Dağlarına bahar gelir mi memleketimin?
Özellikle de 31 Mart Yerel seçimlerinde muhalefetin elde ettiği başarıdan sonra insanların sıkça söylediği bir söz “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin”
Aykırı şair, halk ozanı Ahmet Arif’in bir şiirinden alınan bu dizeler tüm devrimcilerin dilinden düşmeyen bir türküye dönüştü zamanla.
Şiiri Rahmi Saltuk bestelediği için birçok yerde sanki sözler de ona aitmiş gibi gösterilse de şiir devrimci halk ozanı Ahmet Arif’e aittir.
Sözleri yüreğimize mıh gibi işleyen, her dinlediğimizde içimizi acıtan bu muhteşem dizelerden dolayı Ahmet Arif’i bir kez daha saygıyla anıyorum.
Cezaevi koşullarında yüreği insan ve memleket sevgisiyle dolu bir insanın çığlıklarıydı bu sözler.
Esir düşmek kahramanlık değil elbet ancak cezaevine düşmeyenin bu duyguları anlayabilmesi çok zor.
Günümüzde de ne zaman umuda ihtiyaç duysak ne zaman dara düşsek, barışı özlesek onun bu güzel dizelerine sarılırız.
“Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere
Yastığım, ranzam, zincirim
Uğruna ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim
Haberin var mı?
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin “
Nisan ayının ortalarına geldiğimiz şu günlerde gerçekten bir bahar huzuru kaplamış dört bir yanı.
22 yıldır bir karabasan gibi üstümüze çöken, yenilmesi imkansız gibi görünen tek adam iktidarını sandıkta alaşağı eden muhalefetin bu sürpriz başarısının moral üstünlüğü de etkili oldu kuşkusuz bu ruh halimizde.
Her ne kadar hala 5 li çete tüm devlet olanaklarını kullanarak kıyılarımızı yağmalamayı, ormanlarımızı, verimli tarım arazilerini maden arama bahanesiyle talan etmeyi sürdürse de baharın toprağa, çiçeğe, doğaya can vermesi gibi, bu seçim sonuçları halkımıza da can suyu oldu adeta.
Sularımıza el koyan enerji baronlarına inat bu umudu büyütmek, dayanışmayı yükseltmek, mücadeleyi inatla sürdürmek zorundayız.
Umutlarımız yeşerdi, yeniden hayal kurmaya, yeni bir dünyanın, daha özgür bir Türkiye’nin yaratılabileceği fikrine inanmaya başladık.
İnanmakla mümkün yeni bir hayata, daha özgür, daha mutlu, barış içinde eşit yurttaşlar olarak yaşayabileceğimiz günlere kavuşacağımıza.
Bu ülkenin gerçek yurtseverleri demokrasi mücadelesi içinde boy veriyorlar.
Siyaseti meslek edinmiş kişilerden halka öncülük yapmasını, emekten yana tavır almasını beklemek yanlışından kurtulmamız gerekiyor.
Bir siyasi partiye üye olmayı örgütlü mücadele sananlar bir yana siyasi beklentilerine kişisel çıkar ve hedeflerine ulaşmak için siyaset yapanlardan, halkı kullananlardan kurtulmak gerekiyor.
Muğla İkizköy’de köylülerin Akbelen ormanları için verdiği zorlu mücadeleyi bilmeyen yoktur.
Türkiye demokrasi tarihinde önemli bir köşe taşı olarak anılacak Akbelen direnişinin isimsiz kahramanları vardı.
Bunların başında da Nejla Işık gelir.
Yıllardır her türlü baskı ve saldırılara, jandarma dipçiğine, polis copuna rağmen yılmadan mücadelesini sürdüren Nejla Işık bu dik duruşuyla eylemler içinde yetişen bir halk kahramanı oldu.
Sonunda da bu yerel seçimlerde İkizköy halkı onu mahallelerine muhtar seçtiler.
İşte gerçek halk siyaseti budur.
Bu tür insanları desteklemek, korumak, geleceğe hazırlamak gerek.
Yeni Nejla Işık’lar, gerçek halk kahramanları yetiştirmemiz yerine siyasi partilerin merkez kontenjanlarından yerel yöneticiler atayarak halkı yanınıza alamazsınız.
Önemli olan iktidar olmak değil, muktedir olmaktır.
Yerel iktidarın zafer sarhoşluğuna kapılmak kolay ama bu başarıyı gerçek halk iktidarıyla taçlandırmak öyle kolay değil. Yerel yönetimlerde verilecek başarılı hizmetler elbette Türkiye siyasetini olumlu yönde etkileyecektir.
Ama unutulmamalı ki, hayat pahalılığı devam ediyor, enflasyon artarak sürüyor, emekli perişan, işsizlik had safhada, eğitim ve sağlık sistemi çökmüş bir ülkede yalnızca yerel yönetimlerde iktidar olmak yetmiyor.
Umarım muhalefet eline geçen bu krediyi en iyi şekilde kullanır.