Sevdiğimizden ayırmayın, günahtır… Amin…
Güçlendirme, çalıştay, hazırlık yok.
Viyadükler de risk çok.
Binalar çatlak, beş yüz bini orta, doksan bini ağır hasarlı,
Kamu binaları tehlike arz ediyor.
Beklenen depremle ilgili sözler.
Bakan ise Afet toplanma alanı sayısını, beş bin 633 adet olarak açıkladı.
Vapur iskelesi, karayolu yanına koyulan küçük yeşil tabelalar ise, yandı gülüm keten helva.
Oralar Tsunami veya yıkılma riski yüksek alanlar. Yapılacak olan topluca “El Fatiha”
Yapılamayan ise 86 bin binanın yıkılıp yeniden yapılması idi. Sonuç sıfır.
Artan kira fiyatlarına çare bulamayanlar, deprem sonrası için kira yardımını artıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…
Bir şey yapılmadığının itirafıdır. Para hırsları maalesef mezar olacak. Mezar yeri kalırsa.
23 yıldır Deprem vergisi adı altında alınan Özel İletişim vergisini kara, demir, hava yollarına, çiftçiye, eğitime gidiyor denilmişti.
Çiftçinin motoruna haciz konuldu. Yangın uçağı alınmadı. Okulların dezenfektanlarını veliler aldı. Yollar zaten ücretli.
Peki, paralar nereye gitti?
ÖTV - KDV-Özel - tüzel -iletişim - çöp vs vergilerini de ödüyoruz.
SORUYORUM.
1-23 yılda toplanan 83.6 milyar nerede?
2- Telefon faturalarından toplanan 38.2 milyar nerede?
3- Bu paraları dipsiz kuyuya mı attık?
Bilinmeli ki, Marmara depremi “Cumhuriyet tarihinin en büyük trajedisi” idi.
Riskli alanlarda dönüşümü kolaylaştırmak için “6306 sayılı Afet Riski Yasası” çıkartıldı. Bu yasayla, kamu otoritesine olağanüstü yetkiler verildi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu yasayla ilgili “Gördüğümüz şudur. Bu yasanın uygulaması, başlı başına kentsel afet yarattı. Hatta adına, kentsel bir cinayet bile diyebiliriz. 130 proje, 78 donatı alanı ve tam yedi orman alanından 85 milyar dolar gibi inanılmaz bir rant elde edilmiş…”
“Kamu kaynakları depremle mücadele için harcanmadı. Özel yasalar kullanılarak satıldı veya imara açıldı. Bu kaynaklar ne İBB’ye kaynak olarak gelmiş, ne de depreme dayanıklı konuta harcanmış. 85 milyar dolarla şu anda İstanbul’da depreme dayanıksız ev bırakılmaz, hepsi yenilenirdi” diyor.
Aklın yolu bir, vergi uzmanı da, “Telefon faturalarından alınan vergilerle tanesi 50 bin dolardan 764 bin konut yapılır, riskli bina kalmazdı. Bir tane dahi yapılmadı” açıklanmasında bulunuyor.
Durum böyle ise bütüncül hareket edilerek, kapsamlı yerel yönetim reformu yapılmalıdır.
Bundan önemli milli bir konu yok. Duyun bu açıklamaları…
Kimse inkâr edemez, Ülke olarak geçen zamanı doğru kullanamadık.
Çoğu zaman ciddiye alıp, arka planında başka işlere öncelik verdik.
Yasa ve yönetmeliklerle riskli alan ilan edilen yerlerin çalışmalarla örtüşmediğini gördük.
Kentsel dönüşümün öncelikle deprem riski taşıyan alanlarda olması gerekirdi. Lakin farklı dönüşüm oldu.
Kamu arazileri, kamu kaynakları da maalesef bu mücadele için de harcanmadı. Bu araziler ya satıldı veya imara açıldı.
Böylece, Cumhuriyet tarihimizin en büyük trajedisinden rant üretildi.
Kamu alanlarımız talan edildi.
Şahsî çıkarlar, halkın ve ülkenin çıkarlarının önüne geçti. Türkiye betonlaştı.
243 kamu arazisi ve taşınmaz için özelleştirme kararı imzalandı. Bunun 44’ü İstanbul’da.
Betonlaşma, toprak kaybı, dere yataklarının imara açılmasıyla İstanbul gibi şehirler afetlere karşı dirençsiz hale geldi.
O gün geldiğinde yapılan yanlışlar, ne yazık ki acılarımızı büyütecek…
Yok etmeye uğraşmak yerine İstanbul’un imarıyla ilgili kararlarda etkili olan kanun, yönetmelik ve kurumlar işletilse başarı kaçınılmaz olurdu.
Unutmayalım,
Bir şehri kurtarırsanız.
Ülkeyi kurtarırsınız.
Ülkeyi kurtarırsanız,
İnsanları kurtarırsınız.
Ve İmar afları, seçimlerin vaz geçilmez hamleleri…
Bu hamleler ücret karşılığında yasallaşmaya olanak sağlar.
Seçime bir yıldan az zaman kaldı. Oy için aynı hatalar umarız yapılmaz.
İnsan canı bir oydan büyüktür.
Sizi bilemeyiz amma İstanbul bizim için aşktır.
Uzaklaşınca lanet ettiğimiz trafiği de özler, hediyemiz olan gerdanlık gibi köprüleri de hayranlıkla seyrederiz.
Denizinde avlanır, çimenlerinde yuvarlanırız. Ağaçları etrafında kör ebe oynarız.
Bir, iki, … on. Sağım solum sobe…
Ebelenmek istemiyorsanız. Bizi sevdiğimizden ayırmayın.
Sözün özü aşkımız ve afetler üzerinden siyaset yapmayın.
Yanlışlarınız nedeniyle selalar, Fatihalar okunmasın…
Amin…