Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
7°
Ara

Sadakat para ile satılmaz

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Sadakat para ile satılmaz

Beyninin derinliklerinde volta atarken düşünceler. İç sesiyle “Ne kadar da boş kavgalarla uyanıyormuş, yorgun bedenim” diyor. Adam gerinerek mutlu uyandığı yatağının içinden takla atarcasına çıkıyor.

Lüzumsuz işler peşinde koşmaktan, saatlerce beklemekten, gereksiz sohbetleri, yalanları dinlemektense erken uyumayı artık tercih ediyor. Ezan sesiyle uyanıp, geç kalmışçasına telaşla abdestini alıp, namaza durmanın heyecanı bütün benliğini kaplıyor. Tüm bunları ve sonrakileri bir dakika geç yapsa sanki dönülmez yola girdiği hissini yaşıyor.

Ayaküstü ekşi mayalı buğday ekmeğiyle çok sevdiği siyah iri taneli zeytinleri yedikten sonra kocaman bardağa doldurduğu su ile her gün düzenli kullandığı ilaçlarını yutuyor.

Yaptıklarından aldığı keyifle bir bardak daha su doldurarak eğlencenin olduğunu salonuna yöneliyor. Günün ağarmamış olması hoşuna gidiyor. Camdaki tülü sonuna kadar çekip, pencerenin kanadı açtıktan sonra temiz havayı özlemle sevdiğinin kokusu gibi ciğerlerine dolduruyor. Gözü saksılara ektiği, nane, biber, domateslere takılınca yine telaşa kapılıyor. Koşarak litrelik şişeye su doldurup yârinin saçlarını okşar gibi yapraklarına dokunarak sebze ve çiçekleriyle konuşarak incitmeden topraklarına su dökmenin mutluluğuyla gülümsüyor.

Kötü yola düşmüş gecelerde sabahlayanlara inat güzelliklere açılan güne Merhaba diyerek, artık eğlenceli bölüme geçmeye hazırdır. Kendi yaptığı masaya oturup, sessiz, huzurlu, temiz havanın keyfini çıkartarak kitabını okumaya başlarken onun için gün başlamıştır.

İnsan yaptığı işten zevk alıyorsa, yorgunluk hissetmez. Anlayacağın bu mutluluğu yediğin külbastıda dahi bulamayacak olmandır. Çünkü o sadece dakikalık damağındaki tattır. Seni asıl yoran seviyorum dediğin kişinin yaşına takılmasıdır. Hâlbuki senin yaşınla bir sorunun yoktur. Sorun, emeğine yapılan saygısızlıktır.

Eğer öğrencilere yurt yapmazsan, kira artışlarını engellenmez, yurt bulamadıkları için parkta uyuyan yurttaşı terörist diye süpürtmeye kalkarsan, gündüzleri uyuyan, geceleri ise sosyal medyada yalanlarıyla boş lakırdılar yaparak insanları aldatanlara benzersin. Zamanı geldiğinde çöpçüler senden geriye bir şey kalmadığı için süpürecekleri kırıntın dahi kalmaz.

Sevgin, hayatın gibi yalan ve sanal olduğu için gerçek sevgiden, arkadaşlıktan, dostluktan anlamazsın. Çünkü arkadaşların yoktur. O nedenle hep sanalda gezersin. Onları gerçek dostun gibi lanse edersin. Oysaki gerçek dost, değer verdiğini para karşılığı satmayandır.

Ailen, arkadaşların, dost dediklerin seni ret etmişken, sana sahip olana ihanet etmişsen dostluk kavramını anlaman pek mümkün değildir. “Dost” ve “Sır” kardeştir. Maddiyatla ölçülemez, satılmaz. Pazarlanabilecek mal asla değildir. Temel taşı ise sadakattir.

Katar’ın Osmanlı hâkimiyetinde olduğu 1893 yılı Vecbe hadisesi sırasında Katar yerli kuvvetleri tarafından ele geçirilen Osmanlı sancağı, 128 yıl sonra Christie’s Müzayede Evi’nde satışa çıkıyor. Sizi gidi siziler tabi bunu daha duymadınız.

Anlatayım, müzayede evinin ‘İslam ve Hint Dünyaları Sanatı’ başlıklı müzayedesinde açık artırmaya sunulacak. 150×162 cm boyutlarında olan ve kırmızı ipekten yapılan sancağın üzerinde besmelenin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’den Bakara Suresi’nin 246’ncı ayeti, Ali İmran Suresi’nin 181’nci ayeti, Nisa Suresi’nin 77’nci ayeti ve Maide Suresi’nin 27’nci ayet yer alıyor.

Şimdiii, İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu Fatih Sultan Mehmet’in portresi gibi bunu da ait olduğu topraklara getirirse, işte bu sadakatin tam kendisidir.

Değerlerine, tarihine, doğasına sahip çıkanlar yıkılmazlar.

Şu sıralar Assos antik limanındaki doğa ve tarih katliamı yapıldığını biliyorsundur. İğne ile kuyu kazar gibi çalışılması gereken ülkemiz ve dünya için çok kıymetli olan bir antik kentte kepçelerle, kırıcılarla hafriyat ve teraslama yapılıyor. Anlamsız bir şekilde geniş alanlar açılıyor. Biliniz ki, bunun adı da ihanettir.

Çalışma alanın hemen yakınlarında antik yollar, binalar, yapılar var. Hiç mi vicdanınız yok. İşin edebi de kalmadı. Elinize, dilinize dursun!

Sanırım aklından aynı şey geçiyor. Evet, otel yapacak olabilirler.

Sen pazarlama işlerinden anladığın gibi ikna kabiliyetinde iyidir. Hatta tehdit konusunda da uzmansındır. Bir el atsan mı diyorum. Yoksa buraları birilerine pazarlayacaklar. Geç kalınırsa tarih yok edilecek. Acilen bu inşaat durdurulmalıdır.  

Unutma ki, değerlerine, geçmişine sahip çıkmayan milletler, yok olmaya mahkûmdur.

İşe gitme zamanının geldiğini fark edince adam, kitabını okuyamadığı için buruktu. Ancak sohbetten de bir o kadar keyif almıştı. Artık uyanan şehrin karmaşası içine dinç bir şekilde girme vakti…

Boş hayallerden ve uğraşlardan uzak kal diyerek kapıyı çekip çıktı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *