Çocuklar ve gençler kurtaracak dünyayı
Kudüs’te İsrail askerleri tarafından darp edilerek gözaltına alınan Down sendromlu Mohammad Khader Khaleel Al-Taweel’e Uluslararası Down Sendromu Federasyonu sahip çıktı.
Filistin’li genç ve ailesi Türkiye’ye getirilerek tedavi edilecek. Psikolojik desteğe ihtiyacı olan 26 yaşındaki genç Down sendromlu olmasına karşın öz bakım becerileri gelişmiş, kendi imkanlarını sağlayan bağımsız bir birey.
Öte yandan Filistin direnişinin sembolü haline gelen 14 yaşındaki bir çocuk da gözleri bağlı bir kafese atılarak işkence ediliyor.
Daha binlerce örneğini sıralayabileceğimiz bu çocuklar, gençler kendi vatanlarında baskı ve zulme uğruyorlar. Kendi ailesinden bu mücadelede ölmüş, yaralanmış, işkence görmüş, mağdur edilmiş olmayan neredeyse yok gibi.
Filistin örneğini, Irak’la, Suriye ile, Afrika’daki sömürge ülkelerle çoğaltmak mümkün kuşkusuz.
Ancak asıl sorun bizim ülkemizde çocuk ve gençlerin durumu!
Geleceğimizin güvencesi olarak gördüğümüz bu çocukların uğradığı baskı, taciz ve saldırılar bir yana, gün geçmiyor ki, bir kadın cinayeti haberi gelmesin.
Üstelik de saldırganlar genellikle aile çevresinden ya da sözüm ona” çok sevdiklerini söyleyenlerden” oluşuyor.
Küçük yaşta çocuk işçi olarak emek sömürüsü ve tacize uğrayanlar bir yana öğrenci gençliğin sorunları da diz boyu.
Sıkça değişen eğitim uygulamaları yüzünden şaşkına ve çoğu zaman da yarış atına dönen öğrenciler için üniversite bitirmek de çözüm olmadığı için, sonu belirsiz bir geleceğin karanlık sularında kulaç atmak zorunda kalıyorlar.
Karakteristik özellikleri gereği, daha duygusal, daha atak, daha romantik ve daha cesur bir yapıya sahip gençlerin bu umutsuz, karamsar, suça meyilli ruh hallerini kullanan karanlık suç örgütleri; hem gençlerimizin, hem de ülkemizin geleceğiyle oynuyorlar.
Yılların birikimi bu sorunlu gençlik yığınına şimdi bir de Suriye den gelen çocuk ve gençler katıldı.
Şimdi farkında değiliz ama belki beş yıl sonra çok daha fazla suça meyilli bir Suriyeli gençler sorunuyla karşı karşıya kalacağız.
Uyuşturucu şebekeleri, sokak çeteleri, organ mafyası ve her türlü suç örgütleri için potansiyel insan malzemesi haline gelecek bu kuşak, önlem alınmazsa ülkemiz için yaşamsal öneme sahip sosyal sorun olarak önümüze gelecek.
İşin bir tehlikeli boyutu da milliyetçiliği ırkçılık boyutunda değerlendirenlerle, devrimci görünümlü ulusalcıların da bu gençlere potansiyel suçlu gibi bakmalarıdır.
Oysa her birinin kim bilir ne hayalleri vardı.
İnanıyorum ki buradaki sözde ulusalcılar kadar en az onlar da ülkelerini, topraklarını seviyorlardı.
Böylesine alçakça saldırılar olmasa, mücadele edebilme olanağı olsa, onlar da ülkelerinin geleceği için mücadele ederlerdi.
Suriye den gelen bu insanlara” orada kalıp da mücadele etselerdi “diyen, neredeyse vatan haini gibi gören bu aymaz kesim, bunu yaparak bir anlamda 12 Eyülülün faşist generallerinin uyguladığı baskı ve zulüm sonrası ülkelerini terk etmek zorunda kalan Türkiye’li devrimcilere de haksızlık, saygısızlık etmiş olmuyorlar mı?
Demokrasi ve özgürlük kavgasının hiçbir aşamasında yer almamış, tuzu kuru sözde solcular için klavye başında ahkam kesmek kolay.
12 Martlarda, 12 Eylüllerde işkence tezgahlarından geçen, Metris, Diyarbakır zindanlarında yaşam ve onur mücadelesi verenlerin şimdi bile demokrasi, özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadeleyi küçümseyen, itibarsızlaştırmaya çalışanlar; elbette bilemezler gerçek yurtseverlik nedir? Nasıl çıkılır karanlıklardan aydınlığa?
Onlar, ne bilsin mazlum halkların dayanışmasını?
Onlar için mücadele, bir siyasi parti içinde yer alıp, iktidar ya da muhalif, statükonun nimetlerinden yararlanmaktır.
Onlar için siyaset, her türlü yolu mübah sayıp, iktidar olmasa da, parti içi iktidarı ellerinde bulunduranların yanında yer alıp, kişisel hırs, çıkar ve egolarının tatmini için birilerinin eteğine yapışmaktır.
İşte o yüzden onlar için, gerçek yurtseverler, hiçbir çıkar beklemeden ülkesinin geleceği için çaba gösterenler tehlikelidir.
Çünkü onların varlığı, kendilerinde var olmayan değerlerin ortaya çıkması, yani çıkarcı politikalarının deşifre edilmesidir.
Onlar umudun düşmanıdır sevgilim, demiş ozan.
Gerçekten ülkemiz dahil her yerde aklı, mantığı, vicdanıyla davranmak yerine, çıkarları peşinde koşanların ezilenler ve mazlumların yanında yer almak yerine, her dönem güçlünün yanında yer alması boşuna değildir.
İşte bu yüzden, onlar için çocukların, gençlerin sorunları önemli değildir.
Ancak her fırsatta utanmadan ortaya çıkıp “Çocuklar ve Gençler Kurtaracak Dünyayı” diye ahkam keserler.
Bu çıkarcılara, kısır siyaset bezirganlarına inat; onların hep kullanmaya alıştıkları, önemsiz saydıkları, hor gördükleri çocuklar ve gençler kurtaracak bu dünyayı.