Bırakabildiğin kadar güçlüsün!
Maalesef bazen insan her şeyi biliyor ama “bırakabilmeyi” bilmiyor. Neyi mi? Yoran ve yıpratan her şeyi…
Hayatta ilerlemenin en önemli yolu, aslında farkında olmasanız da sizi aşağıya çeken her şeyi bırakmaktır. Aklınıza gelen her şeyi ve herkesi… Bıraktıkça daha da güçleniyor insan, ama kaldıkça güçsüzleşiyor... Eğer bırakmazsak, o insanlar bizi yormaya devam eder ve yapmamız gereken şeylere odaklanamayız, doğal olarak vaktimizi de onlara harcayıp zaman kaybı yaşarız. Bazı insanlar kalbinizde ve aklınızda kalsın, ama hayatınızda kalmasın. Ruh sağlığımız, hayattaki her şeyden daha önemlidir ve bence ilk olarak onu korumamız gerekir. Kötü olan bir ruh sağlığı ile değil kendimiz, hiç kimseye faydamız olmaz. Burada da şöyle bir soru devreye giriyor: “Size gerçekten değer veren biri, nasıl olur da ruh sağlığınıza kötü gelmek gibi bir şeyi başarabilir?” İşte tam da bu noktada ayırt edebilmek o kadar kolay oluyor ki…
Şöyle bir yazı okumuştum diyor ki: “Bir insana değer vermek, özen göstermek, kıymetini bilmek de bir kültürdür. Bunun bir eğitimi de yoktur. Bunun yolu insan olmaktan geçer.” Ve şunu söylemek istiyorum; değer vermeyeceğiniz, kıymet bilmeyeceğiniz ve özen göstermeyeceğiniz hiçbir insanın hayatına girmeyin. Eğer bunları yapmıyorsanız da çıkın. Hiç olmamanız, bir insanı değersiz hissettirmenizden kat kat iyidir.
Değersizlik karşısında da orada durmayın. Yanlışların yapıldığı yerde durmak, “Yetmedi daha fazla yanlış yap” demenin bir diğer halidir. Siz kaldıkça, karşınızdaki de sizi değersiz görmeye başlıyor bu sefer. İnanın size daha fazla yanlış yapmaktan hiç çekinmiyor, çünkü siz hala orada kalmayı tercih ediyorsunuz. Yapılan yanlışların bir cezası olmalı. Unutmayın ki “Ceza almamış hiçbir suçtan daha fazla cesaret veren bir şey yoktur.” Sizi yoran ve yıpratan insanları yokluğunuzla cezalandırın. Bunu yaptığınızda da şunu asla unutmayın; “Sizi gerçekten seven insan, kendini sizi kaybedecek duruma sokmaz ve size nasıl davranması gerektiğini bilmeyen bir insanın, sizinle ilgili bir şansı olamaz.”
Hayatı bir tren yolculuğu gibi düşünürüm. Hayatımızdaki insanlar da trene binen yolculardır. Bir trendeki her yolcunun yolculuk süresi farklıdır öyle değil mi? Sonuçta her yolcu farklı durakta iniyor. Tıpkı o yolcular gibi, hayatımızdaki insanların da bir süresi var. Kimisi 2 ay, kimisi 2 yıl, kimisi de 5 yıl kalıyor hayatımızda ve süresini dolduran gidiyor. O yolcuya “Ne olur trenden inme” demek ne kadar mantığa uyan bir davranış olur? Saçma değil mi? O zaman hayatınızda süresini dolduran insanlara neden müsaade etmeyip, hala hayatlarında kalmaya çalışıyorsunuz ki? Sizinle kalmak isteyen yolcu, son durağa kadar zaten inmez.
Değişmekten ve bazı insanları geride bırakmaktan korkmayın; hep aynı kalmaktan korkun, ilerleyememekten korkun, geri geri gitmekten korkun ve güncellenememekten korkun. İnsanların peşinden değil, hayallerinizin peşinden koşun. İnsanlar bir gün gider ama hayalleriniz hep sizinle kalır. Unutmanın ve üstünü çizmenin kudretine inanın. Sizi anlamayanı siz hiç anlamayın, görmezlikten geleni hiç görmeyin. Her zaman önünüze bakın ve yeniyi karşılayın...