Yanlışları doğru yapmak dileğiyle
Hani efsane şarkılar vardır, onlar bizim çocukluğumuz onlar bizim gençliğimizdir ya, işte son günlerde onları daha çok dinler olduk toplumca ne varsa geçmişimizde var diye….
Hani diyordu ya bir filmde ‘’bulutların üstünden bıraktım ben kendimi sonunu düşünmeden duygular sarınca’’ işte o duygular bugünlerde bayram yaklaşırken büyük bir hüzüne kapı aralıyor. Çoğu memur işçi emekli ana baba ocağına gitmekten vazgeçer oldu. Ulaşım benzin mazot alınacak hediyeler cep yakarı geçti bedeni yakıyor. Bugün bir memurun, Temmuz da yanlışlarla dolu zamlı maaşını almaya sayılı günleri kalırken , memlekete gidip gelmesiyle maaşının eksi bakiyelere düşmesini göze alması demek. Hele üniversite sınavına girmiş evde evlat varsa daha karanlık …..Evlat okumak ,baba ve anne okutmak istiyor, lakin yurt paraları kiralar kitap defter harçlıklar cep yakıyor. Gelinen noktada enflasyon farkı zam değildir bunu yetkili sendikalar öğrenemedi. Enflasyon farkının üzerine vatandaş artık %10 refah payı istemekte……. Esnafa gelince ise prim yorgunu …Asgari ücretteki artış SGK ve Bağkur primlerinin yükselmesi demek bu da esnafın ise zorda kalması demek. Zor günler ne kadar göğüslenecek bilemiyoruz.
Gelinen son noktada Haziran ayı enflasyon rakamları açıklandı. Haziran ayında mal ve hizmet fiyatlarına ortalama %4.95 zam gelmiş oldu. Altı aylık enflasyon toplamda ise %42.35 oldu. Yılbaşında memur ve emeklilerin maaşlarına 6 ay için %7.5 zam yapıldı ,o da alındığı gibi eridi gitti. 6 ay içinde maaşlar tam 2382 TL erimiş ,alım gücü her kesimde azalmış ,cebimize ise tabiri caizse akrep girmiş oldu. Gıda , akaryakıt, ulaşım ,elektrik ,su, ısınma gibi giderlere açıklanan enflasyonun da üzerinde zam geldiği için ailelerin aylık harcaması da artışa geçmiştir. Artık aylık enflasyon yıllık olarak verilen zammın üzerinde gerçekleşmektedir. Toplu sözleşme masasına oturanlar enflasyon farkı vermenin gerçek anlamda sıfır zam olacağının farkına varmamış varamamışlardır. Memur ve emeklinin alım gücünü korumak için bir an önce ek tedbirlerin alınması gerekirken yetkili sendika gereğini yapmamış yapamamıştır.
Geçenlerde girdiğim semtimizin kasabında yaşlı bir teyze gerçeği ,örfümüzü adetimizi gözümüzün önüne getirmiştir.
Kasaba girdiğimde yaşlı teyzem bastonuna dayanarak kasaba’’ ondan avucum kadar şunlardan dört beş parça ver aman yağlı tarafından katma amcan biliyorsun yemez’’ diyordu. İstediklerini kasap hazırladıktan sonra kasaya geldi. Bastonuna dayanarak cüzdanını açtı ve borcunu sordu, elleri titreyerek açtığı cüzdanından ,kasabın istediği parayı verdikten sonra kasabın aldıklarını şeffaf poşete koymasıyla beraber kasaba dönerek ‘’ yavrum siyah poşetin yok mu biliyorsun, iki sokak öteye gideceğim ağır aksak , alan var alamayan var ‘’ deyince kasap ve benim gözlerim doldu boğazımızda bir yumru yutkunduk. Kasap ‘’tamam teyzem bundan sonra siyah poşet mutlaka alırım’’ deyip tezgah altından koyu renkli bir poşet bulup teyzenin aldıklarını koydu. Birden aklıma sosyal medyadan boy boy gittiğimiz yerlerden yemek paylaşımları yaptıklarımız geldi, aklıma bir de o anda ufacık bir hatada yer yarılsa da içine girsem diye düşünen, mahcup, utangaç ,ince duygulu, insanlar geldi. Kasapta rastladığım teyze bana memleketimde mert, cömert , fedakar, yardımsever, düzgün insanları hatırlattı. Son zamanlarda yaşadıklarımızı ya da yaşatılanları düşündüğümde memleketimde bu kadar pişkinlik yoktu diyorum, ayrıca bu kadar arsızlık yoktu, bu kadar yüzsüzlük yoktu. Oysa ki çoğumuz kasaptaki teyze gibiydik. Ahmet Hamdi Tanpınar ne demişti?
Cahilsin ; okur öğrenirsin.
Gerisin ; ilerlersin.
Adam yok; yetiştirirsin,
Günün birinde meydana çıkıverir.
Paran yok; kazanırsın.
Her şeyin bir çaresi vardır.
Fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.
Bugün geldiğimiz nokta da zamanın su gibi aktığını görüyor, ekonominin ise artık çatlak bir testiden çok denizler deryalar olduğunu görüyoruz. Bu da bizleri nereden nereye gidiyoruz sorusunu defalarca sormamıza, vicdanlarımızla baş başa kalarak adeta kendimizle boğuşarak, güne yorgun ve yıpranmış bir şekilde başlamaya sevk ettiğini görmek duymak söylemek hüzün nöbetlerine sevk etmekte aynı kasapta yaşadıklarım gibi…..
Diyeceğim o ki; desteklediğiniz siyasi partinin yanlışına yanlış, muhalefet partilerinin doğrularına doğru demedikçe , insanları dünya görüşüne göre değil , liyakat ve ahlakına göre değerlendirmedikçe , rüzgara göre değil, akıl ve vicdana göre hareket etmedikçe bir arpa boyu yol kat edemeyip John Steinbeck in dediği gibi ‘’Bir insana dengesini kaybettirip, sonra da normal davranmasını bekleyemezsiniz.’’ Sözünü kulağımıza küpe etmedikçe ,dünya düşünenler için bir komedi , hissedenler için bir trajedidir demeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
Bir bayram daha yaklaşırken dengesini kaybedenlerden değil, aynı zamanda komşusu açken tok olanlardan olmamak dileğiyle ,işçi memur emekli esnaf çiftçinin emeğinin karşılığını biran önce alması, refah seviyesinin artması, yanlışların doğru olması dileğiyle kalın sağlıcakla….