Kadının yüzü yok
Kadına değer yok, kadının özgürlüğü olmaz, kadın sosyal hayatın içinde olamaz!
Tüm bunları bize dayatan erkek egemen sisteme tepki olarak sevgili Duygu Asena bir dönem kitabını da yazmıştı. Kadının Adı Yok.
Haydi adını yok etmeye çalıştınız, şiddet ve baskı uyguladınız, taciz ettiniz, direnince işkence yaptınız, öldürdünüz anladık da doğrusu bu kadarına da pes!
Ak Partiye ve Erdoğan’a olmadık hakaretleri yaptıktan sonra keskin bir dönüşle Cumhur ittifakına katılan Yeniden Refah Partisinden utanç duyulacak bir uygulama daha.
Yaklaşan seçimler için hazırladıkları kampanya aracında kadın milletvekili adayının yüzü görünmesin diye karartmışlar.
Erkek adayın yanında kara bir gölge gibi yer alan kadın aday görüntüsü bu partinin ve içerisinde yer aldığı ittifakın kadına yönelik bakış açısının en somut göstergesi.
Madem kadının varlığından bu kadar rahatsız oluyorsunuz onu göstermelik olarak aday yapmanızın ne anlamı var.
Gerçi ittifaka katılma gerekçesi olarak kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin yasaların kaldırılmasını talep eden bir partiden başka ne beklenebilirdi ki!
Yeniden Refah Partisi kadına yönelik politikalarını açıkça ortaya koymuştu, asıl her konuda iki yüzlü bir politika izleyen AK Parti’ye ne demeli!
Ak Parti içerisinde kuşkusuz aile kavramını önemseyen, kadına değer veren vicdan sahibi insanlar da vardır.
Onlar nasıl içlerine sindirebiliyorlar kadının yüzünü bile fotoğraflarda gizleyen bir zihniyeti.
Gonca Kuriş’i domuz bağıyla işkence ederek öldüren katillerle bir arada olmayı nasıl kabul edebiliyorlar?
Bu nasıl bir anlayıştır ki, hala İçişleri Bakanlığı yapan kişi “14 Mayısta seçimleri Millet İttifakı alırsa bu bir darbedir” diyebiliyor.
Bir başkası, Dışişleri Bakanı kalkıp” Seçimi kaybedersek iktidarı vermeyiz” türünden talihsiz açıklamalar yapabiliyor.
Tüm bunlar gösteriyor ki, artık mevcut iktidar da gideceğini anladı.
Panik ve telaş içerisinde “kazanmak için her yol mübahtır” anlayışıyla son kozlarını oynuyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar artık tünelin ucunda ışık göründü.
Ne gözaltı ve tutuklamalarla yaratmaya çalıştıkları korku iklimi ne de seçimlere az bir zaman kala bir muhalefet partisiymiş gibi yaptıkları vaatler, popülist politikalar; yetmeyecek onları iktidarda tutmaya.
Bu seçim ülkemizin geleceğini belirleyecek denli acil ve yaşamsal öneme sahip bir sınava dönüşmüştür.
Bir yanda adına itibar dedikleri bir savurganlık, şatafat içerisinde ülkenin kaynaklarını vahşice yok edenler, diğer yanda evine ekmek götürmekte zorlanan geniş halk yığınları!
Bir yanda lüks villalarda, yalılarda korkunç bir servetin nimetleriyle sefa sürenler, öte yanda kirasını ödeyemeyen yoksul emekçiler.
Daha da fenası asrın felaketi sonrası, depremin üzerinden üç ay geçmiş olmasına rağmen hala barınmak için bir çadır bulamayanlar.
Bir yanda nerede, nasıl üretildiği bile sır olan sözüm ona yerli ve milli milyonluk arabalarla övünenler, diğer yanda pazardan soğan-patates almakta bile zorlanan yurttaşlar.
Bir yanda ülkede çöktükleri mal mülk yetmezmiş gibi yurt dışında ev alan, yatırım yapan, gasp ettikleri haksız kazançları yabancı bankalara kaçıranlar, kara para aklayanlar; diğer yanda çocuğuna süt alamadığı için hayatına son veren kadınlar!
Yıllardır ülkeyi tek adamla yönettikleri yetmiyormuş gibi şimdi sandıkta oluşacak halk iradesini, kendileri kaybetmeleri halinde darbe olarak görenler!
Ve bunların karşısında düşüncelerini özgürce ifade ettikleri için haklarında soruşturma açılan, gözaltına alınan, cezaevine atılan, haksız-hukuksuz uygulamalarla işinden, ekmeğinden olan mağdur insanlar.
Bir yanda bir kamu görevi olarak bakanlık yapmaya devam edip, devlet olanaklarıyla milletvekili adaylığı için çalışma yapanlar.
Keza bir yanıyla T.C Cumhurbaşkanı sıfatıyla açılışlar, toplantılar düzenleyen; aynı anda AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı olarak devletin tüm olanaklarıyla seçim kampanyaları gerçekleştiren Erdoğan.
Yüksek Seçim Kurulu, TRT, RTÜK gibi tüm yetkileri saray tarafından ipotek altına alınmış, bağımsız ve özerk olması gereken kurumlarla sözüm ona adil ve eşit koşullarda bir seçim yarışı olacak.
Daha yarışın başında “Sakın ha’ beni geçmeye çalışma yoksa yarışı iptal ederim” deme cüreti gösteren bir yönetim.
İşte bu koşullarda yapılacak bu yüzyılın seçiminde sevgili vatandaşlar, iradenizi kimseye teslim etmeyiniz.
Bir yanda cumhuriyetin tüm değerlerini yok eden, laikliği askıya alan, hukuk sistemini yerle bir eden zihniyetin temsilcileri,
Diğer yanda yıllardır ezilmiş, baskılanmış, hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış, tek derdi barış ve demokrasi olan halkın çoğunluğunun destek verdiği bir anlayış.
Şimdi demokrasiye sahip çıkma zamanı