İnsanımsı canlı türü: Herbokolog
Ne zaman ki üniversiteye giriş sınavları yaklaşıyor, o vakit velilerden, “Çocuğum hangi bölümü yazsın ya da yazmasın?” soruları almaya başlıyorum.
“Hangi bölümü seçerse seçsin, fakat sakın ha Herbokoloji’yi seçmesin” dediğimde, yüzlerindeki bir anlık şaşkınlığı görebiliyorum.
Avrupalı bilim adamları hâlâ keşfedemese de Türkiye’de bu alandan mezun Herbokolog diplomalı birçok insana rastlayabilirsiniz.
Türk Dil Kurumu bu başlığın tanımına henüz bir açıklama getirmemiş. İnternette ise bu branş üzerine tahsil (görmüş) kimseler şöyle tanımlanmış:
herbokolog:
1) her şey hakkında yarı özgün fikirleri ve konuşabilme gücü olan
2) içlerinde bitmek tükenmek bilmez, her şeyi bilen olmak isteyen
3) kendini, her şeyi bilen olarak lanse eden kişi-kişiler
Ziya Şakir Yılmaz sözlüğünde ise “haddini aşan, sınırları dışında her şeyi bildiğini sanan, bilmediği halde kendinden emin olan, insanımsı canlı” olarak tanımlayabiliriz.
Toplumumuzda bu meslek dalında (!) uzmanlaşanların sayısı hızla artıyor. Ve şaşılacak derecede itibar görüyorlar. Bir bakıyorsunuz sağlık programında uzman, bir ekonomi programında bilirkişi, bir anda en iyi spor yorumcusu; sanat deseniz ondan sorulur, din deseniz doğuştan (!) âlim, edebiyat deseniz eleştiride üzerine yok…
Hatta bazıları o denli sınırların ötesine geçmiştir ki, biraz kulak verdiğinizde sanırsınız dünyada deprem yoktu uzmanı vardı, para yoktu ekonomisti vardı, kitap yoktu yazarı vardı… Elbette her biri kendilerinden başkası değildi.
“Yalnızca iki şey sonsuzdur;
evren ve insanın ahmaklığı.
Ancak evrenden o kadar emin değilim.”
Albert Einstein
Böyle kimselerin düştüğü durum, Sunay Akın’ın anlattığı İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan bir hikâyeyi anımsatır bana. Alman orduları Paris’i işgal ettiğinde, şehirdeki her iş yerinde Mussolini ve Hitler’in fotoğraflarının asılması zorunlu kılınır. Kimsenin içinden gelmese de korku duygusu bunu yapmayı mecbur kılar. Emre zorunlu uyanlardan biri de bir kitapçıdır. Ancak o, fotoğrafları içerde bir yere değil, tam aksine herkesin görebileceği bir yere, dükkânının vitrine koymayı tercih eder. Bir tarafa Mussolini’nin diğer tarafa da Hitler’in fotoğrafını koyan kitapçı ikisinin ortasına Victor Hugo’nun şu kitabını koyar; “Sefiller”.
Bilginin uzağındaki bu kimseler en başta kendini bilmezler. Dolayısıyla herbokolog sözcüğünün benim nazarımda bir diğer anlamı da bilinç yoksulluğudur.
* * *
Nasıl bilirsiniz?
Herbokologları nasıl bilirsiniz?
* Okumazlar
Whats app mesajları ve tuttukları takımın haberler başlıkları haricinde yemek menüsü dâhil pek bir şey okumazlar. O sebeple onlardan kitap okumalarını beklemek, M.Ö. akıllı telefonun keşfini beklemek gibidir.
Lügatlerinde araştırma, inceleme kelimelerine rastlanmaz.
* Bilgiçtirler
Söz kesmede üzerlerine yoktur. Beyinlerinde süzgeç kullanmadıkları için algıladıkları her şeyi bilgi zanneder ve bunu da etrafına satmaktan çekinmezler.
* Ağızları laf yapar
Sağdan soldan duyduklarını bilgi diye öylesine ustalıkla anlatırlar ki, abartı sanatını pek ala icra edebilir, dinleyenleri hayrete düşürebilirler.
* Kendilerine taparlar
Kazara aldıkları birkaç saatlik eğitimin ardından bir kâğıt parçasından öteye geçmeyen sertifikayla bilim insanı olduklarına inanırlar.
Dünyadaki bütün kapıların kendilerine açılacağını zanneder, açılmayan kapılar için tartışmaktan, Roma’yı yakmaktan çekinmezler.
* Dünyanın merkezi onlardır
Ahkâm kesmekte üzerlerine yoktur. Hangi konuyu açarsanız açın ellerindeki sertifika veya bir uzmandan duydukları sıradan bir bilgiyle kendilerinin de bilge olduklarına öylesine inanırlar ki, dünyaya meydan okurlar.
* Emindirler
Cahillik hücrelerine öylesine nüfus etmiştir ki, başka bir hayat tarzı edinemezler. Etrafta yalan, yanlış, kulaktan dolma ne kadar gürültü varsa her birini bilgi diye alıp, satabilirler.
Ancak tahmin ettiğiniz gibi müşterileri de bu nitelikte olurlar. İnandırıcılıkta en büyük silahları kendilerinden emin olmalarıdır.
* Yüksek sesle ve bağırarak konuşurlar
Genellikle yüksek sesle, zaman zaman da bağırarak konuşurlar. Ne kimseden akıl alırlar ne de bir başkalarına söz hakkı tanırlar. Varsa yoksa kendileridir. Kendilerinden öte her şey yalandır.
* Yalancıdırlar
Bir eksiklerini veya açıklarını kendilerine söylemeye durun, bir canavara dönüşebilirler. Ne yalan söylemekten çekinirler ne de paçayı sıyırmak için iftira atmaktan. Beyinlerinin sağlıklı çalışmadığını gösteren davranışlardan biri de söyledikleri yalana kendilerinin koşulsuz inanmalarıdır.
* * *
Fıkra
Ne zaman bir herbokolog görsem aklıma keçi, inek ve atla ilgili şu fıkra gelir.
Kalkmak üzere olan bir uçakta yan yana oturan iki yolcudan biri, kitap okuyan diğer yolcuya…
– Biliyor musunuz, bir yerde okumuştum. Eğer yolculuk esnasında yanınızdaki ile sohbet ederseniz, seyahat süresi daha kısa geliyormuş insana.
Kucağındaki kitabı okumak üzere yeni açmış adam, kitabı yavaşça kapatır ve…
– Hangi konuda sohbet etmek istersiniz? diye sorar.
– Bilmem ki… Nükleer enerji konusunda konuşmak ister misiniz?
– Olabilir, bu ilginç bir konu ancak nükleer enerji ile ilgili sohbete başlamadan önce izin verirseniz size başka bir soru sormak isterim.
– Elbette, memnun olurum.
– Bir at, bir inek ve bir keçi… Üçü de ot yiyerek beslenmelerine rağmen keçi misket şeklinde, inek sıvı şeklinde, at ise kurutulmuş ot şeklinde dışkılar. Sizce bu neden böyle gerçekleşir?
Sohbet etmek isteyen adam, hayretle bakmış, düşünmüş fakat
– Hiçbir şey aklıma gelmiyor, bilemedim, demiş.
Kitabını okumak isteyen adam,
– Hiçbir bok hakkında bilginiz yoksa ne demeye nükleer enerji konusunda sohbet etmek istersiniz ki? diyerek kitabını açıp okumaya devam etmiş.
* * *
Karşınızdaki kişi gerçekten bilgili mi yoksa herbokolog mu? Bunu anlamak için basit bir çözümüm vardır; en iyi bildiğim, uzmanı olduğum konu ile ilgili kendisinin fikrini sorarım. Eğer benden duyduğu cümleleri süsleyip soslayarak bana geri anlatıyorsa bilirim ki Profesyonel Herbokolog ile karşı karşıyayım.
Hepinize Herbokolog olmayan patronlar, müdürler, arkadaşlar ve akrabalar diliyorum.
Ve son sözü Çinli filozofa bırakıyorum…
“Bildiğini bilenin, arkasından gidin.
Bildiğini bilmeyeni, uyarın!
Bilmediğini bilmeyenden kaçın!”
Konfüçyüs
ZİYA ŞAKİR YILMAZ