Ülkemize şöyle bir daha bakalım
Büyük ozan Aşık Mahzuni Şerif’in yine ülkemizin kurucusu ve önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk için, “Sarı saçlım mavi gözlüm, nerde, neredesin bir daha gel Samsundan…” dizelerinde belirttiği gibi o dahi insan elbette bir daha Samsundan gelmeyecek. Zaten bize emanet ettiği Cumhuriyet için,” Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir” demiş.
Peki, günümüzde Cumhuriyet gerçekte kimsesizlerin kimsesi mi?
Kimsesizlerin sesini duyan ve imdadına koşan var mı?
Eğer öyle ise sokaklarda, dilenen, köprü altlarında yatanlar neden oralarda?
Memur, işçi, esnaf, işsizler, sanayici yani sözün kısası halkımız neden feryat figan ediyor ki?
Neyse onun geri gelmeyeceğini bile, bile ebediyete intikal edişinin 82. Yılında ülkemizi emperyalistlerin işgalinden kurtardığı ve bu güzel ülkemizi kurup, kısa sürede yokluk ve yoksulluk içinde kurduğu ülkeyi çağdaşlığa kavuşturduğu ve halkına güvendiği için, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletirdir” diyerek egemenliği onlara bıraktığı için onu ve beraberindeki aralarında dedelerimizin de olduğu arkadaşlarını şükran ve minnetle andık. Yolları yolumuz, ilkeleri ilkemiz olsun.
Şimdi ülkemize bakalım
Son zamanlarda ülkemizde ilginç şeyler yaşanıyor. En başta Merkez Bankası’nın başına gelen atamalar. Enflasyonun yıl sonu da iki haneli olarak biteceği tahminini açıklayıp, faiz oranını sabit tutup dolaylı olarak birkaç puan artıran ve süresi bitmediği halde görevden alınan bir başkan oldu.
Yine Cumhuriyet tarihimizde ilk defa Merkez Bankasının başına siyasete bulaşmış daha önceleri İktidar partisinde Milletvekilliği, Maliye Bakanlığı yapmış ve son olarak Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı görevini yürüten Naci Ağbal’ın atanması ile Merkez Bankasının tarafsızlığının ihlal edildiği belirtildi.
Arkasından son 5 yıldır Maliye ve Hazine Bakanlığını yürüten ve başarısız olduğu gerekçesi ile sürekli eleştirilen Berat Albayrak’ın istifası duyuruldu.
Güya Naci bey bu göreve atanırken, Cumhurbaşkanı olan kayın pederi bu durumu kendisine danışmamış. Bunun üzerine saraya gidip kayın babası ile görüşmek istemiş ama görüşememiş. Bu sırada Ağbal ile karşılaşıp kavga etmişlermiş. Sonra durumu Babası Sadık Albayrak’a iletmiş. O da, “Oğlum senin arkandayız istifa edebilirsin” demiş.
Bakan Albayrak bundan sonra sağlık sorunlarını, anne ve babasını özlediğini çocukları ile ilgilenmesi gerektiğini, at izinin it izine karıştığını ve "Allah sonumuzu hayır etsin" diyerek görevden affını istemiş.
Medyaya bakalım
Yine Albayrak’ın deyimi ile burası çok önemli.
İstifa açıklandıktan sonra, görevleri halkı aydınlatmak olan değerli basınımızın büyük bir kısmı bu habere maalesef yer vermediler. Yine malum kanallar haberi, istifa iddiası olarak verdi.
Hükümet sözcüsü, “Cumhurbaşkanımızın takdiri ve onun inisiyatifidir” diyerek istifanın olup olmadığı varsa kubul edilip edilmediğini açıklamadı.
Neyse İletişim Başkanlığı aradan 30 saat geçtikten sonra istifanın kabul edildiğini ve yerine Lütfü Elvan’ın atandığını açıkladı da, daha önce, “Aman ne olur Cumhurbaşkanımız Süleyman Soylu’da olduğu gibi istifayı kabul etmesin” diye salya sümük dua eden malum gazeteciler rahatladı da haber yapabildiler.
Burası yine önemli, ilginçtir, Merkez Bankası Başkanı ve Maliye Bakanı’nın değiştirilmesinden sonra normalde bu sarsıntı ve karmaşa sırasında yükselmesi gereken döviz büyük oranda düşüş kaydetti.
İktidar ve muhalefetin durumu
Metro Poll anket firmasının geçtiğimiz günlerde yayınlanan sonuçlarına bakıldığında insanın aklı şaşıyor. Buna göre, iç açıcı olmayan sonuçlar şöyle; Ak Parti 28,5, - CHP, 17,2 – İYİ Parti 8,6 – HDP 8,6 – MHP 7,9 – DEVA 1,5 – SP 1 – Gelecek 0.9, olarak belirlenmiş.
Burada dikkat çekilmesi gereken husus şu, Kararsızlar 12,3 – Protesto oy 9,3 ve cevap vermeyenler 3.8dir.
Şimdi ey bu devleti yöneten ve yönetmeye talip olanlar başınızı iki elinizin arasına alın ve düşünün bakalım.
Sizleri beğenmeyenler ülkemizde parti olsa yüzde25,4 ile ikinci parti durukmunda.
Beyler bir zahmet hakikaten düşünün. İktidar, “Yahu biz ne yaptık, halkı bu kadar kötü mü yönettik ki, bu halk bizden koptu. O zaman biz şu yandaş müteahhitleri bırakıp halkımıza bakalım, feryatlarına kulak verelim” deyip kendini toparlamalı. Kuruluşundan bu yana yeni kadrolar yetiştiremediğinin yetiştirdiklerinin ise neden kendilerinden koptuğunu ve çoğunun neden harcandığını değerlendirmesi gerekmez mi?
Şimdi ülkemizi yönetmeye talip olan muhalefete bakalım.
Sizlerde haftada bir gün grup toplantısı ve bir iki kere basın toplantısı ile yetinmeden, halka gidip onlarla görüşün, konuşun, halleşin, dinleyin, televizyon izleyemeyen ve gazete okumayan vatandaşlarımıza ülkemizin gidişatını anlatın ve onların fikirlerini alın.
Onlarda yarınlarda olacak seçim zamanında, “Yahu sizde buralara seçimden seçime geliyorsunuz. Daha önceleri neredeydiniz” demesin.
Hepiniz, “İktidar güç kaybediyor.” diyorsunuz. İyi de son tabloya baktığınız da kararsız, protesto ve cevap vermeyenler sizlere de gelmiyor.
O zaman Ankara’da bir etkisi olmayan TBMM de nöbetçi bırakın günlerinizi halkın arasında geçirin.
İnanın halk sizi bağrına basmak için bekliyor…