Skor güzel ama oyun kötü
Fenerbahçe’nin Pendikspor’u ağırladığı maç şahsen beni yine şaşırtmadı diyebilirim. Maç esnasında yanımda bulunan kişilere takımın gol yemeden baskı kuramayacağını söylemiştim. İlk dikkatimi çeken şey daha maçın üçüncü dakikasından itibaren yatmaya başlayan rakip takım oyuncuları oldu. Daha önce de söylediğim gibi Süper Lig seviyesinde oynayan oyuncuların Fenerbahçe’den bu kadar korkması, maça çıkmadan bitirmek istemeleri tam anlamıyla gurursuz, onursuz bir davranış benim gözümde. Artık eşi benzeri görülmemiş bir karar ile topun oyunda kaldığı süreyi azaltan takımlara saha içi ve saha dışı yaptırımların uygulanma zamanı çoktan gelmiştir. Gelelim maça; İlk yarıda Pendikspor ve Fenerbahçeli oyuncular formalarını değiştirse kimse aralarındaki farkı anlayamazdı. Deplasman takımı oyuna hükmetti, sahanın her yerinde bastı ve skoru da 1-0 a taşıdı. Fenerbahçe ise tepki bile koyamadı ortaya. Çünkü kadro baştan aşağı yanlıştı ve inisiyatif alması gereken oyuncuları gerçekten çok kötüydü. Cengiz sanki kariyerinde topu ilk defa görmüş gibiydi, İsmail Yüksek’in yokluğunda Fred yapayalnız kaldı. Krunic ise bir golf sporcusu gibi istifini hiç bozmadan ilk 45 dakikayı tamamladı. Hep eleştirdiğim Mert Hakan yine çok güzel bir gol attı ama onun dışında çok çabalamasına rağmen kapasitesinin sınırlarına takıldı. Pas hataları, top kayıpları ve duran topları israf edişi ile beni yine tatmin etmedi. İç sahada bariz güç farkı olan bir maçta daha ofansif, daha hücumcu bir ilk 11 denenebilirdi. Fenerbahçeliler olarak dünya gözü ile şu çift forvetli kadroyu görmek istiyoruz artık.
KIRMIZI KARTLAR BELLİYDİ
İlk yarıdaki oyunu ve taraflar arasındaki gerginliği seyrederken kırmızı kartın adeta kokusunu aldık. Maçın ilerleyen dakikalarının daha gergin geçeceği belliydi. Fenerbahçe’de daha sakin kalması gereken Dzeko bile uzun itirazları ve hakeme yaptığı el kol hareketleri ile kırmızı kartın kıyısında geziniyordu adeta. Biliyoruz ki tecrübeli oyuncular hakemleri baskı altına alma konusunda da bu tecrübelerini iyi kullanır. Ancak Dzeko bir ara kantarın topuzunu kaçırdı diyebilirim. Hakem ilk sarı kartını erken çıkardığı için ona karşı sanki biraz daha tolerans göstermek zorunda kalmış gibiydi. Çok fazla temaslı ve gergin geçen bu tarz maçlarda hele ki seyirci avantajı sizin yanınızda ise sakin kalıp rakibin eksilmesini beklemek daha mantıklı geliyor. Unutmayalım ki futbol aynı zamanda bir mental savaştır ve stres yönetimidir.
PENALTI MI DEĞİL Mİ?
Büyük bir açık sözlülükle söylüyorum ki ‘VAR’ olmasa Fenerbahçe’nin penaltı kazandığı pozisyonda kamuoyunun çoğunluğu penaltı vermezdi. Kural kitapçığı İrfan’a yapılan faulde içerden hamle yapan oyuncuyu ve İrfan’ın bir ayağının çizgide oluşunu referans aldığı için kurala göre penaltı verildi. Ancak yoruma göre ben serbest vuruş olması gerektiğini düşünüyorum. Futbol oyun kuralları bu kadar keskin çizgiler ile belirlendiğinde bunun gibi dışarıdan absürt görünen kararlar ortaya çıkabiliyor. Geçen haftalarda Dzeko’nun ofsayt pozisyonunu köşe gönderindeki oyuncunun ofsaytı bozmasına rağmen pasif alanda oluşu sebebi ile golün iptal olması gibi… O karar o gün ne kadar mantıksız ise dün kazandığımız penaltı da yine o kadar mantıksız benim gözümde. Evet kurala göre penaltı doğru karar, ama pratikte sahada görünce aklımıza da yatmıyor. Ancak bu pozisyonda İrfan’ın ayağına yapılan müdahale sonrası ikinci sarıdan kırmızı çıkması gerekiyordu.
FERDİ’NİN CİĞERLERİ İNCELENSİN
Ferdi Kadıoğlu için ise ayrı bir parantez açmak lazım. Bu çocukta sanki dört ciğer var!!! Zaten takıma geldiği ilk sezondan beri on üzerinden yedinin altında hiçbir maçını hatırlamıyorum. Ancak son zamanlarda çok ekstra işler yapıyor. Nazar değmesin diyelim. Sahadaki diğer 21 oyuncu düşmeye başladığı zaman Ferdi’nin ne kadar güçlü olduğunu ve iyi çalıştığını anlıyoruz. Herkesin yorulduğu anlarda Ferdi bize oyuna yeni girmiş izlenimi verebiliyor. Bu çalışmasının ödülü olarak yaptığı presten sonra güzel bir ver-kaç ile gol atmayı başardı. Türk futbolunun ve milli takımların en büyük sorunu yıllarca sol ve sağ bekler oldu. Yıllarca dışarıdan bek getirdik, beğenmedik gönderdik. Beğendiklerimiz ise kariyerlerine Avrupa’da devam etmek için ayrıldılar. Fenerbahçe ise bu sezon bek krizini aştı diyebiliriz. Ferdi, Osayi, Mert ve Oosterwolde şuanda ligin en iyi bek rotasyonunu oluşturuyorlar.
FENERBAHÇE DEĞİL ÜLKE MESELESİ
Takımımız Fenerbahçe Avrupa Konferans Ligi’nde rakip Union’u 3-0 mağlup ederek bir mucize olmazsa bir sonraki turu garantiledi diyebilirim. Avrupa’da ülkemizin tek temsilcisi olarak kalan Fenerbahçe, takımı her ne olursa olsun kalbi bu ülke için atan herkesi mutlu etti. Tabi ki içimizde Fenerbahçe’nin mağlubiyetini bekleyen hainler de var ancak onlar en azından bir tur daha bekleyecek gibi görünüyor. Umarım çok uzun bir süre daha beklerler. Avrupa’da hangi takımımız olursa olsun canla başla destekçisi olduğumu belirtmek isterim. Avrupa’da Galatasaray’ın aldığı UEFA kupasından beri futbolda çeyrek ve yarı finaller ile övünüyoruz. Basketbolda ise Euroleague şampiyonlukları çok daha taze ama şuan tekrarı zor görünüyor. Milli takımlar konusunda ise milletçe hala aklımız EURO 2008 de kalmış durumda. Bu şartlarda ülkemizin herhangi bir takımının Avrupa arenasında maç kaybetmesini beklemek, istemek ve bunu dillendirmek ancak kanı bozuk insanların yapacağı bir iştir.
BELÇİKA’DA DOĞRU OYNADI
Geçen haftaki yazımda rakibin dinamik bir takım olduğunu ve oyunun hızını bizim belirlememiz gerektiğini yazmıştım. Doğru kadro ile doğru oyun oynandı diyebilirim. İsmail Kartal sahaya en dinamik, en fizikli kadrosu ile çıktı. Rakip ilk yarı istatistik olarak çok baskılı görünse de takımımızın disiplini ve sakinliği rakip atakları rahatça savuşturmaya yetti. İlk yarı daha çabuk ve iştahlı Batshuayi ile rakibi hem yorup hem skoru değiştirdik, ikinci yarı Dzeko ile daha sakin kalıp bir de istasyon olarak kullandık. Kontra ataklarda ileride akıllı bir pivot, iyi bir pas dağıtıcı olduğu bir kere daha görüldü. Nitekim Oosterwolde’nin golü de bu şekilde oluştu. İsmail Hoca sene başından beri eleştirildiği forvet konusunda bu maçta aklındakileri taraftarlara göstererek anlatmış oldu. Bu tarz radikal denemeleri lig maçlarında da görmeyi diliyorum.
BURUK KAYIRILMAK İSTİYOR
Geçtiğimiz hafta yine çok fazla şaibe ile ve basın açıklamaları ile geçti. Galatasaray başkanı Dursun Özbek abes bir şekilde Aziz Yıldırım’ı FETÖ ile suçladı. Aziz Yıldırım ise okkalı bir cevap verdi. Aslında hiç cevap vermese bile spor kamuoyu bu konuda Aziz Başkan’ı zaten tanıyor. Aziz Yıldırım bu ülkede tüm kurumlara sirayet edilmiş iken FETÖ ile savaşmaya başlayan ilk kişidir ve Fenerbahçe de mücadele eden ilk kulüptür. Bir Fenerbahçeli olarak açıkça söylemeliyim ki böyle bir suçlama ile Dursun Özbek komik duruma düşmüştür. Okan Buruk ise tartışmalı kararlar ile kazanılan Beşiktaş maçından sonra Türk hakemlerini övmüş ve destek olmuştu. Hatta Avrupa’dan daha iyi olduklarını söylemişti. Kendisi puan kaybedilen her maçtan sonra Erden Timur’un hakemleri şikayet ettiğini ve ülkemizde ilk ‘yabancı hakem’ çağrısını kendi kulübünün yaptığını sanırım unutmuş olmalı. Ülkemizde alt ligler dahil belki yüzlerce kulüp hakemlerden şikayetçi ,sahalarda hakemlere fiziksel saldırı oluyor, hakemler polis koruması ile geziyor ve sadece tek bir takım durumdan memnun olduğunu belirtiyor. Çünkü ‘ofsaytımsı’ bir tek onların işine geliyor…