Kaymakamdan başkan olur da, başkandan kaymakam olur mu?
Farkındayım, bu günlerde kaymakamlar sık sık yazılarımıza konu oldu.
Ancak unutmayalım ki kaymakamlar ilçelerimizin cumhurbaşkanlarıdır. Belediye başkanları başbakanıdır.
Emniyet müdürleri içişleri bakanıdır.
Cumhuriyet başsavcıları adalet bakanlarıdır.
Jandarma komutanları genel kurmay başkanlarıdır.
Ve biz yerel gazeteciler ise o ilçelerin en büyük televizyonlarıyız, gazeteleriyiz, medya mensuplarıyız.
Bir başka değiş ile daha bağımsız TRT'siyiz.
*
Evet dün Büyükçekmece Kaymakamı Mustafa Hulisi Arat'ı gazete merkezinde ağırladık.
Yaklaşık iki saat bir şuradan bir buradan sohbet ettik.
Bir defa daha buradan kaymakam beye nazik ziyaretinden dolayı teşekkür ediyorum.
Kaymakam Arat'ı dinlerken bir ara kafamdan 'Bir kaymakam belki bir ilçe belediye başkanlığı yapar da bir ilçe belediye başkanı acaba aynı ilçenin belediye başkanlığını yapabilir mi?’ sorusu geçti.
Bu soruyu kaymakam bey ile paylaşmadım ama bugünkü yazımın konusu yapmayı seçtim.
Bakın hemen acele etmeyin de yorumumu okuyun, ne demel istediğimi daha iyi anlarsınız.
*
Evet kesinlikle inanarak söylüyorum ki; Silivri, Büyükçekmece, Çatalca, Beylikdüzü, Avcılar, Esenyurt, gibi ilçelerde kaymakamlık yapan bir kişi kesinlikle o ilçenin belediye başkanlığı görevini de sürdürebilir.
Ancak aynı ilçelerin belediye başkanlığı görevini sürdüren kişiler kesinlikle o ilçede kaymakamlık yapmazlar.
Üstüne basa basa söylüyorum yapamazlar.
Bunu söylememin bir çok açıdan gerekçesi var.
En belirgin olanı ise şu.
Bugün bu ilçelerde belediye başkanlığı yapan bir kişi yıllık yaklaşık 300 ile 500 milyon bütçe ile o koltuğu yönetiyorlar.
Oysa aynı ilçe kaymakamlarının ise yıllık bütçesi abartmıyorum 20-30 bin lira bile değil.
*
Tabi bu benim söylediğim resmi rakamlar.
Gayri resmi rakam olarak belki rakamlar daha farklıdır, beni ilgilendirmez.
Ben somut verilere bakarım.
Şimdi bu rakamlara baktığınızda, emrinde yüzlerce çalışanı olan, milyonlarca bütçeye hitap eden, onlarca korumalarla dolaşan, son model donanımlı araçlara binen, etraflarında ihale kovalayan yalaka yığını ile hergün karşılaşan, siyasette gerek kendi siyasi partisi yöneticilerine gerek rakip siyasi parti yöneticilerine istediği gibi söz geçirmeye alışık bir belediye başkanı, bir müsteşara bile söz geçiremeyen kaymakamlık görevini ne yapsın, nasıl yapsın.
*
Çok kısıtlı bir bütçe ve personel ile, her adımı attığında karşılaştığı yasal engellemelere rağmen bir ilçe kaymakamlık görevini şöyle veya böyle bir şekilde yönetebilen bir kişinin eline verin bakalım o belediye başkanında olan imkanları görün o belediye yönetiliyor mu yönetilmiyor mu?
Tabi işin bir vahim tarafı da yasalara baktığınızda bir çok imkan ve hakka sahip kaymakam maalesef bu yetkilerini kullanmak ne ki, kullanmaya yeltenemiyor bile.
Hal böyle olunca da, azıcık egosunu yenemeyen, tecrübesiz, devlet geleneğini çok fazla kavramayan kişilere denk gelince de o kaymakam o ilçede adeta terör estiriyor.
*
Üzgünüm ama yazımın başında da söylediğim gibi, biz yerel gazeteciler için o ilçelerdeki kaymakamlar ilçelerimizin cumhurbaşkanları sayıldıkları için sık sık bu isimleri yazmak, eleştirmek yeri geldiğinde yermek, yeri eldiğinde de övmek zorundayız.
Hani bir kaç defa filmi çekilen 'Buzlar çözülmeden' eseri var ya.
Cevat Fehmi Başkut’un kaleme aldığı eser.
1960'da Fikret Hakan'ın başrol oynadığı.
Ve daha sonra Kemal Sunal'ın aynı eserde başrol oynadığı filmin konusunu hatırlarsınız.
Kardan yolları kapanmış bir kasabada vatandaşlar ilçeye atanacak kaymakamın yolunu dört gözle beklerken, kasabalılara kendini kaymakam olarak tanıtan akıl hastanesinden kaçmış bir adamın hikayesi.
Yollar açılmadan, buzlar erimeden evvel kasabadaki tüm yolsuzlukları, düzensizlikleri ve ahlaksızlıkları düzletme çabasına giren akıl hastası bir anda halkın da sevgisini kazanır.
*
Her ne kadar o hikayede kaymakam rolündeki akıl hastası kişi, bir çok yetkisini çok rahat kullanırken günümüzde bu yetkilerden eser kalmazken, olsun yine de bir kaymakamın istese, gözü kara davransa, yürekli olsa yapacağı bir şek şey olduğunu anlatır bu filmler.
Günümüzde bu hikayedeki yetkilerin çoğunu ne yazık ki, adamına göre hizmet yapan belediye başkanları kullanmakta.
Bakın bir çevrenize kimlerden bahsettiğimi anlarsınız.
*
Anlayacağınız ne yazık ki bu ülkede iş yapmak için azıcık akıl hastası olmanız gerek, azcık vurdum duymaz olmanız gerek, azıcık yasa tanımaz olmanız gerek.
Yine bunları da bazı siyasilerimiz günümüzde pekala yaptıkları için rakiplerine göre çok daha başarılı sayılabiliyorlar.
Sonuçta adınız kaymakam da olsa, belediye başkanı da olsa, iş adamı, gazeteci, esnaf, sanatçı da olsa sık sık riske girmek şart.
Sık sık imkanları zorlamak şart.
Sık sık bulunduğun yeri ve görevi daha yukarı taşımak adına birşeyler üretmek şart.
Aksi halde; çok iyi adam, çok düzgün adam, çok beyefendi adam, çok uysal adam, (veya bu adamlara hanımefendi de diyebilirsiniz) çok kanunlara saygılı adam olmak yetmiyor.
Bu özelliklere sahip olanlar ne yazık ki hiçbir alanda bir başarı elde edemiyor.
Oturup evde ya çocuk bakıyorlar, ya televizyon başında çekirdek çıtlatıyorlar veya kahvehane köşelerinde ömür çürütüyorlar.
Sıradışı birisi olmayı düşünenler çoğu zaman iyi adam olmayı unutmalılar...
Benden bu kadar...