilde gerçekleşebilir. Bu özellikler;
Algılayanın kişilik özellikleri, duygu ve düşünceler, deneyimler, kültür gibi özellikleri,
Algılanan varlığın özellikleri,
Algılamanın gerçekleştiği ortam, koşullardır.
Herhangi bir konuda istenilen yönde bir algılama oluşturmak için bu özellikler ön plana çıkıyor. O halde burada kritik bir soru sormak gerekiyor.
Algımız gerçekten bize mi ait?
Bu saydığım özellikler gerçek ile gerçeğin algılanması arasında farklılık olduğunu gösterir. İşte aradaki o fark, algı kavramını bize ait olmaktan çıkarıyor. Yönetilebilen bir konuya dönüştürüyor.
Siyasal aktörler için sadece seçim dönemlerinde değil her zaman nasıl algılandıkları önem taşıyor. Politik yazının en bilinen eserlerinden Prens’te Machiavelli başarılı bir siyasetçi olmak için erdemli olmayı değil erdemli görünmeyi yeterli bulur. Bu tespit, siyaset işini yapanlar için halkın beklentisine uygun bir görünümün önemini yansıtır. Bugün bu durumu ifade eden kavramı çok sık duyuyoruz: Algı Yönetimi.
Bir düşünceyi, tutumu, davranışı değiştirmek ya da kabul ettirmek amacıyla Algı Yönetimi stratejilerine başvurulabiliyor. Örneğin liderler ve siyasi partiler, iyi bir izlenim yaratma, kararlarının desteklenmesini sağlamak için yarışıyor. Bu rekabet, stratejik davranmayı da gerektiriyor. Siyasi liderler, güçlü imaj için algılamayı şekillendirecek stratejik yaklaşımla, kendilerini onaylanacak şekilde sunar. Zayıf yanlarını geri planda tutar. Duygu ve davranışlarını kontrol eder. Liderlerin kişilikleri, kılık kıyafet seçimleri, beden dilini nasıl kullandıkları, ses tonları, şive gibi konuşma alışkanlıkları, yaratmak istedikleri güçlü imaj ve izlenim için önem taşır.
Çevremizi algıladığımızda bu bizim gerçekliğimizi oluşturmaktadır. Ve görüldüğü gibi bu gerçeklik çok fazla unsurun etkisine açık olduğu için oldukça kaygan bir zemindir. Dışarıdan yapılacak müdahaleler algının çarpıtılmasına, yönlendirilmesine yol açabilir. Olaylar, konular, kişiler ve kurumlarla ilgili geniş kitleleri istenilen yönde etkilemek amaçlanır. Bu etki davranışa dönüşebilir. Bu durum karşımıza bu çağın belki de en önemli sorunu olan dezenformasyonu çıkarıyor. Algı yönetmek amacıyla mesela seçmenin duygularını etkilemek, korkutmak için yanlış bilgi paylaşılıyor. Kasıtlı olarak görseller üzerinde oynanıyor. Başka olaylarda çekilmiş görüntüler ve fotoğraflar manipülasyon amacıyla servis ediliyor.
Toplumsal bellek zayıf olduğunda, bireylerin merak duygusu köreldiğinde ve bilginin doğruluğu sorgulanmadığında kitleler manipüle edilebiliyor ve algı yönetiliyor.
Boş koltuk nasıl algılandı?
Tarihi görüşmeye dönecek olursam Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i AK Parti Genel Merkezinde kabul etmesi bir jest olarak yorumlandı. Cumhurbaşkanlığı protokolünün uygulanması beraberinde boş koltuk tartışmasını getirdi.
Bu tartışmanın temelinde toplumun hafızasında hala taze olan olaylar yer alıyordu. İBB Belediye başkanı İmamoğlu’nun kırık bir sandalyede ve Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun kanepede ağırlanması örnekleri henüz unutulmadı.
Bu geçmiş deneyimler, sandalye üzerinden mesaj verildiği kanaatini oluşturdu. Kamuoyunu Özel’in ağırlandığı oturma düzenindeki sembolleri çözümlemeye yöneltti.
Neticede buluşma AK Parti Lideri ile değil Cumhurbaşkanı ile yapılmıştı. Randevu talep edilmiş ve kabul protokolü uygulanmıştı. Yani eşit düzeyde liderlerin buluşması değildi. Bu da o boş sandalyenin gerçekte neden orada olduğunu açıklıyordu.
Algılar gerçeğin üzerini örterek gerçekten daha gerçek oluyor. O halde boş koltuğun neden orada olduğu bilgisi kadar toplumun o boş koltuğu nasıl algıladığı da önem taşıyor.
Bu durumda insan sormadan edemiyor.
Bu algılama görüşme sonrası medyada gündem olan İmamoğlu-Özel rekabeti ile ilgili olabilir mi?