Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
10°
Ara

AK Parti’de neler oluyor?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
AK Parti’de neler oluyor?

15 yıldır ülkenin kaderini elinde tutan Adalet ve Kalkınma Partisi kuruluşunda muhafazakar demokrat kimliğini öne çıkaran ancak farklı siyasi görüşlerin de içinde yer aldığı ve hatta bir dönem liberallerin de desteğini alan bir partiydi.
2007 yılına kadar süren ilk dönem iktidarında hem kendilerinin bile beklemediği bir başarının coşku ve heyecanı, hem de yeni olmanın avantajıyla demokratik açılımlar ve yenileşme konusunda kimi olumlu adımlar da attılar.
AK Parti karşıtlarının ısrarla ”bunlar takiye yapıyorlar, gizli ajandaları var, asıl hedefleri,  şeriatı getirmek, cumhuriyeti ortadan kaldırmak” deseler de, muhalefetin alternatif politikalar üretememesi yüzünden seçmen kitlesini artırarak iktidarını sürdürdü.
Kuşkusuz açılım sürecinde geniş bir toplumsal kesimden destek de gördü.
Kırk yıldır devam eden terörün sonlandırılması için her türlü çabayı destekleme eğiliminde olan halkın bu konudaki çaresizliği ve korkuları bir süre daha Ak Partinin iktidarda kalmasını sağladı.
Ancak bu iktidarın 15 yıl kadar uzun sürmesi salt AK Partinin başarısı değil, daha çok da muhalefetin başarısızlığı, sorunları çözüm diye ortaya sürmesinin sonucuydu.
Bu arada iktidar hedefiyle ortaya çıkan ve kitleleri heyecanlandıran bir siyasi partinin olmayışı kadar Erdoğan’ın herkesin kabul etmek zorunda kaldığı karizmatik kişiliği, liderlik özellikleri ve kriz yönetimindeki başarısı Ak Parti’yi bu günlere taşıdı.
İlk dönemlerinde AB konusunda atak girişimleri, daha ılımlı komşuluk ilişkileri ve konjoktürel olarak ekonomideki kısmi iyileştirmeler ve özellikle sağlık alanında yapılan reformlar da AK Parti iktidarının sürmesinde etkili oldu.
Ana Muhalefet Partisi olarak CHP’nin halkta karşılık gören sosyal ve ekonomik projeleri öne çıkardığı seçimlerde oy kaybına uğramasına karşın giderek öne çıkan Erdoğan sevgisi sayesinde Anayasa değişikliğini gerçekleştirdiği gibi onu tekrar Cumhurbaşkanı seçtirmeye de yetti.
Tüm bu gelişmelerin yanında bir dönem, AK Partinin askeri ve bürokratik vesayete karşı verdiği mücadeleyi ve ezik Anadolu halkının bu konudaki duyarlılığını çok iyi değerlendirdiğini de unutmamak gerekir.
Çok daha önemlisi, Cumhuriyetten bu yana kim hükümete gelirse gelsin, elit bir kesimin ülkeyi yönetmesi, asker ve bürokrasinin bu kesimin iktidarını koruma görevini üstlenmesi, yoksulların, köylünün, varoşların hep kendilerini ikinci sınıf vatandaş gibi görmesi, muhafazakar demokratları, yani AK Partiyi bir umut partisi haline getirdi.
Başlangıçta iktidar için yeterli kadrolara sahip olmayan ve hazırlıksız yakalanan AK Parti, bugün sonuçlarını çok acı biçimde yaşadığımız FETÖ ekibiyle birlikte ülkeyi yönetmeye başladı.
Örgütlenme konusunda önemli bir aşama kaydeden, toplumun tüm kesimlerinde kadrolaşan cemaat, iktidarın imkanlarını da kullanarak neredeyse tüm bürokrasiyi ve orduyu ele geçirdi.
Bu kadar gücü elinde bulunduran bir örgüt doğal olarak, ülkeyi de tek başına yönetmek ve gerçek amacını uygulamak ister.
İşte bu noktada başlayan iktidar mücadelesinden AK Parti galip geldi ve bu durumdan en çok da Erdoğan yarar sağladı.
Yani 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte tüm ipler partiden çıkıp, Erdoğan’ın eline geçti.
Geldiğimiz noktada Erdoğan’ın liderliği ve vazgeçilmez egoları AK Partinin önüne geçti.
Abdullah Gül ve Davutoğlu ekibinin tasfiyesiyle de Erdoğan AK Partiyi dikensiz gül bahçesine çevirdi.
Bu gün Atatürk ve Anıtkabir sevgisinin öne çıkması doğrudan bir Erdoğan girişimidir ve bunun AK Parti tabanıyla ilişkisi yoktur.
Ama Erdoğan’ın kimliği partinin önüne geçtiği için ve kamuoyunda var olan Atatürk sevgisi ve bağlılığı nedeniyle, tabandan bir tepki gelmesi mümkün değil.
Sözün kısası AK Parti artık bir RTE partisi haline gelmiştir ve şu gerçeği kabul etmemiz gerekir. Erdoğan; hiç sorgulamadan kendisine biat eden, koşulsuz destek veren, kendisine inanan, yürekten bağlı bir kitle oluşturmuştur.
Demokrasi açısından baktığımızda ve siyaseten de bir dolu sakıncalar içeren bu gerçeği görmezden gelerek muhalefet yapmaya kalkanların başarı şansı yoktur.
Anadolu köylüsünden başlayarak, ülkenin tüm yok sayılmaya çalışılan, dışlanan, ezilen kesimleri Erdoğan’ın şahsında kendilerini görmüş, AK Parti iktidarının kendilerine sağladığı imkan ve özgüvenle önce kendi sermayesini, sonra da kendi iktidarını yaratmıştır.
Ancak tam da Erdoğan’ın kendisinin de ifade ettiği gibi bu kadar uzun süren bir iktidarın yıpranmaması, metal yorgunluğu! Yaşamaması mümkün değil.
Erdoğan her seferinde örgütü yeniden ayağa kaldırarak, her krizi fırsata dönüştürerek, muhalefetin beceriksizliğini ve aczini çok iyi kullanarak, en önemlisi de istediği zaman suni gündemler yaratarak hem AK Partinin iktidarını sürdürmesini sağladı, hem de kendisini başkanlığa taşıdı.
Şimdi muhalefetin yapması gereken nedir?
Bir kez parti tabanıyla yönetim kademelerini, daha da önemlisi AK Partiyle, Erdoğan’ı ayrı tutarak stratejilerini ve hedeflerini belirlemelidir.
Aksi halde mutlak oylarına ihtiyacı olduğu AK Partiye alternatifsizlikten oy vermiş seçmen kitlesini öteleyerek, aşağılayarak, yok sayarak, yok etmeye çalışarak iktidar olamayacaklarını anlamaları gerekir.
Dünyanın hiçbir yerinde bir parti bu kadar uzun süre iktidarda kalamaz.
Kaldı ki, iktidarın oy kaybettiği durumlarda muhalefetin oylarının artması gerekir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *