Kudüs’deki lastikler benim yüreğimi yakıyor
ABD Devlet Başkanı Trump’ın akıl almaz ısrarlı tavrı sonunda Büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıma kararının sonunda çıkan olaylarda 59 Filistinli yaşamını yitirirken binlerce masum insan yaralandı.
Bir yanda dünyanın son çılgını Trump’ın kızı ve damadının onur konuğu olarak katıldığı bir davette sevinç çığlıkları atan alçaklar, diğer yanda yaralılarını hastanelere yetiştirmeye çalışan Filistin’liler, ölülerinin başında ağlaşan analar.
Bir yanda son teknoloji ürünü tüm silahları deneyerek savunmasız bir halkı yok etmeye çalışan İsrail; diğer yanda çaresiz, elinde sapanla taş atan, lastik yakarak saldırılara engel olmaya çalışan çaresiz, sahipsiz, yoksul ama inançlı, kararlı, mazlum Filistin halkı.
Bir yanda; havai fişekler eşliğinde kutlama yapanlarla birlikte, yüzünde arsız bir gülümsemeyle eğlenen damat, hemen yanı başlarında parçalanmış cesetler, göğe doğru yükselen dumanlar, acısını yüreğine gömüp, sessizce ağlayan kadınlar.
Ne demiş, İsrail Başbakanı Netanyahu; “Ulusal hafızamıza nesiller boyu kazınacak bir gün”
Doğru demiş; ”Bugün yapılan alçakça saldırıları, yaşamını yitiren Filistinli masumları unutursak, yüreğimiz kurusun.”
2014 Yılında Gazze’ye yapılan saldırılarda bacaklarını kaybeden 29 yaşındaki Fadi Abu Salah’ı acımasızca tekerlekli sandalyesinde öldürenleri hafızamızın en derin noktasına kazıyacağız.
Türkiye’nin efsane devrimcilerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da bir dönem Filistin halkıyla dayanışma ve emperyalizme karşı mücadele için gittikleri Filistin’de yapılanları elbette unutmayacağız.
70 yıl önce bugün kurulan İsrail Devletinin ABD himayesinde yıllardır Filistin halkına uyguladığı zulmü bizlerde ulusal hafızamıza nesiller boyu kazıyacağız.
Bir yandan yazımı tamamlamaya çalışırken, bir yandan da Kudüs’den gelecek son haberleri takip etmeye çalışıyorum.
Ölenlerin sayısında artış olduğu, aralarında 8 aylık Leyla Enver bebeğin de bulunduğu haberleriyle yüreğim daralmaya başladı.
İlginçtir kendi tarihlerinde soykırım yaşamış bir ulusun, tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi bir başka halka zulmetme görevini kabullenmesini ne aklımız, ne mantığımız kabul ediyor.
Ancak emperyalizmin uyguladığı sömürü düzeninde akla da, duygulara da, mantığa da yer yok ne yazık.
Bu alçak saldırılarda yaşamını yitirenlerin cenazelerinin kaldırılmaya başlandığıyla birlikte genel grev kararı alındığı haberleri gelmeye başladı.
Kuşkusuz Türkiye de iktidar ve muhalefet kanadından sert tepkiler, kamuoyunda protesto gösterileri devam ediyor.
Hükümetin Yenikapı da miting kararı aldığı söyleniyor.
Umarım Filistin’de yaşanan bu insanlık dışı katliam ve orada yaşamlarını yitirenler üzerinden siyaset yapılmaz.
Çünkü, hiçbir siyasi hedef ya da kutsal! amaç, Filistin’in yaklaşık yüzyıldır sürdürdüğü yaşama mücadelesinden, bağımsızlık savaşından daha önemli değildir.
İsrail’de aklı başında yurttaşların da tepki gösterdiği saldırılarda keskin nişancılar görev yaptılar ve doğrudan öldürme amaçlı ateş açtılar.
Oysa Hamas ve FKÖ savaşın en sıcak dönemlerinde bile bırakın masum insanlar, İsrail askerlerine bile bomba atmaktan kaçınmışlardı.
Ülkemizde toplumun tüm dikkati yaklaşık kırk gün sonra yapılacak bir baskın seçime yönelmişken, Filistin halkına yapılan bu acımasız saldırılar ne kadar gündemde kalır bilemem ama üç günlük yasla geçiştirilecek bir durum değil.
Asıl şimdi uluslararası kurum ve kuruluşlar devreye sokulmalı, Filistin halkının bu haklı mücadelesinde en üst düzeyde dayanışma örgütlenmelidir.
Emperyalizme karşı tüm demokrasi güçleriyle birlikte ortak bir mücadele verilmeden ne bölgemizde, ne ülkemizde gerçek anlamda bir kalıcı barışın sağlanması mümkün değildir.
Gazze’de yakılan lastiklerden göğe doğru yükselen siyah dumanlar ruhumuzu karartmıyorsa, 8 aylık Leyla bebeğin cansız bedeni yüreğimizi acıtmıyorsa, ölenlerin ardından gözyaşlarını içine akıtan analarla birlikte akmıyorsa gözlerimizden yaşlar, bir şeyler eksik demektir.
An itibariyle Türkiye de kimin Cumhurbaşkanı, kimlerin milletvekili olacağı ya da ülkenin hangi sistemle yönetileceği, hangi partinin iktidar olacağı inanın anlamını yitiriyor.
Tüm dünyanın gözü önünde yaşanan bu vahşete karşı samimiyetsiz, ikiyüzlü tavrını sürdüren batılı ülkeler bir yana, yine sessizliğini ve duyarsızlığını sürdüren İslam ülkelerine rağmen vicdan sahibi her insanın bir şekilde tepkisini göstermesi gerekmez mi?
Bu ruh hali içerisinde Filistinli kardeşlerimize yapılan bu alçak saldırıları, ABD nin sorumsuz tavrını ve sessiz kalarak, suça ortak olan tüm kurum ve kuruluşları kınıyorum.
Tüm halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler ve Filistin Halkı şimdiye kadar ödediği bedellerle bunu fazlasıyla hak ediyor.