Kayyum ve adalet!
Cumhuriyet Halk Partisi 'cadı avı' yapılmasın, 'kurunun yanında yaş yanmasın' diye bastırıyor.
Anayasa Mahkemesi'ne gideceğini söylüyor.
Her gün binlerce şikayet aldıklarını açıklıyor.
Şimdiye kadar bir milyon insanın FETÖ'den dolayı etkilendiğini ve binlerce mağduriyet yaşandığını kaydediyor.
*
Cumhurbaşkanlığı Recep Tayyip Erdoğan ise CHP'den gelen bu serzenişe, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda valileri kabulünde anında cevap vererek; "Sizlerden ricam, bulunduğunuz illerde bu konuda kararlı ve dikkatli çalışmalar yapmanızdır. Benim şu tavsiyem; sizlerden memurları açığa alma noktasında bir yarışa girmenizi istemiyorum. Sadece adil davranmanızı istiyorum. Çünkü bizim değerlerimizde zulüm yoktur'' diyor.
At izinin it izine karıştığı bugünlerde bir tek vatandaşın bile mağdur olmaması gerektiğini de vurgulayan Erdoğan şunları da kaydediyor; “'Televizyon kanallarında yapılan yorumları izliyorum. Öyle yorumlar yapıyorlar ki suçladıkları o insanın bu işle hiç alakası yok. Ama o insana o yaftayı yapıştırıyor.”
*
Durum bu kadar vahimken, televizyon ekranlarında kendilerine tanınan söz hakları ile suçsuz yere bir çok siyasetçiyi, iş adamını, medya mensubuyla alakalı suçlayıcı tavırlarla açıklama yapanlar mı dersiniz, yazı yazdıkları gazetelerdeki o köşe yazılarında (üstelik isim de vererek) hiçbir dayanağı olmadan, bilgi ve belgesi olmadan insanları suçlayanlar mı dersiniz, günümüzün ayaklı gazeteliğinin yapıldığı sektör olan sosyal medya hesaplarında kişisel hesaplarını bu profillerde yazdıkları mesajlara dökenler mi dersiniz.
Özellikle AK Parti'den (diğer partiler de yaptı mı bilmiyorum) partililere ve bazı yurttaşlara gelen mesajlarla; 'şu telefona çevrenizdeki FETÖ'cüleri şikayet ediniz' türünden gelen numaralara isim yazdırmalar mı dersiniz.
Bu seçenekler uzatılır uzatabildiğiniz kadar.
*
Gerek CHP 'cadı avı yapılmasın' diye defalarca uyarırken, gerek en son Cumhurbaşkanlığı Erdoğan bile 'Sizlerden ricam, memurları açığa alma noktasında bir yarışa girmeyiniz, dikkatli ve adil olunuz' diye açıklamalarda bulunurken.
Bir takım kafalar hala; her hangi bir bilgi ve belgeye dayanmadan, yetkili kişinin açıklaması olmaksızın, yasal dayanağı olmaksızın; ''şu görevden alınacak, bu açığa alınacak, şu belediyeye kayyum atanacak, bu belediye başkanı görevden alınacak'' türünden açıklamalar yaparak sadece ve sadece komik duruma düşüyorlar.
Zaten aradan geçen zamanda o iddiaları ile ilgili bir gelişme olmayınca bu durum çok net ortaya çıkmış oluyor.
*
Hele hele bu iddiaları yapan kişiler, tanınan bilinen siyaset adamı, iş adamı, medya mensubu falan ise iş daha da vahim bir boyut alıyor.
Arkadaşlar; siyasetçileri inandırıcı yapan, başarıya taşıyan, vatandaşın gözünde büyüten ve taktirini kazandıran en önemli özellikler; o kişinin adil oluşu, mert oluşu, sözünün sahibi ve takipçisi oluşu, haksızlığa uğrayan kim olursa olsun onun yanında olması gibi özelliklerdir.
Bir gazeteciyi de inandırıcı ve güvenilir yapan en önemli özellikler; yazdıklarının ve söylediklerinin belgeye ve bilgiye dayanıyor olması, kaynağı olması, yasal dayanağı olması, inandırıcı olmasıdır.
Aksi halde bugün ne yazarsak yazalım, ne söylersek söyleyelim, ister basın mensubu olalım, ister siyaset adamı ister başka bir kimse.
Şayet söylediklerimiz ve yazdıklarımız herhangi bir dayanağı olmayan ifadeler ise bu ifadelerin altında ezilmeye mahkumuz.
*
Hazreti Ali'nin dediği gibi; söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir. Ağızdan çıktıktan sonra sen onun esiri olursun...
Aklımıza her şey gelebilir.
Kalbimizden birçok şey geçebilir.
Gönlümüz birilerinin rezil, birilerinin vezir olmasını isteyebilir.
Ancak ve şayet; bu dileklerimizi bilgiye ve belgeye dayanmadan açığa vurusak, söz söyleyerek, yazı yazarak bunları belli ettirirsek işte o zaman o sözlerin ömür boyu esiri olmaya mahkumuz.
*
Adil olmak zaten her insanın en büyük vazifelerinden biri olsa gerek.
Karışdaki size karşı adil değilse bile siz adil olmak zorundasınız.
İyi insan olmak kolay, zor olan adil olmaktır, diye bir söz de var ya hani.
O halde adaletten yana olan insan hiç belgesi ve bilgisi olmadan başka birisini suçlayabilir mi?
Adaletten yana olan insan hiç kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapar mı?
Adaletten yana olan insan hiç sırf birisi kendisine kötü bir şey söyledi veya kötü bir şey yaptı diye anında ona kötülüklerle cevap verir mi?
Adaletten yana olan insan hiç suçsuz ve haksız yere bir başkasının mağdur olmasını ister mi?
*
Bu yazıyı okuyanların en az yüzde doksanının son sorduğum sorulara 'hayır' cevaplarını verebileceklerini düşünüyorum.
O halde lütfen hangi işi yaparsak yapalım o işin hakkını hakkaniyet içerisinde verelim.
Hangi mesleğin mensubu olursak olalım; iftiradan, santajdan, montajdan, yalandan, dolandan uzak duralım.
İyi, güzel, adil, merhametli ve yardımsever olalım.
Nasıl bir dünya, nasıl bir insanlık, nasıl bir ülke istiyorsak önce biz o istediklerimiz özelliklere sahip olmaya çalışalım.
Sonra da karşıdan ve hayattan bekleyelim...
*
Bu yazı aynı zamanda önümüzdeki Kurban Bayramı öncesi son yazıdır.
Lütfen son dileklerimi ve ifadelerimi aynı zamanda bayram mesajı olarak da alın ve okuyun.
Umarım bu bayram ülkemize; huzur, adalet, barış, kardeşlik, mutluluk, bolluk, bereket gelmesine vesile olur...
İyi bayramlar..