Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
14°
Ara

Küba’ya ambargo

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Küba’ya ambargo

Küba'dan 2016 Kasım ayı sonuna doğru ayrıldım, hemen ardımdan uzun zamandır hasta olan Fidel Castro öldü. 2006’dan itibaren Küba'yı yöneten Raul Castro 2018 yılında koltuğunu Diaz-Canel'e bıraktı, Küba Komünist Partisi'nin birinci sekreterliği görevini de 2021 yılında devretti. 6 yıldır Diaz-Canel’e emanet edilen Küba'da işler maalesef iyiye gitmiyor, her geçen yıl bir önceki yılı aratıyor, yaşam koşulları her sene daha kötüye gidiyor.

Geçtiğimiz haftalarda ülkenin elektrik şebekesi tropik fırtına nedeniyle tamamen çökünce tüm ada günlerce karanlıkta kaldı. Elektrik üretimi ve dağıtımı altyapı itibariyle eskimiş, ikide bir tökezliyor, bir tarafından çöküyor. Devletin imkanları enerji sorunlarını aşmaya yetmiyor. Türk şirketi Karpower'ın santral gemileri, Küba kıyılarında anakaraya elektrik tedarik ediyor.

Küba'da, eğitim ve sağlık alanlarında yıllardır başarılı hizmetler verildiğini biliyoruz, ancak elektrik tedarik edilmezse okullarda eğitim, hastanelerde tedaviler aksar. Yeni enerji santralleri için yatırım gerekiyor, gelirler ve imkanlar yeterli olmadığından yatırımlar gecikiyor, ülke karanlıkta kalıyor. 60 yıldır uygulanan ambargonun Küba'nın kalkınmasının önünde çok ciddi bir engel oluşturduğu da şüphe götürmüyor.

Küba'ya uygulanan ABD ambargosuna, sağcısıyla, solcusuyla tüm dünya karşı. Tüm ülkeler, 32 yıldan bu yana, BM Genel Kurulu vasıtasıyla ABD'ye ambargoyu sonlandırma çağrısı yaparlar. Bu karara sadece 2 devlet red oyu verir: ABD ve yoldaşı İsrail. Ekim ayı yine ABD ve İsrail karara red oyu verirken, beklenmedik bir ülke (Moldova) çekimser kalarak sürpriz yaptı, ezici çoğunluktan ayrılmakla uluslararası toplumu şaşırttı.

ABD, 1960 yılı başında Castro'nun  yönetimi ele geçirmesinden bu yana adaya uyguladığı ambargo ve yaptırımların bir sonuç vermediğini görmezden gelir. Obama, yeni bir başlangıç vaadi doğrultusunda, 2014 sonundan itibaren Küba ile ilişkileri düzeltti. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler tekrar başladı ve karşılıklı büyükelçilikler açıldı. Bu arada başkan Obama, ABD Kongresinin yetki alanına girdiğinden, ambargoyu kaldırmayı beceremedi.

Küba halkının sevinci maalesef kısa sürdü. Trump döneminde ABD-Küba ilişkilerinde 2014-2016 yıllarında yaşanan “detant dönemi” son buldu. Trump görevinin sona erdiği son hafta Küba ile ilişkilere son bir darbe daha indirerek komşusunu tekrar “teröre destek veren ülkeler listesine” dahil etti (Küba'yı listeden Obama çıkarmıştı). ABD terör listesindeki ülkelerin iki yakalarının bir araya gelmediğini bu vesileyle hatırlatalım.

Dünyada Biden'ın seçimleri kazanmasına en çok sevinen ülkenin Küba olduğunu yazmıştım. Maalesef, Biden Amerikalı seçmene ilaveten Küba halkını da hayal kırıklığına uğrattı. Küba ile neredeyse hiç ilgilenmedi, ufak tefek iyileştirmeler dışında bir şey yapmadı, Küba'yı terör listesinden dahi çıkaramadı. Velhasıl Küba 2016 yılından bugüne düşüş halinde. Yine Trump kazandı, mazlum Küba halkının çilesi yine devam edecek.

Küba'ya uygulanan ABD ambargosunun sonlandırılmasına dair BM Genel Kurulu kararı 32. kez kabul edildi. Trump'ın seçim zaferiyle neredeyse eş zamanlı olarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Küba'ya uygulanan ABD ambargosu kararının kabul edilmesi, dünyamızın geleceğine dair karamsarlığımı pekiştirdi. Avrupa Birliği yanlısı Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu'ya bir mesajım var. Tüm AB ülkeleri Genel Kurulda ABD ambargosunun sona erdirilmesi yönünde oy kullanırken Moldova nasıl olur da ABD yanlısı oy kullanır?

Maia Sandu bu çekimser oyla Vaşington'un gözüne girdiğini düşünüyor ise tamamen yanılıyor. Bu oyla Kişinev hem Brüksel nezdinde saygınlığından kaybetmiştir, hem de Vaşington nezdinde kolay lokma olduğunu ortaya koymuştur. Bulgaristan ve Romanya'da da zaman zaman estiğine şahit olduğumuz bu aşırı Amerikancı rüzgarlar sadece ülke saygınlığını törpüler.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *