Şikayetler artıyor
Beylikdüzü ve Çatalca’ya kar yağdığında, İstanbul’un kışa girdiğini hissediyor ve yaşıyoruz. Haberlerde, kar yağdıran bulutların Edirne üzerinden Marmara’ya doğru yol aldığını ve İstanbul’un beyaza bürüneceğini duyduğumuzda, yine bu ilçelerin gökyüzüne ve toprağına bakıyoruz. Kar, yukarıdan yağıyor ve Avrupa yakasına Beylikdüzü ve Çatalca’dan dağılıyor. Biz Buralarda kartopu oynamayı, kızakla kaymayı, ellerimizi ovuşturarak gezmeyi bıraktıktan sonra, İstanbul Anadolu yakası kardan nasibini almaya başlıyor.
Üç köprü iki tünelle birleşmiş olsa bile, ne de olsa kıtası ayrı.
Kış mevsimi doğal olarak bazı sıkıntıları da yanı sıra getiriyor. Kullanımı arttığı için doğalgaz, elektrik ve sıcak su sarfiyatından kaynaklanan su faturaları, bu sıkıntıların başında geliyor. Sokağa çıkıldığında ise, şikayetler başlıyor. Kaldırım üzerinde oluşan buzlar, araçları tekerleğin isteğine göre kaydıran buz tabakası ve diğerleri elbette can sıkıyor. İş burda, yerel yönetimlere düşüyor. Onlar da gördüğümüz kadarıyla ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. Ama bir başka şikayet konusu var ki, o da can ile ilgili ama can sıkan bir durum. Başıboş köpekler…
Sokak köpekleri, kışın daha örgütlü bir halde dolaşıyor. Koloni halinde oluşturdukları kalabalık sayıları, büyük küçük hepimizi tedirgin ediyor. Yazın böyle ürkütücü bir tablo oluşmuyor ama kışın görünüş aynı olmuyor. Bunun nedeni de; hayvanların yeterince yiyecek bulamamasıdır. Belediyeye bağlı veterinerlik işleri özellikle yerleşim kenarlarına yiyecek bırakıyor ama demek ki bu çaba yeterli olmuyor. O zaman da sokaklarda aç susuz dolaşan hayvanlar yemek için olmasa bile aç olduklarını hissettirmek için insanlara saldırmaya başlıyor. Bu durum da büyük bir sorun olarak şikayete neden oluyor.
Biz buradan yetkilileri can sıkıcı ama insanların ve hayvanların canını yakından ilgilendiren konuya ilişkin bir kez daha uyaralım. Bu konuya daha da ağırlık vermeleri gerekiyor. Ama iş bununla bitmiyor. Şikayet edenin de hem yetkililere hem de sokak hayvanlarına yardımcı olması gerekiyor. Sofrayı topladıktan sonra yemek artıklarını poşetlere doldurup çöpe atanlar, bunları çöp konteynerlerinin yanına bırakırlarsa, o hayvanların da karınları doyar. Düşünsenize, yüzlerce hanenin çöpe attığı artıklar ile, onlarca köpeğin karnı doyar. O zaman ne olur, karnı doyan köpek kimseye saldırmaz. Hatta, sokağın başından bina girişine kadar insanların yanı sıra yürür, adeta eskortluk yapar, güven verir. Kimse de ne kendisine ne de çocuklara saldıracak köpek kalmayacağı için şikayetçi olmaz.
Unutmayalım: Sokak hayvanları da canlıdır, yiyecek ve içeceğe ihtiyacı vardır. Nazilerin insanlara yaptığı gibi hepsini yok edip çukurlara gömmeyeceğimize göre, Konfiçyüs’e kulak verirsek sorunu çözeriz. Ne demişti:
Karanlıktan şikayet etme, bir mum da sen yak!
Haydi, porsiyon değil; artık yemekleri sokak hayvanları için bir köşeye bırakarak, mahalleleri daha güvenli hale getirmeye destek olalım…