Mücadeleden vazgeçmeyenlerin eseri
Cumhuriyetin ilanının 99. Yılında dilim döndüğünce keşke sizlere cumhuriyet ile yönetilmenin değerini anlatabilseydim. Neden anlatabilseydim diyorum çünkü cumhuriyet ilan edilmeden öncesi yaşananları, kul olmanın ne demek olduğunu, babadan oğula geçen bir sistem ile yönetimin sadece haneden mensuplarında olduğu, millet iradesinin söz konusu bile olmadığı bir dönemi sadece okuduklarımdan ve izlediğim dönem belgesellerinden idrak etmenin pekte mümkün olmadığı görüşündeyim. Öylesine tarihi zenginliğe sahip bir milletiz ki Hunlardan Göktürklere, Uygurlardan Selçuklulara ve Osmanlılardan Türkiye Cumhuriyeti olana kadar nice zaferlerle dolu. Bugünkü halini alana kadar kazanılan pek çok savaşlar ve acıyla kaybedilen topraklar…
Bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasına sebep olacak kadar önemli etkiler yaratan bir geçmişe sahipken hayali bir tarih ve kahramanlar yaratmak ne kadarda anlamsız. Bizlerin ihtiyacı olan yalnızca tarihimizi doğru şekilde öğretmek ve öğrenmektir. Mesela okullardaki tarih derslerini her zaman eksik ve yüzeysel bulmuşumdur. Keşke daha detaylı, ezberci değil de daha anlamlandırarak öğrenebilsek. Örneğin cumhuriyet neden bizim için en uygun yönetim biçimi olarak tercih edildi bunu anlamak için “Nutuk” okullarda mecburi olarak okutulsa. İşte o zaman geçmişimizin, bugünümüzün ve cumhuriyetimizin kıymetini daha iyi anlayabiliriz. Cumhuriyetin ilanı geçmişten gelen tüm alışkanlıkların, inanışların ve pek çok vasıfların sadece hanedan mensuplarına atfedilmesinin sona ermesidir bir anlamda.
Ancak “Efendiler Cumhuriyeti İlan Ediyoruz” diyerek cumhuriyet ilan edilmedi. Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçmek o kadarda kolay değildi. Bir tarafta saltanat devrinin devam ettirilmesini savunanlar diğer yanda saltanat rejimine son verip Cumhuriyet rejimini kurmak için mücadele edenler. Yüz yıllardır süre gelen inanışla hilafet makamları olmadan devleti idare etmenin mümkün olamayacağı fikrinden vazgeçirmek kim bilir ne kadar zor olmuştu. Kulluktan efendiliğe geçmek, alışılmış düzenin kökünden yok olması kimileri için korkutucu olduğu görüşündeyim. Bu geçiş sürecinde halk “Cumhuriyeti istiyoruz ama uygulayamayız ki…” derken hiç yönetime dahil olmamanın ve egemenliği elinde tutmamanın vermiş olduğu endişeyle Cumhuriyet rejimini hem istiyor hem de şüpheli yaklaşıyordu.
Cumhuriyet mücadeleden vazgeçmeyenlerin eseridir. Tüm ön yargılara karşı hedefinden bir an bile sapmadan azimle yürüyüp, saltanat ve hilafet makamları olmadan da devletin idare edilebileceğini, yönetme kabiliyetinin yalnızca bir soydan gelmediğini ispat edenlerin bizlere emanetidir. Türk Milleti’nin kendi kendisini yönetecek gücünün ve kudretinin olduğunu, muhtaç olduğu asil kanın sadece hanedan üyelerinde değil kendi damarlarında akan kanda olduğunu fark etmesidir Cumhuriyet’in ilanı. Cumhuriyet demek toplumsal huzur, dayanışma, birlik ve beraberlik demek. Cumhuriyet, kadının erkekten eksik kalır bir yanının olmaması, kimsenin kimseden üstün tutulmaması herkesin eşit olması demek. Adalet anlayışı içinde insana yalnızca insan olmasından ötürü değer vermek ve insan haklarına saygı göstermek demektir Cumhuriyet. Herkesin dini inançlarında özgür olması ve devlet yönetimine bu inançların dahil edilmemesidir Cumhuriyet. Cumhuriyet demek insan onuruna yakışır biçimde yaşamak demek. Cumhuriyet demek bugün bu yazıyı özgürce yazıyor olmak demek. Cumhuriyet demek fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek demek. Cumhuriyet bizim için canımız pahasına sonsuza dek yaşatmaya ant içtiğimiz kutsal emanet demek…
Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e ve bu mücadelaede onunla birlikte yol yürüyen arkadaşlarına minnettarız.