Beynimiz güçlüyse biz de güçlüyüz
Birisine sıradan veya hafif gelen bir olay, diğerine çok ağır gelebiliyor. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü?
Uzmanlar bunun nedeninin beyin rezervleri olduğunu dile getiriyor. Beyin rezervleri, beynimizin karşımıza çıkan beklenmedik stres yüklü olaylarla başa çıkabilmek için güç aldığı yerdir. Bu sebeple beyin rezervlerimiz ne kadar güçlü ise, karşımıza çıkan sorunlara karşı biz de o kadar güçlü oluruz. Beyin rezervlerimiz ne kadar güçsüz ise, biz de hayata karşı o kadar savunmasızız demektir.
Beyin rezervleri aslında birçok farklı şeyden etkilenebiliyor ve uzmanlar da beyin rezervlerini güçlendirme konusunda hiçbir zaman geç kalınmış sayılmayacağını ve beyin rezervlerinin güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Yani aslında ne kadar çok güçlendirirsek, olaylar karşısındaki gücümüz de buna doğru orantılı olarak artacaktır. Peki güçlendirmek için neler yapabiliriz?
Beyni kafa travmalarından korumak başta olmak üzere; hafızanızı koruyun, iyi uyuyun, sağlıklı beslenin, egzersiz yapın, beyin jimnastiği yapın, güzel şeylere odaklanın ve tabii ki sevgi…
Yapılan bir çalışmada katılımcıların iki ayrı beyin tomografisi çekilmiş; ilkinde katılımcılara sevdiği şeyleri düşünmeleri ve odaklanmaları söylenmiş. İkinci de ise tam tersi nefret ettiği şeyleri düşünüp odaklanmaları söylenmiş. Sonuçlar geldiğinde ise, iki tomografinin birbirinden inanılmaz derecede farklı olduğu görülmüş. Pozitif güzel şeylere odaklandıklarında hastaların sonuçlarında herhangi bir problem görülmüyorken, negatif şeylere odaklandıklarında beynin yaratıcılık, öğrenme ve hayal etme gibi bölgelerde sıkıntılar gözlenmiş. Bu durum bizlere olumlu düşüncelerin beynimize ve devamında tüm vücudumuza iyi geldiğini gösteriyor.
Ayrıca insanın sevdikleriyle ve kendisine iyi gelen insanlarla vakit geçirmesi, sanıldığından çok daha fazla etkili bir sosyal aktivite. Öncelikle hayatınıza pozitif bakmayı öğrenmeye ve etrafınızdaki tüm negatif insanlardan uzaklaşmaya gayret edin. Tam tersi olarak da, sevmediğiniz ve size iyi gelmeyen birinin yanında bulunmak ve onunla vakit geçirmek stresli olmanıza sebep olabilir. Çevrenizdeki insanlar sadece var olmaları ile bile size huzur değil stres veriyorsa, bir yerlerde yanlış bir şeyler var demektir.
Beyin vücudun ana kontrol merkezidir. O kadar çok bilgiyi depolar ki sorumlulukları çok fazladır. Yapısı hassas olduğu için kolay zarar görebilir ve bu nedenle ciddi sağlık sorunlarına ve bazı yan etkilere neden olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, beyin hasarına yol açan 10 alışkanlık şu şekilde: Kahvaltı etmemek, uykusuzluk, yüksek şeker alımı, aşırı yorulma (zihnen ve bedensel), aşırı yeme, sigara içmek, uyurken kafayı örtmek, hava kirliliği, hasta olduğumuz sırada beyni yormak, beynin gelişimini ve büyümesini destekleyen konuşmalar yapmamak ve uyarıcı düşüncelerin eksikliği… Düşünmek, beyni genişletir ve işlevini arttırır. Bu yüzden düşünmek, beyni önemli derecede geliştirir ve akılda yeni ufuklar açar.
Aşkın kaynağı kalp değil beyindir
Aşkı başlatan ve bitiren de beyindir. Uzmanlar aşkın kaynağının kalp değil, beyin olduğunu söylüyorlar. Aşk bir beyin işlevidir. Sevginin kaynağı beyindir. Aşk duygusu, beynimizdeki korteks ve limbik merkezde oluşur. Beynimizin emriyle salgılanan kimyasallar, kalbimizin etrafında hissedildiği için sevgilimizi kalbimizde sanıyoruz. Oysa kalbe daha hızlı çarpmasını beyin söyler!
Sinirbilimciler, 2005 yılında çığır açtığı düşünülen bir araştırma gerçekleştirdi. Bu araştırmada, 2500 öğrenciye aşık oldukları kişinin fotoğrafı gösterildi ve bu sırada katılımcıların beyin MR'ı çekildi. Aşık oldukları kişiye bakanların beyninde kendilerini iyi hissetmelerini sağlayan dopaminden zengin bölgeler aktif hale geldi. Ayrıca beyindeki zevk ve ödül merkezi aktif oldu ve beyinde alkol, uyuşturucu madde ya da sigara bağımlılığı ile çok benzer etkiler yarattı.
Sevgi her zaman kalbin bir işlevi olarak görüldü ancak bilim insanları, aşkın beyindeki hormon hareketleri tarafından şekillendiğini ifade ediyor ve asırlardır "Sevgi kalp işidir" şeklinde süregelen inancın artık geçerliliğini yitirdiğini öne sürüyor.