Hayat devam ediyor
Cumhuriyet tarihinin belki de en önemli ancak bir o denli adil ve eşit olmayan seçiminin ardından seçmenler eski Cumhurbaşkanını yeniden seçti.
Düşünün ki bir müsabaka öncesi, sizin takımınızdan birçok oyuncuya kart gösterilmiş, cezalı duruma düşmüş, federasyon taraflı davranıp, oyunu rakip takımın sahasına almış, hakem ayarlanmış, sizin taraftarlarınız stada alınmıyor!
Ne yaparsınız?
Ya baştan bu haksızlığa, kuralsızlığa karşı çıkıp sahaya çıkmayacaksınız ya da bütün bu olumsuz koşullara karşın maçı oynamayı kabul ettiyseniz sonucuna katlanacaksınız.
Kaldı ki, maçın sonucu önceden yazılmış olduğu için sizin attığını gol ofsayt sayılır, rakip takıma haksız penaltılar verilir ve sonuç olarak üç puan rakibe yazılır.
Bu noktada ağlayıp sızlamanın, kendi içinizde suçlu aramanın kimseye yararı yok.
Bir sonraki maça hazırlanmak ve oyuncularınızı yeniden motive etmek zorundasınız.
Seyirci hep kendi takımı galip gelsin ister.
Her yenilginin ardından ya “yönetim istifa “sesleri gelir ya da yönetim kendini kurtarmak için teknik direktörü feda eder.
Oysa şu gerçeği kabul etmek gerekir.
Her maçın ayrı bir coşkusu, psikolojisi, kendine özgü havası vardır.
Şimdi sanki her şeyin sonu, kıyamet günü gibi davranıp toplumda karamsarlık yapmaya kimsenin hakkı yoktur.
Siyasetçiler ve de siyasi parti üyeleri fanatik futbol taraftarı gibi davranamazlar.
Doğrudur, bu yarış eşit koşullarda yapılmamıştır.
Cumhur ittifakı, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere; bakanları, milletvekilleri ve en önemlisi kamu görevlileri dahil devletin tüm olanaklarını sınırsızca ve haksız biçimde kullanmışlardır.
Seçim kampanyası boyunca yalan, iftira, montaj videolarla halkı yanıltmaya yönelik resmi kurumları ve medyayı fütursuzca kullandıkları gibi millet ittifakına yönelik her türlü baskıcı yöntemleri uygulamışlardır.
Şimdi de hazine arazilerini ve vatandaşlık satmanın dışında söyleyecek sözleri, anlatacak hikayeleri, uygulayacak tek bir ciddi projeleri olmadığı için dokuz ay sonra yapılacak yerel seçimlerde ön almak adına ittifak içine nifak tohumları saçmaya başlayacaklar.
Anlaşılan o ki muhalefet daha şimdiden iktidarın bu oyununa bodoslama dalıyor.
Mevcut siyasal konjonktür, iktidarın hukuk dışı uygulamaları bir yana sonuçta halk iradesine saygı göstermek, sandık sonuçlarını kabullenmek zorundayız.
Kuşkusuz, seçim öncesi ve sırasında yapılan hatalar, eksikler varsa elbette konuşulmalıdır.
Ama suçlu yaratmak için değil, yakın zamanda yapılacak yerel seçimler ya da olası bir erken seçime yönelik ders çıkarmak için.
İlerlemiş yaşına, tüm zorluklara ve ülke koşullarına rağmen verdiği mücadele, gösterdiği performans ve özverili çabalarından dolayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na siyaset tarihinde çok özel bir sayfa açılmalıdır.
Seçimler öncesi neredeyse bir yıla yakın “kazanacak aday” değil türünden anlamsız eleştirilerle Kılıçdaroğlu’nu yıpratanların şimdi onun bu bence tarihi başarısını gölgelemeye ne hakkı ne de haddi olamaz.
Bazan kadro seçiminde, kimi zaman aksiyon almada hatalar yapmış olsa da Kemal Kılıçdaroğlu iki yıl boyunca kimsenin gerçekleştiremeyeceği bir operasyonu sorunsuz yürütmüştür.
Peki şimdi ne yapmalı?
Ben kendi adıma bu sabah yıllardır ilk kez erken kalktım, deniz kenarına inip bir saate yakın yürüyüş yaptım. Yaklaşık 6 bin adım yürümüşüm, akşama kadar on bine çıkaracağım ve bunu rutin olarak her gün yapmaya karar verdim.
Uzun zamandır siyasetin gereksiz yoğunluğundan zaman ayıramadığım okumalarıma yeniden başlayacağım. Hatta planlayıp gerçekleştirmeyi ertelediğim öykü ve roman çalışmalarına ağırlık vereceğim.
Açlık diyeti türünden zorlama uygulamaları bırakıp, beslenme alışkanlığımı ve yemek kültürümü değiştirmeyi deneyeceğim.
Örneğin ekmeği hayatımdan çıkarıp sporla birlikte sağlıklı kilo vermeye çalışacağım.
Giymediğim fazla giysilerimi, kullanmadığım eşyalarımı ihtiyacı olanlara dağıtacağım.
Kendime, sevdiklerime, dostlarıma daha çok zaman ayırmak gibi bir niyetim var.
Çünkü inanıyorum ki, bizleri daha zorlu günler bekliyor ve sağlıklı, güçlü olmak zorundayız.
Çünkü biliyorum ki, hayat yaşamaya değer ve bunu en çok biz hak ediyoruz.
Alınan bir seçim yenilgisi hayatın sonu olmadığı gibi bu iktidarın uzun süre bu ülkeyi yönetebilecek ne gerçekçi politikaları ne uygulayacak enerjisi kalmadı.
Hepsinden de önemlisi halkını mutlu etmek gibi bir derdi, toplumu kucaklamak gibi bir niyeti de yok. Oysa bu ülkenin güzel insanlarının barışa, huzura o kadar çok ihtiyacı var ki!
Daha düne kadar birbirlerine ağıza alınmayacak sözleri söyleyenlerin bu çıkar iş birliğini uzun zaman sürdürebilmeleri mümkün değil.
Sabırla ve inatla kendimizi yenilemek, hayata tutunmak, yeni koşullara uygun mücadele biçimleriyle yeniden kazanmak zorundayız.
Tüm sıkıntılarına, zorluklarına karşın hayat devam ediyor.