Yerel yönetimlere sivil bakış
2019 Martında yapılacak yerel yönetimler seçimleri yaklaştıkça siyasi partilerde hareketlilik başladı.
Geçmişte olduğu gibi aday belirleme işini son ana bırakmak istemeyen partiler aday arayışlarını sürdürürken aday belirleme yöntemleri de yine çok tartışılacağa benziyor.
Aslında siyasi partilerin ön seçimle adaylarını belirleyebilmeleri için makul süre var. Ama bu işi merkezde çözmek isteyen partiler, şimdiden mazeret üretmeye başladılar.
Çok hassas bir dönemden geçiyor iken şimdi gereksiz bir polemik başlatmak istemem.
Hangi parti, hangi yöntemle adaylarını belirler bilemem ama her durumda özellikle üzerinde durulması gereken konu, sivil toplumun bu seçimlerde oynayacağı rolün ne olacağıdır.
Birçok yerde siyasi makamların meslek gibi görülmeye başlandığını düşünecek olursak, yerel yönetimlerde görev alacak kişilerin belirlenmesinde mutlak surette sivil toplum müdahil olmak durumundadır.
Daha doğrusu siyasi partilerin, sivil toplumun görüş ve önerilerini dikkate alması gerekir.
Bir kentin kültürünü oluşturan sosyal grupların, yerel dinamiklerin, kanaat önderlerinin ve hatta sendikaların, meslek odalarının bu süreçte mutlak surette talepkar olmaları; siyasetin kalitesini artıracak, çıtayı yükseltecektir.
Amaç; yalnızca belediyeyi ele geçirmek, başkanlığı almaktan öte kenti çağdaş ölçütlerde yönetecek bir kadroyu iş başına getirmek olmalıdır.
Ancak görünen o ki, tüm siyasi partiler belediye başkanının kim olacağına kilitlenmiş ve hatta seçimi almak için her yolu mübah görür hale gelmiştir.
Oysa gelişmiş batı ülkelerinin bir çoğunda belediye başkanı profesyonel insanlardan atama yoluyla göreve getirilmektedir.
Yani demem o ki; özellikle de Büyükşehir yasasıyla birlikte ilçe belediye başkanları büyük ölçüde Büyükşehirin memuru durumuna düşmektedirler.
Kuşkusuz, tüm açmazlarına karşın yaratıcı yol ve yöntemlerle belediye başkanları kenti yaşanır hale getirebilirler. Ülkemizde bunun pek çok örnekleri de var.
Bu göreve aday olan kişi; yasadan kaynaklanan güçlükleri bilerek göreve talip olmak durumundadır. Mazeret üretmeye değil, hizmet üretmeye, çözüm bulmaya gelmelidir.
Sorunun parçası ve hatta kaynağı olan başkanlar, suçu başkalarına atarak işin içinden sıyrılmaya bakıyorlar.
Oysa Farklı meslek gruplarından, farklı yetenek ve becerilere sahip kişilerden oluşmuş bir Belediye Meclisi her koşulda Belediye Başkanının işlerini kolaylaştıracağı gibi, yetki ve sorumlulukları paylaşarak kimi sorunları daha kolay çözebilmek mümkündür.
Öte yandan Sivil Toplumla işbirliği yaparak, proje yardımı almak, kentin sosyal, kültürel yaşamının düzenlenmesinde bu dinamiklerden yararlanmak varken; aksine başta Kent Konseyi olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerini bir engel ve ayak bağı gibi görmekteler.
Kaynak yaratmak, politika geliştirmek ve proje desteği almak için var olan tüm kurum ve kuruluşlardan sonuna kadar yararlanmak konusunda gerektiğinde diğer siyasi partilerle işbirliği yapmak gerekir.
Bunları yapmak yerine çoğu zaman belediye başkanları; kendilerine koşulsuz biat edecek kişileri tercih etmekte, Kent Konseylerini ve Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Meslek Odalarını arka bahçeleri gibi dizayn etmeye çalışmaktalar.
Durum böyle olunca da, ellerine geçirdikleri güçten zehirlenen başkanlar, ne yetkiyi ne de sorumluluğu kimseyle paylaşmak istemiyorlar.
İnsan potansiyeli en zengin, en yetkin kadrolara ve köklü bir geçmişe sahip CHP nin yerel seçimlerde hala ithal aday arayışlarına girmesini de doğrusu anlayamıyorum.
Düşünsel olarak sağ politikalara sahip birini, oy kaygısıyla aday gösterip, belki kazanabilirsiniz. Ama o belediye hiçbir zaman sosyal demokrat, emeğe, insana saygılı, iş barışını savunan, şeffaf yönetim anlayışını öne çıkaran bir belediye olmayacaktır.
Daha da önemlisi, yaptığı iş ve mesleğinde örgütlü mücadelenin içerisinde olmamış, sosyal yaşamdan kopuk, siyasi derinliği olmayan, kollektif çalışma anlayışında yoksun kişilerin belediye meclislerinde yer almaması konusunda azami dikkat ve özenin gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Özel olarak kendi yaşadığım kent Bodrum da, daha üretken, yaşamın içerisinde, proje temelli, insan odaklı çalışacak bir belediye meclisinin oluşmasına katkı koymak için ben de belediye meclis üyeliğine aday oldum.
Yaşadığı kente karşı sorumluluğu olan vicdan ve sorumluluk sahibi herkesin elini taşın altına koyması gerçeğinden hareketle böylesine zorlu ama bir o denli onurlu bir göreve talip oldum. Amaç, daha yaşanılır bir Bodrum’u birlikte kurabilmek olmalı.