İttifaklar ve TBMM
Ne dersek diyelim. Ne yazarsak yazalım.
Dilimiz ve deyimlerimize, “İmam bildiğini okur” yerleşmiş bir kere.
Vatandaş geçim sıkıntısından, esnaf iş görmemezlikten, sanayici üretim yapıp ihracat yapamamaktan, emekliliği hak ettiği halde yaşını bekleyenler, atama bekleyen öğretmen, sağlıkçı ve onlarca meslek gurubu, pazar artıklarından yiyecek toplayanlar, Kredi ve Yurtlar Kurumundan burs alıp okulunu bitirdiği halde iş bulamadığı için aldığı krediyi ödeyemeyen ve bu nedenle haklarında takibat yapılan gençlerimiz, çiftçinin traktörüne, ineğine tarlasına haciz gelmesi ve bunların yükü altında inleyen ezilen köylünün çiftçinin derdi unutulmuş yöneticilerimiz polemek üzerinden birbirlerine ver yansın'a devam ediyorlar.
Bilindiği gibi geçmişte ve halen tekrar edilen, “Bay Kemal”, “Bay Recep” , “Sözde Cumhurbaşkanı”, “Sözde Genel Başkan” lafları unutulmamış ve halkı bir hayli meşgul etmişken, şimdilerde de, “Tek adam” ve “Tek adamcağız” yetmedi “Militan” lafı gündeme taşındı.
Ey sayın yöneticilerimiz ve yönetmeye talip olanlar, bırakın bunları halkımız inliyor zor durumda ve bir lokma ekmek derdinde iken sizler şükürler olsun ki, kan davanız olmadığına göre bir araya gelip neden bunlara çare bulmayı ve olmayı düşünmüyorsunuz ki?
Unutmayın, Siyaset sorunları çözme ve halkı huzura eriştirme sanatıdır. Ayrıca, Devlet mazlumların sığınağı gariplerin korunağı olmalıdır.
Beyler şunu da iyi bilin ki, ülkemiz kurulduğundan bugüne, ülkemizde sadece bir tek adam vardır. O da ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bunun iyi bilinmesi gerekir. Hiç kimse kendini onun yerine koyamaz, koymamalıdır.
İttifak senaryoları
Malum ülkemizde Ak Parti (AKP) ve milliyetçi Hareket Partisi (MHP) nin bir arada olduğu ve iktidar olan Cumhur İttifakı var. Bir diğeri ise Cumhuriyet halk Partisi (CHP) İYİ Parti, Saadet Partisi (SP) ve Demokrat Parti (DP) den oluşan muhalefetteki Millet İttifakı.
Her iki ittifak ülkemizi yönetmek üzere bir araya gelmiş partilerden oluşuyor. Ancak yukarıda anlatılanlara bakılarak ülke yönetimi ittifak kavgasına dönüşmüş olduğunu görüyoruz.
Gelecekte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini değiştirmeyi düşünen ittifak ortağı İYİ Parti, yerel yönetimlerde bir arada olduğu ve ittifakın adaylarını kazandırdığı seçimde HDP ile bir arada olmuş olmasına rağmen, gelecekte HDP ile bir arada olmalarının mümkün olmadığını partinin yöneticilerinin çeşitli vesilelerle açıklanıyor.
Bir başka senaryo ise İYİ Parti, Gelecek, DEVA partileri ile yeni bir ittifak kurulmasından bahsediliyor. Bu durum SP’yi yanına almayı planlayan Cumhur ittifakının işine gelebilir.
Böyle olunca da CHP ile HDP'nin ittifak kurmaları isteniyor.
Öte yandan partisinden ihraç edilen ve mahkeme kararı ile geri dönen Ümit Özdağ, İYİ Parti’nin Millet İttifakında olmaması gerektiğini her fırsatta belirtiyor.
Özdağ, parti'nin CHP ile ittifak yapmasa seçime giremeyeceğini ve şu anda milletvekili olamayacağını unutmuş olmalı ki, “Biz bu partiyi mevcut partilerden hoşlanmayan onların faaliyetlerini beğenmeyenler dışında milliyetçilerin, demokratların ve muhafazakarların bir araya gelerek iktidar olması için kurduk. Halende bu konuda iddialıyım” diyerek ittifaka karşı olduğunu belirtiyor.
Bu senaryolara göre ne zaman olacağı belli olmayan seçimlere bu üç ittifakla girilmesi halinde ilk turda Cumhurbaşkanı’nın seçilme şansı görünmüyor. Seçim ikinci tura kalır ve ittifakların göstereceği adaylara göre seçim yapılır.
İttifaksız TBMM
Yönetim bir takım reformlar yapacağını her fırsatta açıklıyor. Buna karşılık CHP’de gelecekte nelerin yapılacağı ve nasıl bir sistemin geleceği konusunda hazırlık yaptığını belirtiyor.
Aslında ittifaklara gerek kalmadan da seçime gidebilir ve herkes berber koltuğuna oturup saçının rengini görebilir.
Öncelikle parlamento bir araya gelip ilgili yasalarda ve özellikle seçim kanunun da değişiklik yaparak Milletvekili sayısını 500’e düşürmeli. Bu sayının daha önceleri denenmeye çalışıldığı gibi 100 sandalyeyi Türkiye Milletvekili olarak ayırmalı.
Kanunda yapılacak değişiklikle baraj sıfıra düşürülmeli. Böylece her partinin seçime girmesi ve aldığı oyların karşılığını illerden milletvekili olarak TBMM’ye taşımalı. Geri kalan 100 Milletvekilliği için de partilerin ülke genelinde aldığı oy oranına göre sandalye dağıtılmalıdır.
Böylece kimse kimseye bir şey diyemeyeceği gibi herkes demokrasinin gereği olarak ta hakkını almış olur ve aldığı oyları TBMM'de temsil etmiş olur.
Peki Cumhurbaşkanlığı seçimi ne olacak?
Kendine güvenen parti aday çıkarır. Belli ki ilk turda seçim olası gözükmüyor.
İkinci tura kalan adayları halkımız değerlendirir, kim kendine yakın ve kim halden anlayacak ve demokrasiyi getirecek, hak hukuk ve adaleti sağlayacak, refahı ve huzuru getireceğine inandığı adayı Cumhurbaşkanı olarak seçer.
Seçilen Cumhurbaşkanı, parlamentoda çoğunluğu olan ya da koalisyon olacak durumu değerlendirir, hükümeti kurar ve güven oylamasına sunar.
Sonrasında seçilen tüm vekiller halk için çalışacaklarına yemin edeceklerine göre yeminleri gereği halka ve ülkemize gerekli olan sisteme karar verir ve yollarına devam ederler. Böylece demokrasinin de tüm kuralları uygulanmış olur.