Asıl sorun beklentilerde!
Shakespeare diyor ki;
“Kendimi her zaman mutlu hissederim.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü kimseden bir şey ummam, beklentiler daima yaralar.
Hayat kısadır, öyleyse hayatınızı sevin.
Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.
Sadece kendiniz için yaşayın ve konuşmadan önce dinleyin,
Yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın,
Dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin,
Nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın,
Ölmeden önce yaşayın.
Hayat budur, onu hissedin,
yaşayın ve ondan hoşnut olun.”
Ne güzel birer İnci gibi ifadeler değil mi? Hayatı yaşamanın anahtarı gibi kısa ve öz bir şiir.
Hayattan, çevremizden, ailemizden, işimizden ne çok bekliyoruz oysa kendi yükümüzü yanımızda olanlara ve olmayanlara yüklüyoruz.
Yaşam: beklenti üzerine değil, gerçekleştirdiğimiz düşünce ve eylemler üzerine kuruludur. Hani bazıları der ya "ben sıfır beklenti içinde yaşıyorum" evet evet kesinlikle öylesindir diyorum içimden. Anlamayacağını bildiğim konuları anlatmaktan çok önceden vazgeçtim. Haklısın, özür dilerim, kusura bakma, bana müsaade gibi kaçış sözlerim konuyu orada noktalamaya çalışma şeklimdir.
Beklentiler olmadan elbette bu yaşam döngüsü yol almayacaktır evet ama ne kadar olasılıksız o kadar da gereksiz hayal kurmaktan başka ne işe yarar ki?
Olma ihtimaline göre düşük bir beklenti içinde kabuğuna sığdırmak daha rahat bir çözüm bence.
Mesela
- bu dönem zam yüksek yapıldı sanırım sonrakine beni şirkete ortak edecek gibi geniş hayallerle kurulan beklentiler
-Küçükken elime saç fırçasını alıp aynaya bakarak şarkı söyler ve kendimi sahnede görürdüm sanki ileride büyük bir şarkıcı olmuşum da konser veriyormuş edasıyla :) saç fırçasından beklentim tavanmış meğer
Beklenti oranı ne kadar düşük olursa mutlu olma ihtimali de o kadar yüksektir. Yapılabilecek, olabilecek düzeyde mantıksal beklentilerin volümü her zaman düşüktür ve bunun sonucu da haliyle az üzüntü demektir.
Robin Sharma da buna benzer bir cümlede şöyle diyor: “İnsan, beklentisi kadar mutludur. Bunun da formülü sıfır beklenti”
Hayatın sundukları ile olanaksız mucizeleri karıştırmamak, o an'ı bardağın dolu tarafından bakarak yaşamak en güzeli. Hayat zor fakat daha da zorlaştırmamak lazım.
Bir de karşı taraftan kendimiz gibi davranmasını beklemek gibi bir huyumuz var "ben olsaydım bunu yapmazdım, şunu yapardım" iyi de sen o değilsin ve onun yaşanmışlıkları, onu o yapan özellikler sende yok ki neyi nasıl yaparsın. Karşı taraftan sen olmasını neden bekleyesin ki. Sen sen ol, karşıdakine olası saygıyı göster ve anlamaya çalış yeterli aslında.
İlla olmayacak düşler içinde olma ihtimalini düşüneceğiz değil mi? Eşimizden, arkadaşımızdan, ailemizden beklentilerimiz düşük volümde tutalım. Gelecek insanın kendi elindedir, bir başkasının kumandasında değil bu sebeple beklentilerimizi kendi yapabileceklerimi ve olma ihtimaline karşı tutalım.
Hayat akışta kalınca keyif verir, o anı yaşadıkça keyif verir.
Asıl sorun beklentilerdeki yansıma oranında...
Cahit Zarifoğlu'un güzel bir şiiri ile konuyu noktalayalım
"Burası dünya;
Ne çok kıymetlendirdik
Oysa bir tarla idi
Ekip biçip gidecektik."
Güzellikler, mutluluklar beklentilerin içinde gizlidir bence