Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

Hakaret suç olmaktan çıkarılmalı mı?

YAYINLAMA:
Hakaret suç olmaktan çıkarılmalı mı?

Öncelikle, çok bilgi sahibi olmayanlar için özel hukuk ve ceza hukuku arasındaki ayrımı açıklamakla başlayalım.

Ceza yargılamalarında, bir taraf daima devlet, yani kamudur. Cumhuriyet Savcısı, ceza davalarında kamuyu temsil eder. Dolayısıyla cezayı işlemiş failin, tüm vatandaşlara yani kamuya karşı bu suçu işlediği ve kamu düzeninin bir bütün olarak zarar gördüğü düşünülür. Dolayısıyla ceza davalarında hâkim karar verir, savcı suçlunun cezalandırılmasını sağlar, sanık ise suçsuz olduğunu veya işlediği fiilin daha az cezayı gerektirdiğini savunur.

Özel hukuk yargılamalarında ise taraflar, sıradan kişilerdir: Davacı ve davalı. Biri talep eder, diğeri ise talebe karşı olarak cevap verir. Mahkeme, günün sonunda kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar verir. Talep edilen şey para da olabilir bir işin yaptırılması da olabilir, yalnızca bir tespitten de ibaret olabilir. Fakat özel hukuk davaları, davacı veya davalı tarafından takip edilir. Savcı gibi kamuyu temsilen davayı takip eden bir süje yoktur. Taraflar takip etmezse devlet yani hâkim takip etmez ve dava düşer. Tarafların umurunda olmayan şey devletin de umurunda değildir.

Gelelim hakaret kelimesinin farklı bağlamlardaki tanımlarına: Türk Dil Kurumunda onur kırma, küçültücü söz veya davranış; Türk Ceza Kanunu’nda bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran söz. Türk Borçlar Kanunu’nda ise kişinin kişilik hakkına saldıran sözler olarak tanımlanmaktadır.

Hakaret yani küfür maalesef Türk insanın dilinde adeta bir sakız gibi kullanılıyor. Kâh şaka maksatlı, kah övmek için, kah sövmek için insanlar birbirlerine rahatlıkla küfür edebiliyorlar. Sanırım Türkiye’nin çok büyük bir kısmı bir kez bile olsun küfür etmeden gününü geçirmiyor. Kimi küfürler o denli günlük hayatın içerisine karışmış bir halde ki, bir kesim için refleks halini almış durumda.

Hakarete uğrayan kişinin Savcılık makamına şikayette bulunması halinde ise hakaret eden kişi üç aydan iki yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile yargılanmaktadır. Birine “salak” dediğinizde dahi en az üç ay hapis cezası ile karşı karşıya kalabilmektesiniz. Ve sizin nezdinizde basit olarak görülebilecek bu hakaret mahiyetindeki suçun karşılığı en az üç ay hapis cezasına tekabül edebilecektir.

Hakaretin günlük hayatımızda bu kadar yaygın olduğu ve yer ettiği bir zamanda, artık insanlar bu işin ticaretini dahi yapıyorlar. Nasıl mı? Sosyal medyada ve toplumda bilinen kişiler (fenomenler), zaman zaman kasti bir şekilde toplumun sinirine dokunan davranışta bulunuyor. Daha sonra bu davranışı gören kişiler hemen sosyal medyadan hakaretler ve küfürler savurmaya başlıyor. Sosyal medyada bilinen şahıs ise, hakaret edenlere karşı hem ceza davası hem de özel hukuk davası açıyor. Bu vesileyle vekalet ücreti ve manevi tazminat ile yüz binlerce lira para kazanabiliyorlar. Evet yanlış duymadınız. Kişi kendine tabiri caizse sövdürüyor ve bundan para kazanıyor.

Hem insanların basit bir söylemden dolayı cezaevine girme tehlikesinin önüne geçmek hem bu işi bir gelir kapısı haline getirenlerin önüne geçmek ve en önemlisi, siyasi olarak bunun bir sansüre aracı olmasını engellemek amacıyla hakaret fiilinin suç olmaktan çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Yani hakaret eden kişi ceza davasında yargılanmamalı, kamu bu sebeple meşgul edilmemelidir. Bunun yerine, hakarete maruz kalan ve gerçekten bundan zarar gören kişi özel hukuk davalarında manevi tazminat talep edebilir.

En nihayetinde hakaret, elbette ki toplumumuzda onaylanan bir şey olmamalı ancak biri diğerine karşı hakarette bulundu diye, devletin savcısı, hâkimi, mübaşiri, yazı işleri memuru bu işle ilgilenmemelidir. İlla kendisine edilen hakarete karşı hukuk önünde bir şeyler yapmak isteyen kişi dava masraflarını ödeyerek hukuk mahkemelerinde tazminat talep eder ve mahkemenin uygun gördüğü bedeli karşı taraftan tahsil eder.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *