Kaymakam mı Başkan mı?
Kaymakam Arapça bir kelime. Türkçesi 'İlçebay'.
Türkiye Cumhuriyeti yönetim sisteminde; ''ilçenin genel yönetiminden sorumlu olan, yönetimi ilçede aracısız temsil eden, ilçenin en büyük yönetimsel başı, kolluk yeri ve ilçedeki en yetkili devlet görevlisidir.'' diye görevi tanımlanır.
Görevlerini bağlı olduğu ildeki valinin denetimi altında yürüten kaymakamların görevleri şunlardır:
- İlçede yasaların uygulanmasını sağlar,
- Valinin emirlerini uygular,
- İlçedeki çeşitli kamu kurumlarının çalışmaları arasında eşgüdümü sağlar,
- Halkın şikayetlerini dinler, ihtiyaçlarını saptar ve giderilmesi için gerekli önlemleri alır,
- Törenlere başkanlık eder, resmi ziyaretleri kabul eder.
*
Kaymakam olmak isteyenlerin; üst düzeyde akademik yeteneğe sahip, sosyal bilimlere ilgili ve bu alanda başarılı, başkalarını etkileyebilen, düşüncelerini başkalarına söz ve yazı ile aktarabilen, insanlarla iyi iletişim kurabilen, insanları anlayabilen, yeniliklere açık, yaratıcı, işleri planlayabilen ve uygulamayı izleyebilen, yönetici özelliklerine sahip kimseler olmaları gerekir.
İçişleri Bakanlığı’nın Kaymakamlık sınavını kazanan kaymakam adayları, valilik emrine atanırlar, staj bitiminde hazırlayacakları kaymakamlık tezinin vali tarafından uygun görülmesinden sonra girdikleri sınavı başaran adaylar, 5’inci sınıf bir ilçeye kaymakam olarak atanırlar.
Üç yıl bu ilçede çalıştıktan sonra "Mahrumiyet Bölgesi" diye nitelenen 6’ncı sınıf bir ilçede iki yıl çalışırlar, sonra 4’üncü sınıf bir ilçeye kaymakam olarak veya bir ile vali yardımcısı olarak atanırlar.
Sonraki yıllarda 3’üncü, 2’nci ve 1’inci sınıf ilçelerde kaymakam olarak veya illerde vali yardımcılığına atanarak mesleklerine devam ederler. Ayrıca, valilik görevine Bakanlar Kurulu kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile geçebilirler.
*
Peki ya belediye başkanları kimlerdir, görevleri nelerdir;
Belediye başkanları o koltuklara gelene kadar adeta feleğin çemberinden geçerler dersek yeridir.
Çok başarılar elde ettikleri için mensubu bulundukları siyasi partiler bu kişileri belediye başkanı adayı yaparlar.
Veya üye oldukları siyasi partilerin gençlik kollarında, teşkilatlarında, belde, ilçe ve il başkanlıklarında önemli başarılar sağladıkları zaman belediye başkanı adayı olurlar.
*
Hadi aday oldun. Ya seçimleri kazanmak. Hele İstanbul ilçelerinde, 400-500-600 bin nüfuslu ilçelerde seçim kazanmak deveye hendek atlatmaktan daha beter.
Para harcarsın, imkan harcarsın, rakiplerinle boğuşursun, parti içi muhaliflerinle boğuşursun, hatta tam seçimi alırsın bu defa bürokrasi ile boğuşursun.
Hele bir de aday olduğun yerde mensubu bulunduğun siyasi parti oy oranı olarak iyi değilse.
İşte o zaman o yerde seçim almak bir mucize, seçimi aldın daha sonra görevini sürdürmek mucize ötesi.
*
Bu hafta bildiğiniz gibi eğitim öğretim sezonu başladı.
Tüm ilçelerde gerçekleşen 2016 - 2017 öğretim – öğretim yılı törenlerinde anormallik yaşanmazken, Beylikdüzü'nde Kaymakam Adem Ünal ile Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasında ilk zili çalma ve kürsüden konuşma gerginliği yaşandı.
Beylikdüzü Haldun Taner İlkokulu'nda yapılan törende Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürü Yafes Bakırcı kürsüye, törende bulunmasına rağmen Belediye Başkanı İmamoğlu'nu davet etmeyip sadece Kaymakamı Ünal'ı davet edince İmamoğlu da yerinden fırlayarak Bakırcı'nın elinden mikrofonu alıyor ve konuşmaya başlıyor.
Şimdi yukarıda bahsettiğimiz özelliklerden de yola çıkarak bu yaşanan gerginlikte kimin haklı kimin haksız olduğuna sizler karar verin.
*
Şayet bir kaymakam yukarıda belirtilen özelliklere ve donanımlara sahip olsa görev yaptığı ilçede bu gerginliğin yaşanmasına müsaade eder mi?
Bir belediye başkanı da (hele hele son seçimlerde İstanbul ilçeleri içerisinde, Ak Parti'den rekor bir oy farkı ile seçimleri almayı başarmış bir belediye başkanı) görev yaptığı bir ilçede, arkasında kendisine oy vermiş onbinlerce desdekleyici olmasına rağmen, kişiliğine değil, oturduğu koltuğa yapılmış bir haksızlığa müsaade eder mi?
Her iki müsaade arasında kocaman bir fark var.
Birisi böyle bir gerginliğe yol açmaya sebep olan ilçe milli eğitim müdürüne bu hareketi yapma müsadesi vermiştir.
Diğeri de kendisine ve makamına yapılan bir haksızlığa müsaade etmemiştir.
*
Bu yazımızda bir de fotoğraf paylaşmak istedim. Bu fotoğrafta, Esenyurt, Küçükçekmece ve Beylikdüzü'nde gerçekleşen ilk ders zili törenlerinden görüntüler var.
Bu görüntülerde; diğer iki ilçede kaymakam ve belediye başkanı el ele kol kola törenleri gerçekleştirirken Beylikdüzü'nde gerginliklerin yaşanması akıllara; 'Şayet Beylikdüzü Belediye Başkanı da Ak Parti'li bir belediye başkanı olsaydı aynı gerginlikler yine yaşanır mıydı?' sorusunu getirdi.
Eminim bir süredir Beylikdüzü'nde yaşanan 'kaymakam ve belediye başkanı gerginliği' bu sorunun cevabında saklıdır.
Ve korkarım ki bu gerginlik giderilmez ise bu soru yarın TBMM'de de, daha değişik alanlarda da sorulmaya başlayacaktır...