Bana yine yazmak düştü!
Yazılarımda ve konuşmalarımda sıkça dile getirdiğim bir söz vardır.
“Toplumun en önemli sorunu hadsizlik, insanlar haddini bilmiyor.”
Çok doğru bulduğum bu tespiti her yerde savunmama karşın ne yazık ki, ben de bu günlerde bir hadsizlik yaptım.
Bodrum Belediye Meclis Üyeliğine talip oldum.
Üstelik de mevcut siyasi partiler yasası ve CHP tüzüğünü çok iyi bilmeme karşın.
Bu tür örgüt içi seçimlerde mutlaka örgüte hakim güçler bir anahtar liste hazırlar ve bu listenin dışında çok özel durumların dışında kimse sıralamada yer alamaz.
Bu gerçeği bilmeme karşın her zamanki gibi o muhalif yanım beni dürttü ve ben haddimi aşan bir işin içine girdim!
Oysa orada kurulmuş bir düzenek var ve ne acıdır ki, mevcut siyaset bunun dışında davrananı sistemin dışına atıyor.
Bunları söylerken anahtar listede yer alıp meclis üyeliğine seçilen kişilere yönelik değil benim eleştirim.
Onlar doğru yerde yer alıp, oyunu kurallarına göre oynadılar, başarılar diliyorum.
Ayrıca onlara listede yer vererek bir güç gösterisi yapanları da kutluyorum, çok iyi organize olmuşlar, listelerini meclise taşıdılar.
Ülkemizi derinden sarsan, acılarını sarmayı, sorunlarına çözüm bulmayı beceremediğimiz depremlerin yıl dönümünde keşke bunları konuşuyor olmasaydık.
Kimi zaman kendime kızmadım desem yalan olur.
İktidarın ülkeyi sonu belirsiz bir karanlığa sürüklediği, anayasanın yok sayıldığı, yargı bağımsızlığının olmadığı, sistem muhaliflerinin baskılandığı, anlamsız soruşturmalar, göz altılarla sindirilmeye çalışıldığı, gezi mağdurlarının cezaevinde rehin tutulduğu günlerde senin ne işin var, bu tür siyasi yarışların içinde?
Akbelen’de ki marjinal Zehra nineyi yaz, bir yemekte bir yoksul ailenin bir aylık gelirini harcayanlara inat, Bodrum’un Öteki Yüzünü yaz.
Yıllardır gündemden düşürmediğin Üniversite öğrencilerinin yurt sorununun çözülemeyişinin ardında yatan acı gerçekleri yaz.
En sonunda utanma belası, seçim vaadleri içerisinde yer alan Bodrum’un en temel ihtiyacı olan Kültür Merkezinin niye bu kadar önemli olduğunu, kimlerin engel olmaya çalıştığını yaz.
İnsan potansiyeli açısından Türkiye’nin en zengin ve şanslı bölgesi olan Bodrum’da niye bu insanlardan yararlanılmadığını, Bodrum Lobisinin hangi sermaye gruplarıyla birlikte bu güzelim kenti yaşanamaz hale getirdiğini yaz!
Hala öğrenemedin; yaşamın boyunca eşit yurttaşlık temelinde barış içinde bir arada yaşayabilmek adına verdiğin emek, demokrasi ve barış mücadelesinin, bu uğurda çektiğin acıların, ödediğin bedellerin Bodrum’da pek bir anlam ifade etmediğini.
Emekli maaşının dışında dikili bir ağacı bile olmayan biri olarak ne imara açılmasını beklediğin bir arsan, ne kaçak yapılmış bir binan yok iken ne işin var senin bu tür işlerde!
Sen yine barışa dair yaz, sivil düşün, Bodrum’un Öteki Yüzünde yaşanmış hikayeleri dile getir.
Ve sonuçta “Nereye Baksan Acı”
Binlerce köşe yazısı, 7 tane kitap yazmışsın, cezaevlerinde yatmış, işkenceler görmüşsün, kimin umurunda!
Kitap yazmaya benzemiyor, siyasetteki entrikaları anlamak.
Yaklaşan yerel seçimler bir kez daha gösterdi ki, amaç seçim kazanmak değil, seçimlerde kimleri başkan yapacağınız öne çıkıyor.
Bizim gibiler hala çözemedik, demokrasi ve barış mücadelesinde siyasi partiler-sermaye arasındaki bu çetrefilli ilişkileri.
Hangi siyasal görüşte olduğunuzun pek bir anlamı yok.
Hangi çıkar grubuna, sermaye çevresine daha yakın olduğunuz, toplumun hangi kesiminden yana olduğunuz ve onların çıkarlarını hangi siyasi partide daha iyi koruyacağınız üzerine kurulu bir siyaset tarzı uygulayacağınız önemli hale geliyor.
Siyasetin bu acı gerçeğini göremeyen bizim gibi hadsizler! Ancak söyledikleri, yazdıklarıyla kalıyorlar orta yerde.
Sakın ola yanlış anlaşılmasın.
Bu yazdıklarım Bodrum Belediye Meclis üyeliği seçimlerinde listeye girememiş olmaktan kaynaklı bir serzeniş değil.
Aksine seçimlerde bana bile-isteye oy veren, destek olan gönül dostlarına sonsuz teşekkürler ediyorum.
Bir kez daha ve son kez böyle bir deneyimi yaşamamı, siyasetin gerçek yüzünü yeniden görmemi sağladılar.
Dilimizin döndüğü, gücümüz yettiği ölçüde emek mücadelesinin içinde yer almaya, katkı vermeye devam edeceğiz.
Sonuçta biz yine yazılarımıza döneceğiz.
Her zaman sıkça yinelediğim gibi; siyaset, yalnızca siyasi partilerde yapılmıyor.
Siyaset bir yaşam tarzıdır ve bizler yaşadığımız sürece ilkeli siyasetten yana olacağız.
Bir kez daha bir yıl önce depremde yitirdiğimiz yüzbinlerce yurttaşımızı saygıyla anıyorum.