Babalar ve Kızları
Hayatımızdaki en önemli ilişki, kendimizle olan ilişkimizdir. Manevi rahatlama, spiritüel uyanış, aydınlanma ya da bir çok hastalığın tedavisi için ilk atmamız gereken adım öncelikle içe dönmektir.
İç hesaplaşmalarımız, ilk aşkımızın kim olduğunu sorgulamamızla başlar bazen. Bu bizim cevabını içten içe bilsek de dışa vurumunu baskılayıp, kendimize sormaya ve farklı cevaplar vermeye devam ettiğimiz bir sorudur..
İlk aşkım gerçekten babam mıydı?
Karşı cins olarak gördüğümüz, tanıdığımız ilk kişi babamızdır. Onun enerjisinden meydana geliriz, eril enerji kaynağımızın ilk tedarikçisi odur. Bu onu sevsek de sevmesek de çok tanımasak da böyledir. İnkar eden sayısı çok olmakla birlikte, onlardan genelde şunları duyarız; “Hayır ben abime, dayıma, amcama hayrandım, ilk aşkım oydu.”
Ancak seçtiğimiz bu diğer aile ferdi, aklımızın ermeye başladığı dönemle birlikte, onun babamızdan daha iyi bir rol model olduğunu anlamamız ile birlikte devreye giren kişidir. Peki ya ondan öncesi; hatırlayamadığımız yaşlardaki bilincimiz..
İlk aşkının abisi, dayısı olduğunu söyleyen kadınları bir inceleyin. Yaptıkları erkek seçimleri kişilik olarak babaya mı daha çok benziyor yoksa sonradan bilinçli olarak seçilen o kişiye mi?.. Tabiki de babaya benziyor.
Tanıdığımız ve güvendiğimiz ilk karşı cins olan babamızı, çaresiz ve kaçınılmaz bir şekilde beyaz atlı prensimiz ilan ederiz içimizde. Psikolojide literatüre “Elektra kompleksi” olarak geçen fallik dönemdeki kız çocuklarının babalarına aşık olup, annelerine öfke ve kıskançlık beslemeye başlamaları durumu gelecek yıllara böyle sirayet ediyor olabilir.
Her ne kadar bir çok kişi bunu kabul etmek istemese de babam gibi birini istemiyorum dese de bilinçaltları onları aynı arketipe ve aynı hikaye örgüsüne tekrar tekrar çeker. Aşkta, ilişkilerde, özgüvende, bedenini sevme ya da reddetmede, hayır diyememe, karşı koyamama yada aşırı kontrollü olup her şeye karşı koyma eğilimlerimizin çoğu baba kaynaklı gelişir. Babanız muhteşem bir eş ve babaysa ne mutlu size! İlk aşkınızın o olması size ilişkilerde hayat boyu kolaylık sağlayacaktır.
Peki ya babanız eşini ve çocuklarını döven ya da şiddet eğilimli, alkolik bir babaysa.. Ya da fiziki olarak bir iz bırakmasa da psikolojik olarak aşağılayan, küçük gören, yok sayan, küfür eden, baskılayan, sindiren ve bir birey olmaya izin vermeyen bir babaysa..
Ben ailelerimizi bizim seçtiğimize inananlardanım. Birçok kadının karmasında baba faktörü yoğun olarak yer alır ve bu, ergenlik dönemi problemleri, yanlış birliktelik ve evlilikler yapma, seçtiği insanların babaya benzemesi sebebiyle çocuklarının da kendisininki gibi bir çocukluk ve travma dolu bir hayat yaşamasına sebep olur. “Annenin kaderi kızına çeyiz olur.” deyimi psikolojik olarak oldukça akla yatkın ve doğrudur.
Bu handikaptan çıkmak için öncelikle gerekli desteği uzman psikologlardan almayı ihmal etmemelisiniz. Daha hafif durumlarda belki bunu babanızla yüz yüze konuşarak iki lafın belini kırabilir, belki oturup onun çocukluk anılarını dinleyebilirsiniz. Bu onu anlamanızı ve affetmenizi kolaylaştıracaktır. Bu affediş ikinizin ilişkisinden ziyade, sizin tüm karşı cinsle olan ilişkinizi etkileyecek bir affediştir ve özgürleşmeniz için önemli bir adımdır. Buradaki affetmenin sadece olanı olduğu gibi kabul edip, içinizdeki yaraları hapsetmeyi bırakmak, affedememe yükünden kendinizi kurtarmak olduğunu belirtmeliyim. Unutmayın ki bir zamanlar o da çocuktu ve o da büyük ihtimalle buna benzer şeyler yaşadı… Eğer yüz yüze konuşamıyor ya da konuşmak istemiyorsanız; vermeyecek olsanız bile ona mektup yazıp içinizi dökerek bir arınma sağlayabilirsiniz.
Ve en önemlisi eş seçimi yaparken kendinize hayat arkadaşı seçiyor olmanın yanı sıra çocuklarınızın babalarını seçtiğinizi unutmayın. Ebeveynlerimizle yaşadığımız iç hesaplaşmalarımızı kapatmadan, hayatımıza sonradan dahil olmuş insanlarla olan hesaplaşmalar hiç kapanmıyor. Sizin hesaplaşmanız belki yeni başlıyordur. Alın kağıdı kalemi elinize. Ve babanızla bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.
İyi yolculuklar..