Başkanlık sistemi şart mı?
Üst üste seçimler atlattık.
Referandumlar atlattık.
Depremler atlattık.
Darbe girişimleri atlattık.
Darbeler atlattık.
Şimdilerde bir taraftan, yerelde ve genelde erken seçimleri tartışırken, diğer taraftan son on yıldır gündemimizden hiç düşmeyen başkanlık sistemini tekrar yoğun bir şekilde tartışmaya başladık.
Bu defa galiba yolun sonuna da geldik diyebiliriz.
Yani ya uzun bir süre rafa kalkacak veya hayata geçecek.
Öyle bir hal aldı.
*
Hadi en basit şekilde başkanlık sistemini yorumlayalım.
Öyle yüksekten bakmadan.
Ayrıntıya girmeden.
Evelemeden gevelemeden.
Ne anlıyoruz ne anlamıyoruz bu sistemden.
Öncelikle bilindik sistemleri yorumlamak lazım.
Nedir şuanki yönetim sistemimiz.
Adına parlementer sistem dediğimiz, siyasi partilerin milletvekili adaylarını belirleyerek seçimlere girdiği, ülke genelinde %10 barajını aşanların kendi bölgelerinde de baraja takılmadan sıralamaya girerek seçildikleri ve TBMM'de 550 sayısının oluşturduğu sistem.
*
Bu 550 kişi (güya) yasalar yapıyorlar, projeler geliştiriyorlar, halkın istediklerini meclise yansıtıyorlar.
Tabi yönetmelikte yazan bu.
Ya uygulama.
Uygulama farklı tabi.
Seçilen milletvekillerini listeye yüzde doksan o siyasi partinin genel başkanı yazdığı için genelde genel başkan ne derse o olur.
Azıcık kafanı kaldırıp sesini çıkardın mı; ilk partiden atılma ile tehdit edilirsin, sonra basına konuşman yasaklanır, sonra yetkilerin elinden alınır, ortamdan dışlanırsın.
En olmadı bir daha hiçbir yere aday gösterilmezsin.
Eeeeee.
Hani sen milletin vekiliydin.
Demek ki öyle bir şey yokmuş.
Şayet milletin vekili olsaydın seni de millet ödüllendirir veya cezalandırırdı.
Oysa seni genel başkan cezalandırıyor.
*
Peki o çok tartışılan başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sitemi neleri kapsıyor.
Aslında çok net anlamda daha önümüze ne konacak bilmiyoruz.
Ama en azından örnek gösterilecek bir kaç ülke var.
Mesela bu günderde aramız yeniden kanka ilişkisine dönen Rusya yönetimine bir göz atalım.
Ülke federal yarı başkanlık sistemli cumhuriyet olup Başkan, devletin başı iken, Başbakan, hükümetin başıdır.
Rusya Federasyonu çok partili temsili demokrasi ile yönetilmekte olup, federal hükümet 3 temel erkten oluşur;
Yasama: Çift meclisli olan Federal Meclis, 450 üyeden oluşan Devlet Duması ile 166 üyeli Federasyon Konseyi'nden oluşur. Ülke adına kararlar alma; yasa yapma ve onaylama, savaş ilan etme, antlaşmaları onaylama ve reddetme, Devlet Başkanını görevden alma yetkisi bulunmaktadır.
Yürütme: Devlet Başkanı, yürütmenin başı ve silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır. Meclisten çıkan kanunları veto etme hakkına; bakanlar ve diğer memurları atama yetkisi vardır.
Yargı: Anayasa Mahkemesi, Yüksek Mahkeme, Yüksek Tahkim Mahkemesi ve ilk derece federal mahkemelerden oluşur. Hakimler Federasyon Konseyi tarafından atanır ve yasaları yorumlama ve anayasaya aykırı gördükleri yasaları lağvetme hakkına sahiptirler.
Devlet Başkanı, 6 yıllığına seçilir. En yüksek oyu alan ve en fazla iki turlu olarak seçimler yapılır.
*
Gördüğünüz gibi aslında yarı başkanlık mevcut partlementer sistemden çok farklı değil.
Demek ki şayet yenilenecekse tam başkanlık sitemini tartışmak veya referanduma götürmek en iyisi.
En azından tam başkanlık siteminde halk çok daha fazla etkin rol oynuyor.
Hem başkan daha çok yetkiye sahip oluyor, hem de halk memnun olmadığı başkanı en kötü önündeki ilk seçimde seçmeyebiliyor.
*
Anlayacağınız son yüz yıla yakındır parlementer sistemi ile yönetilen ülkemizde hangi başbakan güçlü gelirse hemen önümüze başkanlık sitemini dayamaya başlıyor.
Rahmetli Turgut Özal zamanında başladı bu tartışma.
Sonra Recep Tayyip Erdoğan önce başbakanken ortaya attı şimdi ise Cumhurbaşkanı iken çok daha ileri taşıyarak adeta artık bir karar vermek gerek diyor.
*
Peki Başkanlık sistemine kimler neden evet kimler hayır diyor.
Kimse kusura bakmasın ama bence Erdoğan karşıtları hiç tartışmadan hayır derken, Erdoğan yanlıları ise evet diyor.
Bir anlamda başkanlık siteminden ziyade ülkemiz Erdoğan'a evet veya hayırı da tartışıyor durumda.
Veya bu durum referanduma gideckse bu yönde oylanıyor olacak.
*
Başkanlık sistemini tartışmak için önce Erdoğan fobisini ve hayranlığını bir tarafa bırakarak tartışalım ve öyle değerlendirelim.
Sonuçta Erdoğan'lar gelir giderler ama Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır.
Ülkemiz için en iyisi en doğrusu hangisi ise onu düşünelim, ona karar verelim, onu oylayalım.
Evet belki başkanlık sistemine tek adam rejimi olarak bakıyoruz ama sonuçta siyasi parti liderlerimiz zaten kendi rejimini o partide uygulamıyor mu?
Yani bir anlamda tek başkanlık sitemi mi çok başkanlık sistemi mi diye de bakabiliriz.
Enine boyuna tartışmadan, masaya yatırmadan, analiz etmeden hemen karar vermeyelim.
Evet bu konuyu bu günlerde daha sık yazacağız.
Şimdilik bu kadar.
İyi haftalar....