Mansur Yavaş konser krizini nasıl yönetti?
Cumhuriyet’in 101. yılı kutlamaları için Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Ebru Gündeş konseri kriz yarattı. Aslında tek sanatçı Gündeş değildi ama özel hayatı nedeniyle rahatsızlık veren isim oldu.
Duyurular yapılmaya başlandığında Cumhuriyet Bayramı konseri için Ebru Gündeş’in seçilmiş olması tepki çekti. Daha sonra TUSAŞ saldırıları nedeniyle iptal edilen konser, 2 Kasım tarihinde gerçekleşince kamuoyu bu konseri sert dille eleştirmeye başladı. Bu sırada konser için 69 milyon TL harcandığı açıklamaları ekonomik kriz ortamında tepkinin artmasına neden oldu. Bu tartışmanın peşinden konser ve organizasyon işinin ihalesiz verilmesi, rant elde edilip edilmediği gibi iddialar, krizi biraz daha derinleştirdi.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, yazılı bir açıklama ile konser için ödenen ücretler ile ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Sadece konser değil sahne kurulumu gibi tüm teknik hizmetleri kapsayan bir bedel ödeneceğini ifade etti. Yavaş, iç denetim soruşturması sonuçlanana kadar ödeme yapılmayacağını da açıklamasına ekledi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel de konsere tepkisini dile getirenler arasındaydı. Planlama sırasında konser organizasyonundan haberi olmadığını ifade ederek, Rıza Zarrab’ın Ebru Gündeş’in eski eşi olmasına dikkat çekti. Bu konserin yapılmasını onaylamadığını açıkladı.
Her detayın planlama aşamasında paylaşıldığı bir yönetim tarzı, yerel yönetim doğasına aykırı, zorlayıcı ve belki de gereksiz. Bu tür sorunların çözümü paylaşılan ortak değerler üzerine oluşmuş bir kurumsal parti kültürü ile çözülebilir. Paylaşılan bir kültür, parti çatısı altında yapılabilecekler ve kabul görmeyecek davranışlar konusunda yol göstericidir. Yani tüm partililerin aynı değerler etrafında bir topluluk olmasını sağlar. Bu açıklama iletişim açısından, planlama aşamasında bilgi paylaşılmaması ifadesiyle Yavaş ve ekibine yönelik bir eleştiri gibi yani bir görüş ayrılığı varmış gibi algılanma riski taşıyor.
Mansur Yavaş, günlerdir süren halk konseri için “69 milyon lira ödendiği” iddiaları ile ilgili pazartesi günü bir basın toplantısı düzenledi. Bu toplantıda söz konusu iddialarla ilgili hazırlanan bir sunumu ekrana yansıtarak kamuoyu ile paylaştı. Konser için 44 milyon 937 bin 353 TL ödeme yapıldığı, bu rakamın 31 milyon 680 bin TL’sinin düzenlenen iki konser için ses, sahne, ışık, ekran ve dekora ödendiği, sanatçılara 13 milyon ödeme yapıldığı bilgilerini açıkladı.
Konser vermesi için seçilen isim, astronomik denilebilecek rakamların ödenmesi, ekonomik kriz ortamında yapılan harcamalar gibi eleştirilerle gelişen krizi, iletişim açısından çerçeveleyerek değerlendirecek olursak karşımıza çok alışık olmadığımız bir davranış ile çıkıldığını söyleyebiliriz.
Kriz iletişimi açısından Mansur Yavaş’ın süreç yönetimine bakıldığında:
- Gündeş ile aynı gün konser veren diğer sanatçı kamuoyunda hiç konuşulmadı. Sorunun çıkış noktasında aslında Ebru Gündeş yer alıyordu. Sanatçı seçimine yönelik ilk tepkiler erken fark edilerek hızla yanıtlanabilirdi.
- Basın açıklamasının biraz geç yapılmış olması temel bir eleştiri konusu. Soruşturma sonucu beklenmesi nedeniyle krizin büyümesini önleyecek bir yanıt verilmesi gecikmiş oldu.
- Mansur Yavaş basın toplantısına ilk olarak belediye meclisindeki tartışmalar ile ilgili özür dileyerek başladı. Sorumluluk üstlenildiğini gösterdi.
- Bir kriz iletişim sürecinin temelinde belirsizliği ortadan kaldıracak bilgi paylaşımı önemli bir ihtiyaçtır. Bu noktada halkın eleştirilerine kulak tıkanmadı. Hesap verebilirlik ilkesi ile hareket edildi. Kamuoyunun karşısına geçilerek şeffaf bir şekilde açıklama yapıldı.
Krizin yanıtlanması sırasında Yavaş’ın güveni kaybetmemeye odaklandığı anlaşılıyor. Şeffaflık ve hesap verebilirlik adına atılan adımların güveni korumaya etkisi olup olmadığını ise zaman gösterecek.
Kriz durumunda krizin hızlı yanıtlanmaması kesin olmayan, teyit edilmemiş bilgilerin yayılması için zemin hazırlıyor. Bu olayda da açıklama geç yapıldığı için “69 milyon ödendi” haberi konuşuldu. İnceleme sonucunda basın toplantısında açıklanan ücret de oldukça yüksek bulundu. Ve bu konser krizi, diğer belediyelerin kültür sanat faaliyetlerini sorgulanması, krizin yayılması riskini de beraberinde getirdi. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi Kasım ayı toplantısında konser organizasyonları, geçmiş dönemlerde yapılan harcamalar ve son dönemdeki gerçekleşen etkinliklerin ücretleri üzerinden tartışmalar yaşandı.
Belediyelerin harcamalar konusunda sorgulandığı bu örnek olay ışığında aklıma gelen bir soru var. O soru ise şu: Yavaş’ın açıklıkla hesap verme davranışı tüm partilerin yerel yönetimlerini kapsayan yeni bir yönetim anlayışı yaratabilir mi?