Uçuk kiralar ve Çatalca
Bunlar; yiyecek, barınma, su, uyku vb. karşılanmazsa vücut işlevini devam ettiremez. Ve eğer bu piramidin en altındaki fizyolojik ihtiyaçlar gerektiği gibi karşılanamıyorsa bir üst kategori olan güvenlik kısmına insan geçemez. Neden bunları sizlere anlattım? Çünkü günümüz şartlarında insanların barınma ihtiyaçlarını karşılaması büyük bir sorun. Çatalca’da bir süredir kiralık ev bulmak oldukça zordu. Üzerine Marmara’da beklenilen deprem haberleri ile birileri tarafından İstanbul’un depremden en az etkilenecek ilçelerinden biri Çatalca’ymış gibi lanse edilince kiralık daire fiyatları dudak uçuklatır rakamlara ulaştı.
Ev sahiplerinin kiralık evlerine biçtikleri değerler ne yazık ki inanılmaz. Kiracılardan istenen bu kira bedelleri değim yerindeyse “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” gibi… Neymiş Çatalca depremden az hasar alacak ilçelerdenmiş. Peki ev sahiplerine soruyorum o çok kıymetli evlerinizin depreme dayanıklılık raporu var mı? 5 bin, 10 bin, 15 bin Türk Lirası değer biçtiğiniz evlerinizi kiraya verirken birde üstüne kendinizi garantiye almak için 3 aylık 5 aylık kimi açgözlüler ise 1 yıllık depozito isterken sizlerde kiracılara evlerinizin depreme dayanıklılık raporunu gösteriyor musunuz? Ev sahipleri depozitolarla kendini garantiye alıyor da kiracıların garantisi nedir? Deprem oldu binlerce lira kira ödedikleri ev kullanılamaz hale geldi eşyaların tümü gitti (sigorta yaptırmadıysa) şimdi o kiracının zararını kim karşılayacak? Bu en iyi senaryoydu. O paha biçilemez eviniz yıkıldı kiracınız enkaz altında can verdi. Aldığınız binlerce liralık kira size helal mi? Müslüman ülkeyiz ya helali haramı sorsak herkesin bin türlü fikri vardır ya şimdi kiracılardan istenen bu uçuk kira bedelleri helal midir? Asgari ücret 8.500 TL. kira bedeli en düşüğü olan 5 bin TL. diyelim bu insanlar kalan parayla nasıl geçinecek ne yiyip, içecek faturalarını nasıl ödeyecek? Ben bu işin matematiğini çözemiyorum. Sonra sokakta kimi görsek agresif, gergin, tahammülsüz… Kira çok geldi köyde babadan kalma yeri var bir göz odalı ev yapayım dese yapamaz, kaçak yapı olur, yıkılır. Bu düzen böyle nasıl gidecek? Bu zulüm gibi gidişata kim dur diyecek?
Geçen gün sosyal medya da bir haber okudum, Malatya’da kiralık dairesine 9 bin TL. kira bedeli isteyen ev sahibinin kiralık evi mühürlenmiş ve 2 yıl süresince kiraya verilmeme cezası uygun bulunmuş. Bahsettiğim haberin doğruluğunu bilmiyorum. Ancak bu haber doğru ise uygulanan yaptırım örnek alınmalı. Bu sorun sadece deprem bölgesinde yaşanan bir sorun değil ve yetkililer bu soruna bir çözüm bulmalı, gerekli denetimler yapılıp, yasal işlemler uygulanmalı. (Çatalca’daki yetkililerinde eziyet haline dönen bu konuda gerekli tedbir ve yaptırımları uygulamalarını öneriyorum.)Bahsettiğim barınma, yiyecek, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insan ne yapar? Karşılanamayan bu temel ihtiyaçlar toplumu kaosa sürükler. Toplumda oluşan bu ekonomik ve yaşamsal eşitsizlik nefret duygularını körükler. Ve sanmayın ki bir kişinin eşitsizlikten dolayı duyduğu öfke sadece kendisini etkiler. Bu çok büyük bir yanılgı olur. Öfke beraberinde saldırganlığı da getirir. Ailesine, iş arkadaşlarına, çevresine bir şekilde bu öfke yansıyacaktır. Ülkemizde maalesef ki gelir seviyesi günden güne düşerken ürün fiyatları, barınma bedelleri ve tüm tüketim ürünlerinin fiyatı her gün artmakta. Toplumda eşitlik kavramından söz etmek zaten mümkün değil fakat sosyal sınıflar arasında uçurum yaratılmakta.
Ülkemizde demokrasiyle yönetildiğimizden bahsediyoruz, kölelik mi kaldı diyoruz ya, demokrasi demek sadece herkesin eşit oy kullanma hakkı değildir. Herkese eşit hak ve fırsatlar sunmaktır. Hepimiz eşit hak ve fırsatlara sahip miyiz? Kölelik kalmadı da insanca mı yaşıyoruz? Bukowski’ye kulak verirsek; “kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi…” diyor. Kölelik genişletildi, renk ve şekil değiştirdi. Her birimiz kapitalist düzende paranın kölesi olduk. Kime baksam herkes hatip herkes alim. Ellerimizi ceplerimize sokarak değil de kalbimize koyarak kendimizi yargılarsak bizler neye göre yaşıyoruz ve neye inanıyoruz? “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Peygamber Efendimizin ümmetinden, komşu açmış tokmuş kimin umurunda parası yoksa aç kalsın diyen bir topluma mı dönüştük? Konumuza dönecek olursak ev sahipleri de sokakta kalmak istemiyorsa benim kiramı ödesin ister aç kalsın ister çıplak beni ilgilendirmez diyorsa, deprem olup kiracıyla bir çadıra girince “Mülk Allah’ındır, biz emanetçiyiz” sözünün ne anlama geldiğini o gün idrak ederler.